KARIŞTIRILAN KAVRAMLAR

Print Friendly, PDF & Email

Masal anlatıcılarının dahi zaman zaman düştükleri bir hatayı bugün irdelemek istiyorum. Bu yazımda sizlere birbirine çok karıştırılan kavramlar hakkında kısa bilgiler vermeye çalışacağım sevgili dostlar. Evet masallar söz konusu olduğu zaman herkes bu konuda uzman kesiliveriyor maalesef. Sözün gelişi olarak söylemiyorum. Kırk yılı aşkın zamandır sahnelerde anlatı sanatını icra etmeye çalışarak masallar, hikayeler anlatmaya çalışıyorum. Bugüne kadar bunca uzmanın ortalık yerde gezindiğini, şişine şişine ben bu işi biliyorum diye caka sattığını görmemiştim. Evet kırk yılı aşkın zamandır bu işi yapmama rağmen inanın ben hala bu okyanusun kıyısında geziniyorum.

Bugün “Mit” nedir?, “Halk Hikayesi” nedir?, “Efsane” nedir?, “Peri masalı” nedir?, bilmeyen bir çok kişi isminin önüne ya da sonuna masal anlatıcısı, masalcı gibi ünvanları pervasızca koyabiliyorlar.

Bu kavramlar çoğunlukla birbirleri yerine kullanılarak hem anlam bakımından, hem ifade bakımından hep karıştırılırlar. Aslına bakarsanız hepsinin ayrı anlamları, muhteviyatları ve içerdikleri konu bakımından farklılıkları vardır. Dinleyene temel sıkıntılar ve konu bütünlüğü açısından aynı kapıyı açıyor olabilirler ancak yine de okurun ve dinleyenin, okuduğu ya da dinlediği masaldan farklı bir etkileşim aldığını görürüz.

MİT : Bu kavram aslında başka meslekleri de çağrıştırmaktadır. Toplum olarak gizeme, sırra, bilinmeyene olan merakımız asırlar boyunca hem büyümüş, hem de değişmeden nesilden nesile aktarıla gelmiştir. Mit kelimesini incelediğimiz zaman bilinmeyen evrenler hakkında, insanlığın ya da dünyanın başladığı tarihten bugüne kadar gizemli, doğa üstü olayların incelenip irdelendiği, tanrısal varlıklar hakkında anlatıların yoğun olduğu geleneksel hikaye çeşitleridir. Mitlerde insanüstü, doğa üstü ve hayal dünyamızdan bile geçiremeyeceğimiz büyüklükte, güçlü, tanrısal varlıklar olabilir. Hikaye gerçek olaylarmışçasına, yaşanmış hikayeler halinde ancak olağanüstü dramatik ve epik bir şekilde anlatılır. Yaşayan insanlığın ayrıştığı dönemden bu yana her ırkın ve kültürün kendine has anlatıla gelen bir miti vardır. Mitlerin tamamın arketipik imgeler ve konu içerikleri ile süslenir.

Ergenekondan Çıkış, Gılgamış Destanı herkes tarafından bilinen ve Türk tarihindeki mitlere örneke olarak verilebilir.

HALK HİKAYELERİ : Yazılı tarihin başlangıcından önce insanoğlu iletişim kurmaya başladığı ilk günden itibaren, toplumsal olaylar başta olmak üzere kendi başlarına gelen hadiseleri bir şekilde dramatize ederek etrafındakilere anlatma ihtiyacı hissetmiştir. İşte halk hikayelerinin çıkış noktası burada önümüze gelmektedir. Halk hikayeleri hayvanlar, insan, doğa, ağaçlar, yer altı ve yer üstü yaşam alanlarının anlatıldığı kurmaca masallardır. Halk hikayesinin temelinde toplumda benimsenmiş, kabul görmüş batıl inançlar, kaynağı sadece söylem olan inanışlar halk anlatı sanatı geleneğinde önemli bir yer tutar. Kahramanlar halkın içinden insanlardır. Yaşadığı hayatın sıkıntılarını, stresini, problemlerini yine olağanüstü güçleri olmadan, zekasıyla, cesaretiyle ve kalbiyle çözen kahramanlardır. Halk edebiyatının ve sözlü edebiyatın en önemli alanlarından biridir.

EFSANELER : Toplumların tarihi akış süreçleri içinde ortaya çıkardıkları ve gerçek kimlikler yükledikleri kahramanların hikayelerinden oluşabildiği gibi topyekün bir toplumun birlikte yaşadığı hadiselerin de hikayeleştirilmiş anlatısı efsane olarak bilinmektedir. Batıdan kültürümüze sokulmuş olan Robin Hood, Kral Arthur, Kara Sakal gibi isimlerin yaşadıkları maceralar, hayat hikayeleri tüm kültürlere birer efsane örneği olarak girmiş bulunmaktadır. Bizim kültürümüzde Tepegöz, Bamsı Beyrek, Kürşad Yırı, Börü Tegin Efsanesi, İşpara Alp efsanesi gibi çeşitli kahramanların hayat hikayelerini anlatan örnekler mevcuttur.

Kürşad efsanesinde Göktürk devletinin Çine esir olduğu dönemde han soyundan gelen Kürşad kırk yiğidi ile yağmurlu bir gecede Çin sarayını basıp hürriyet için binlerce çin askeri ile savaştıktan sonra vey ırmağının kenarında öldürülür. Aslında ortadan kaybolur. Çünkü daha sonra ırmak kenarındaki köylüler kırk atlının dörtnala at koşturarak çine doğru saldırdığını defalarca gördüklerini, hatta naralarını duyduklarını söylemeye başlarlar. Böylece yakılan hürriyet meşalesi hedefine ulaşır ve Çin kağanlığı esir ettiği ve çinin çeşitli şehirlerinde yaşamaya mahkum ettiği Göktürk yiğitlerini yine Ötükenin uçsuz bucaksız ovalarına gönderir ancak kurulan yeni devletin başına Çin yanlısı bir kağan geçirilir. İşte hemen Kürşad efsanesine bağlı olarak Börü Tekin ya da Işpara Alp efsaneleri de bu kağana karşı baş kaldıran kahramanların efsaneleri olarak tarihteki yerlerini alırlar.

PERİ MASALLARI : Türk masal kütüründe peri masalı kavramına pek rastlayamayız. Çünkü bizde periler yerine cinler vardır. Ayrıca sakalı yedi karış, kendisi iki karış cüceler, bir dudağı yerde, bir dudağı gökte bazen arap, bazen ak arap, bazen de kölemen diye tabir edilen devasa varlıklar vardır. Şark masal kültüründe ise lamba cini, alev cini, yer cücesi, konuşan maymun gibi varlıklara rastlarız. Ayrıca Şah Yusuf masalındaki kanatlanıp uçan atın adı bizim kültürümüzde Kamer Tay’dır. Yunan mitolojisindeki pegasusla aynı rolü paylaşmıştır. Batıdaki alev kusan ejderhaların yerine bizde su başını tutan devler vardır. Kimisi tek gözlüdür, kimisi beş gözlü, kimisi iki başlıdır, kimisi yedi başlı. Ama her birini alt eden yine aklıyla, cesaretiyle ve öngörüsüyle hareket eden, zekasını kullanan keloğlan gibi bir insanoğludur.

Batı menşeyli peri masallarında en çok rastladığımız karakterler başta periler olmak üzere devler, ejderhalar, cüceler, orglar, yer altı yaşayanları, sürüngen insanlar, uçan kelebek gibi minik cinler ya da periler. Bunlardaki doğa üstü güçler insanlara yardım etmek için kullanılırlar. En net örneklerinden birisi Peter Pan isimli hikayede görülür.

Peri Masalları genellikle çocukların hayal dünyasını kurgulamak ve genişletmek için çocuklara yönelik ortaya çıkarılmıştır. Ancak gelişen çağın gereği olarak yetişkinler için de bir edebiyat dalı olarak ortaya çıkmıştır. Son dönemde seri filimleri yapılarak sinemaya aktarılan Yüzüklerin Efendisi bu türün en güzel örneklerinden biridir.

Tüm bunlardan hareketle bu kavramların birbirine karıştırılması çok büyük bir problemmi oluşturuyor? Elbetteki hayır ancak dinleyiciyi bilgilendirmek, bilinçlendirmek adına anlatıcının ne anlattığını, anlattığının hangi dal içinde incelendiğini, konu itibariyle nereye bağlı olduğunu bilmesi elbette gerekliliktir. Çünkü ben masal anlatıcısıyım, ben masal eğitmeniyim diyen birinin mit ile halk hikayesi arasındaki farkı açıklayamayacak kadar acziyete düşmesi, masalın nesiller arasındaki köprü vazifesine halel getirir. Lütfen buna dikkat edelim.

Start typing and press Enter to search

Skip to content