ÇERÇİNİN OĞLU MASALI

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış, bir yokmuş.

Yok deyince yok yoka karışmış.

Var deyince var olmuş, binlerce artmış.

Toprağa bereket saçılmış, ağaçlar meyvelerle donanmış.

Topladım meyveleri sepete,

Çıktım Konya yoluna.

Konya yolu düz gider,

Kervancılar  bayram eder.

Dedim kervancı amca, ne getireceksin bana?

Dedi hele sabret varayım hana, Dinleneyim doya doya.

Uyuyunca göreyim tatlı rüya. Görürsem rüyada incik boncuk alayım sana.

İşimiz hayale rüyaya kaldı, masalcı masal anlatmaya daldı.

Yemyeşil şehrin birinde ilden ile, köyden köye, o kasaba benim, bu kasaba senin dolaşan, yükü incik boncuk, ine iplik, Bir sürü hediyelik eşya satan  çerçi varmış. Çerçi amca yaşlıymış, yıllar onu yormuş birazcık da hastaymış. Çerçinin yakışıklı, genç bir evladı varmış. Çerçi oğluna işi öğretiyor, bir yandan da hayata dair tecrübelerine dayanarak nasihatler ediyor muş. “Ticarette yapma hile, sonra düşersin dile. Ölçün terazin tam tartsın, paranın bereketi artsın. Müşterilerini asla incitme, sen sen ol kimseyi küçümseme.”Yaşlı çerçi hastalanmış, genç oğlu İsmail’i yanına çağırmış. Bütün mirasım senindir, hepi topu bir araba bir atım başka nedir.” Aradan üç gün geçmiş, Yaşlı çerçi ölmüş, oğlu günlerce yas tutmuş. Ölenle olana çareler bulunmazmış. Yas 40 gün tutulur, ama günlerce ağlanmazmış. Evlat İsmail almış arabasını yollara düşmüş. Azgitmiş uzgitmiş dere tepe düz gitmiş. İncik boncuk, ine iplik diye avazının çıktığınca bağırmış, dağ tepe bayır dolanmış. Yolu bir kazaya düşmüş. Memleket de memleketmiş, göz alabildiğince uçsuz bucaksız yeşillikmiş. Yeşiller arasında bir kese çarpmış İsmail’in gözüne atını İsmail durdurmuş, keseyi eline almış. İçini açmış ki birde ne görsün altın para mücevher. Önce biraz şaşırmış, neyapayım ne edeyim diye düşünmüş.

İleride bir saray görmüş, önünde muhafızlar, yanlarına gitmiş, “Ağalar beyler beni bir dinleyin hele, yolda bir kese buldum kimindir? İçinde altın mücevher vardır.”

Saray muhafızları çerçiye pek ilgi göstermemişler. Onu saf sanıp alaya almışlar. “Hadi göster de keseyi görelim demişler.” İsmail kuşağından keseyi çıkarmış, şöyle bir havada sallamış. Muhafızlar gözlerine inanamamış. Hemen padişaha ve saray ahalisine haber salınmış. Parayı kaybeden saraydan değilse mutlaka tüccarlardan biridir, şehre tellallar çıkarıp haber salalım denmiş.

Sarayda bir çerçi altın kesesi bulmuş diye prenses hanımın kulağına çalınmış. Hemen saray bahçesine giderek, çerçi İsmail’i görmüş, keseyi incelemiş ve kendisinin olduğunu söylemiş. Meğer prenses yardımcılarıyla birlikte geziye çıktığında haramiler yolunu kesmiş, prensesle yardımcıları haramilerle mücadele ederken altın kesesi yere düşmüş. Haramiler saray muhafızlarının yardıma gelmesi üzerine korkup kaçmış. Ama altın keseside kaybolmuş.

Prenses hanımın annesinden yadigâr kalan inci kolyede bu kesedeymiş. Prenses babasına koşup haber vermiş. Padişah, çerçi İsmail’i yanına çağırtmış, ona teşekkür etmiş. Dürüstlüğünü ödüllendirmek istemiş. Fakat İsmail “Biz yaptığımız iyiliği karşılıksız yaparız. Emeksiz kazanılmış paraya el uzatmam” diyerek padişaha can sağlığı için dualar etmiş. İsmail’in dürüstlüğü padişahın hoşuna gitmiş, onu saray hizmetine almış. Saraya alınacak süs eşyalarına, sarayın mutfağının kap kacaklarının bakımına İsmail’i yetkilendirmiş. İsmail hizmetinde o kadar başarılı olmuş ki; vezirliğe kadar yükselmiş. Ülkede yaşayanların memnuniyetini kazanmış. Dürüstlüğüyle ün salmış.

Gökten üç elma düşmüş. Birisi masalı yazanın kafasına, birisi masal dergisi yazarlarına, üçüncüsüde tüm dürüstlerin başına düşmüş.

Selman DEVECİOĞLU

Start typing and press Enter to search

Skip to content