ALINGANHOROZ MASALI

Print Friendly, PDF & Email

Zaman zaman içinde,
Kalbur zaman içinde,
Devler top oynarken, eski hamam içinde.
Bir hayladık hoyladık,

Cümle âlemi topladık,
Mevsimin kışı sobanın başı olurda kim gelmez?
Haylananda geldi huylananda,
Ahlananda geldi ohlananda,

Büyük baş büyük kadı geldi,
Kadıyı dayıyı duyunca, yabanın ördeği kazı geldi.
Ördeği kazı görünce birde çulsuz tazı geldi.
Tazının peşindende görmemişin oğlu, Kör Memiş’in kızı geldi.

Ne etti ne etti, arkası sökün etti.
Kambur Ese, Sarı Köse geldi.
Biri saltanata biri süse geldi.
Derken efendim, seyrek basandan sık dokuyana,

Bir taşla iki kuş vurandan, her yumurtaya bir kulp takana kadar kim var kim yok, kimi aç kimi tok, geldi toplandı. Toplandı ya; hepside başını kaldırıp kaşını yaktı.
Derken her kafadan bir ses çıktı, herkes başladı bir mabal okumaya.
Kimi akıntıya kürek çekti, kiminin kırdığı ceviz kırkı geçti.
Kimi kırkından sonra kaval çaldı,

Kimi de benim gibi masala daldı.
Bir varmış, bir yokmuş.

Bizim çiftlikte hayvanlar çokmuş. Birde çiftliğin sahibi Metin isimli bir çocuk, Süslü İbik adında bir horoz varmış. Horozda horozmuş, Denizli şehrinden gelmiş, aslı belli soyu horozlar şahına kadar uzanıyormuş. Bir ötmeye başlayınca dağı taşı inletiyor, çobanlar kavallarını susturuyor, bebekler ağlamalarını kesiyormuş. Saati bilir, vakitli vakitsiz kimseyi uyandırmazmış. Ama çok alınganmış. Çiftliğin sahibinin çocuğu olan metin yemini suyunu geç verse, hemen küser, kümesin bir tarafına çekilir, akşama kadar sesi çıkmadan tünermiş.

Metin horoz Süslü İbik’in gönlünü almak için diller döker, bin türlü şakalar yapıp onu güldürmeye çalışırmış.

Metin’in babası bir sürprizle eve gelmiş. Metin’e, “Artık büyüdün, sana cep telefonu aldım, ben uzak diyarlara gidince beni arar birlikte konuşuruz. Kimseden telefon istemene gerek kalmaz.” diye söylemiş. Metin bu hediyeye çok sevinmiş. Fakat babasının bir şartı varmış. “Sürekli oyun oynamayacak, telefon kullanırken vaktini, dostlarını ihmal etmeyeceksin.” diye ifade etmiş. Metin söz vermiş. Aradan zaman geçmiş, Metin yavaş yavaş verdiği sözü unutmaya başlamış. Telefonundan oyunlar indiriyor, sürekli vaktini boşa geçiriyormuş. Hatta okuluna bile gidemiyor, geç kalkıyormuş. Telefonunun alarmını kuruyor, fakat onu süslü ibik gibi uyandıramıyormuş. Çiftlikte de işler değişmiş, Süslü İbik Metin’in gelmediğini görünce, eskisi gibi ötmemeye başlamış. Elinde her zaman bir aletle ilgilendiğini fark edince yine alınganlığı tutmuş, kıskanmaya başlamış. Eskisi gibi uzun uzun ötmüyormuş. Metin’i bu aletten nasıl uzaklaştıracağını düşünüyormuş. Bir karar almış, artık hiç ötmeyecekmiş. Diğer hayvan dostlarını da örgütlemiş. Tavuğasakın yumurtlama diye tembih etmiş, kediye Metin seni sevmek istediğinde ondan uzaklaş, kıymetimiz anlaşılsın demiş. Plan uygulanmaya başlamış. Metin sabahları yorgun kalkıyor, gözlerinde sürekli ağrı oluyormuş. Nasıl olduysa Metin elinde telefonla çiftliğe uğramış. Horoz surat yapmış, kedi ondan uzaklaşmış. Çiftliğin eşeği ona sert sert bakmış. Metin neye uğradığını bilememiş. Bir ağaç gölgesine oturmuş, telefonunu yanına koymuş. “Acaba ben dostlarımı ihmal mi ediyorum?” diye kendi kendine sormuş. Zamanını idareli kullanamadığını, babasına verdiği sözü tutamadığını anlamış. Çok üzülüp pişman olmuş. Babasıda seyahatten dönmüş. Metin ona olan biteni söylemiş. Çiftlik hayvanlarının gönlünü almak için babası en güzel yemlerden, otlardan, çiftliktekilere ziyafet hazırlamış. Metin hayvanlara seslenerek, “Sizden özür diliyorum. Süslü İbik senin alınganlığın olmasa, bana bu şekilde davranmasanız sizi üzdüğümün farkında olmayacaktım. Ne olur beni affedin.” demiş. Çiftliktekilerde Metin’in pişmanlığını görünce onu affetmişler. Alıngan süslü horozun bu kez alınganlığı işe yaramış, fakat oda,“İnsanları aşırı alınganlığımla üzmeyeceğim, dostlarıma karşı bende daha çok anlayışlı olacağım.” diye kendi kendine söz vermiş.

Gökten bu sefer elma yerine üç tane horoz şekeri düşmüş. Buda tüm okuyucuların kafasına düşmüş.

SelmanDEVECİOĞLU

Start typing and press Enter to search

Skip to content