BİR DEV HİKÂYESİ

Print Friendly, PDF & Email

Nihayet Keloğlan üç gün üç gece boyunca tırmandığı tanrı dağının zirvesine ılaşmıştı. Alnından akan terler ayak uçlarındaki toprağı ıslatırken birden sanki gök yarılıyormuş da tüm gök ahalisi aşağıya akın ediyormuş gibi kulakları sağır eden bir gürültü kopuverdi. Keloğlanın ayaklarının altındaki toprak yarılmış, dağdan aşağıya kilolarca toprak akarken her yer toz duman içinde kalmıştı. Bir yandan öksürürken bir yandan da neler olduğunu görmeye çalışıyordu Keloğlan ve birden kulaklarını sağır edecek, gözlerini kör edecek, aklını başından alacak bir ikinci gürültü daha koptu:

-Kimdir oooo, kimdir ooooo? Hangi canına susamış, aklını kaybetmiş, ölümüne koşarak gelmiş insanoğludur oooo?

Keloğlan bir bakmış ki ne görsün! Bir dudağı yerde, bir dudağı gökte, yedi tane kafasının her biri bir diğerinden büyük, her bir kafasında, kafasının tam ortasında, her biri diğerinden büyük yedi tane gözü olan zebellah gibi bir dev!

Bir devin olmadığı bir masal evrenini düşünmek çok zor olurdu herhalde. Biz Türk çocukları olarak mutlaka bir kez bir devle tanışmışızdır. Aramızda bu tanışmanın yüz yüze olmasını dileyen birileri olacaktır ama kast ettiğim böyle bir tanışma değil ne yazık ki ☺ Hiçbirimiz gerçek bir dev görmemiş olsak da hepimiz bir devin neye benzediği hakkında bir şeyler söyleyebiliriz. Kocaman kafaları vardır, insanlardan çok çok büyüklerdir, bazen tek bazen iki bazen üç gözlü olurlar, hatta bazıları iki, üç, yedi kafalı bile olabilirler, kocaman ayakları vardır, iyi devler vardır, kötü devler vardır, hep insanlardan uzaklarda yaşarlar ve insanları sevmezler, eğer bir insan kendi bölgelerine girecek olursa onu kokusundan hemen tanırlar vb. Olur da insan, dev anasının bir tanesini sağ omzundan bir tanesini sol omzundan attığı memelerinden süt emerse o zaman başka! Çünkü artık dev anasına evlat diğer devlere de kardeş olmuştur. Bu liste böyle uzar gider. Benim merak ettiğim bir devin bu masalda ne işi var? İnsanlar neden bir dev yaratmışlar?

Türk coğrafyasında dev figürü görmeye alışık olduğumuz bir figür ama isminin değişebildiğini görüyoruz. Bu isim “Türk mitolojisinde ‘delbegen’, ‘yelbegen’ yahut ‘celbegen’ sözcüğüyle karşılanır. Saha (Yakut) Türklerinde dev tipi, ‘mogus’ adını taşır. Diğer Türk lehçelerinde bazı söyleyiş farklarıyla; Azerbaycan Türkleri ‘div’, Başkurt Türkleri ‘iblis, ğifrit’, Kazak Türkleri ‘däv’, Kırgız Türkleri ‘dȫ’, Tatar Türkleri ‘diyü, iblis, ğifrit’, Türkmen Türkleri ‘döv’ şeklinde ifade etmektedir. Karaçay-Malkarların Nart anlatılarında ‘emegen’, dev tipine tekabül eder.” [1] Nişanyan sözlükten öğrendiğimize göre dev kelimesi Farsça ve Orta Farsça dēv “İran mitolojisinde kötü ruhlu efsane yaratığı, iblis” sözcüğünden alıntıdır. Bu sözcük Eski Farsça aynı anlama gelen daiva- sözcüğünden evrilmiştir. Bu sözcük Avestaca daēva- “Zerdüşt inancında kötülük tanrısı, iblis” sözcüğü ile eş kökenlidir. Bu sözcük Hint-Avrupa Anadili yazılı örneği bulunmayan dei̯wó-s “tanrı” biçiminden evrilmiştir. Bu biçim Hint-Avrupa Anadili yazılı örneği bulunmayan *di̯ew- “gün, güneş, güneş tanrısı” kökünden türetilmiştir. Aynı Hint-Avrupa Anadili sözcükten Sanskritçe deva- देव = Latince deus “tanrı” = Eski Yunanca Zeus “güneş tanrısı”. Zerdüşt inancında daēva adı verilen eski çağ tanrıları yenilgiye uğrayıp Ehrimen’in yönettiği kötülük tanrılarına dönüşmüştür.

Burada oldukça ilginç bulduğum şey, devin isminin kötülük tanrısı anlamına geldiği ve bu hale de bir tanrı isminden evrildiğidir. Yani devin kutsal olanla bir bağlantısı vardır. İnsanlardan kat kat büyük vücut ölçülerine sahip varlık olmaktan çok daha fazla bir anlama sahip oldukları demektir bu. İnsanların, masalların içine kahramanın karşıt karakteri olarak yerleştirdikleri bu tanrısal karakter aslında kahramanın ne kadar güçlü olduğunun örtük bir anlatımı olabilir.

Şöyle ki, malumunuz her şey zıttıyla mümkündür. Masalların temeli de bir iyi ve bir kötünün mücadelesi üzerine kurulur ki masalın muhatabı neyi yapması gerektiğini öğrenirken neyi yapmaması gerektiğini de öğrensin. Kahramanın sonsuz mücadelesi kötüyle savaşmaktan ve iyiyi yaymaktan ibarettir. Kahramanın düşmanı ne kadar güçlü olursa, nihayetinde zafer iyinin olacağı için, kahramanın gücü de aynı ölçüde vurgulanmış olur. Bir de devlerin doğa olaylarıyla olan yakın ilişkisi, dev analarının şifacı olma özellikleri göz önüne alındığında, masallar ve devlerin konumları devrin kültürel inanışlarına dair de birer ipucu haline gelirler. “Beydili dev motifinin kaynağını şu sözlerle açıklar ‘Dev motifinin, ışık, güneş ve ateşle ilgili olduğu düşünülürdü. Eski inanışlarda, güneşin tutulmasını devlere bağlarlardı. Hikȃyelerde, devin gelişi şöyle anlatılmıştır: Önce gök gürlemesi, yıldırım çakması, yerin titremesi ve aşağı inen kara bulutun içinden koca bir dev kadının çıkması. Bu karakterle, güneşe düşman olan doğa olayları arasında bir bağlılık düşünülmüştür.’ İnsanoğlunun eski çağlarda olumsuz etkisinde kaçınmak durumunda kaldığı rüzgȃr, yağmur, şimşek gibi olumsuz hava olaylarını korkunç dış görünüşleriyle tasvir ettiği devlere atfetmesi bu mitik dönemlerden kalan evren telakkisiyle ilişkilidir.”[2]

Kahramanın karşısında kötü karakter olanların yanı sıra kahramanın yolculuğunda ona yardım eden iyi huylu devler de mevcuttur ve bazen doğaüstü kimseler –mesela Hızır- olarak masalda karşımıza çıkarlar. Huyu değişse de kutsal rolü değişmemiştir. Tanrı katından gönderilen bir yardımcıdır bu sefer ve kahramanın kadersel yolculuğunun gidişatına müdahale edecektir. Ya bir büyüyle ya da sahip olduğu doğa üstü güçlerle bu hikayedeki rolünü oynar ve sahneden çekilir.

İyi huylu ya da kötü huylu olsun, insanların kutsal olanla kurdukları ilişkinin bir yansıması olarak devler vardır. Hem ona seslenirken verdikleri isimlerle hem de olay boyunca gösterdikleri doğa üstü güçlerle devler, bu ilişkinin bir temsilcisidir. Belki zamanla etkisini kaybetmiş dini bir anlatı mitolojik bir hikayeye dönüşmüştür belki de gerçekten var olan maceraların ağızdan ağıza dolaşmasıyla bugüne gelmiştir, bilemiyorum, ama masallarda tanıdığımız devlerin öyle hiç de azımsanmayacak bir rolleri var.

Keloğlan kem küm edyor, hık mık diyor bir türlü konuşamıyormuş, korkusundan tir tir titrerken bacaklarının zıngırtısından bütün ağaçlar sallanıyormuş. En sonunda titreyerek ama korkusunu yatıştırıp:

-Sende bana ait olanı almaya geldim, demiş.

-Bende sana ait hiçbir şey yok, ama ben şimdi senin canını alacağım, demiş dev ve kocaman elleriyle Keloğlanı avuçlamak için bir hamle yapmış. Keloğlan hemen devin elinin üstünden atlayarak ayaklarına doğru koşmuş. Ve hemen arkasından devin yaşadığı mağaraya girmiş.

  1. Bahadur, Yeliz. TÜRK DÜNYASI MASALLARINDA İYİ HUYLU DEVLER VE FONKSİYONLARI. Sf. 122. https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/900737 . Erişim Tarihi : 11.06.2022
  2. A.g.e. 123.

Start typing and press Enter to search

Skip to content