BIYIKLI İLE DİŞLEK

Print Friendly, PDF & Email

Sesli Dinle

gdemircioglu86@gmail.com

Sabah olmuş. Sokağın birini güneş ta tepeden vurarak ısıtıyormuş. Bıyıklı, gerine gerine uyanmış. Arka ayaklarının üzerine kalkıp ön patileriyle yerdeki çimleri çiğneme ve çekme hareketi yapmış. Çiğnemiş, çekmiş. Çiğnemiş, çekmiş. Her sabah uyandıktan sonra bunu yapmaya bayılıyormuş. İçinde uyuyup kaldığı karton kutusu onun korunağıymış. O içine yatınca, diğer kediler yanına yaklaşamazmış. Çünkü uykusunun bölünmesinden hiç hoşlanmazmış. Bölmeye biri cesaret ederse, ortalığı birbirine katarmış. Siyah, beyaz tüylü ve küçücük vücuduyla kendini sevdirmek istediği insanlara çeşitli işveler yaparmış. Ama yemeğini yerken, uyurken onu bundan mahrum bırakacak hiçbir şeye tahammülü olmazmış. Tam burnunun altında bulunan fındık büyüklüğündeki siyah beneğiyle sokağın şebeği gibiymiş. Bu nedenle herkes ona ‘Bıyıklı’ diye seslenirmiş. O da adına kısa sürede alışmış, bu sesle seslenildikten sonra önüne konan birbirinden leziz yiyeceklerin de etkisi ile ismini oldukça severmiş. Bir de Dişlek varmış. Diğer tüm köpekler arasında en sevecen, en dost canlısı olanmış. Bıyıklı’yla oyunlar oynar, diğer köpeklerin onu kovalamasına izin vermezmiş. Çenesinin sağ alt yanından dışarıya uzanan sivri dişi, ağzı kapalıyken de görünürmüş. Bu sevimli yüzü sebebiyle burada yaşayanlar tarafından ona ‘Dişlek’ denirmiş.

Yaşadıkları sokağın adı Ciğerci Çıkmazı’ymış. Adını da sokağın sonundaki yüz yıllık ciğerciden alırmış. Bu ciğerci, artan et parçalarını her gün aynı saatte, dükkânın hemen yanındaki ağacın altında bulunan mama kaplarına bırakırmış. Bıyıklı, o saati çok iyi bilir tam vaktinde ciğercinin kapısında yalanmaya, kuyruk sallamaya başlarmış. Kedilerle köpeklere bırakacağı mamayı hazırlayan adam, o gün hangisinin erketede olduğunu şöyle göz ucuyla bir kontrol edermiş. Her defasında Bıyıklı’yı görünce ciddiyetten kaskatı kesilmiş yüzüne bir gülümseme gelirmiş. Dişlek olmasa mahallenin diğer heybetli, yanakları aşağı sarkık, sert bakışlı köpekleri Bıyıklı’ya ciğeri koklatmazmış. Ama ondan çok korkuyorlarmış.

Dişlek, sabahlardan bir sabah uykusundan yeni uyanmış Bıyıklı’ya bakınıyormuş. Diğer kedilerin miskin miskin uykuya düştüğü bu saatlerde onun erkenden uyanıp kendisini bekleyeceğini biliyormuş. Bir, iki esneme hareketinden sonra sokağın meydanına yürüyüp dosta güven, düşmana korku salmak için ardı ardına havlamış. Çöpten kâğıt toplayanlar henüz gelmemiş. Etrafta sıra dışı bir durum yokmuş, Bıyıklı’yı aramaya koyulmuş. Aslında nerede bulacağını da iyi biliyormuş. Her sabah beyaz renkli apartmandan çıkan kırmızı mantolu kadın, sokak hayvanlarına ziyafet sunarmış. Orada bulacağını düşünerek önüne vardığında şaşırmış, her sabah hepsinden önce beklemeye koyulan Bıyıklı, bu sabah yokmuş. Buna şaşıran Dişlek, yolun karşısından hızla koşanın kim olduğunu görmek için kafasını çevirmiş; bir ne görsün, Bıyıklı’ymış! Arkasından kovalayan köpekler de yan sokaktaki Karabaş ve Sarı’ymış. Karabaş’la Sarı, nerede kedi görseler bunu eğlenceye çeviren, onları kovalamaktan, onlar için bırakılan mamaları yemekten mutlu olan köpeklermiş. Dişlek olanları görünce sokaktaki diğer dostlarını da yardıma çağırmış. Hep birlikte peşlerinden koşmuşlar. Sonunda ciğercinin önünde etraflarını çevirmişler. Bıyıklı, can havliyle altına her akşam ciğer bırakılan ağacın tepesine tırmanmış. Koskoca cüsseleriyle köpeklerin oraya çıkamayacağını biliyormuş. Karşılarında sokağın gerçek sahiplerini gören yabancı köpekler, bu dayanışma karşısında neye uğradığını şaşırmış. Bıyıklı, ağacın dalları arasından dostlarını görünce tüylerini kabartarak aşağıya inmiş. Bir süre mutlulukla Dişlek’in bacaklarına sürtündükten sonra, beyaz apartmanın önünde kırmızı mantolu kadın belirivermiş. Elinde yine sokak sakinleri için hazırlanan kemikler varmış. Kadın, Bıyıklı’yla köpek dostlarını görünce onlara ıslık çalarak seslenmiş. Mama kaplarına elindekileri paylaştırırken Dişlek mutluluktan hoplaya zıplaya ön patileriyle Bıyıklı’nın başını seviyormuş. Hepsi sıra ile önlerine konan iri kemikleri yutmuş. Köpekler kahvaltılıklarını yuttuklarında Bıyıklı halen küçük kemikleri kırarak yemeye çalışıyormuş. Kemiği biten Dişlek, Bıyıklı’nın kemiklerine yalansa da pati sürmemiş, başkalarının hışmından korumak için bitirene dek başında beklemiş. Sonra, dükkânının kepenklerini yeni yeni kaldıran ahaliye kendilerini sevdirmek için birbirleriyle yarışmaya başlamışlar. Günleri böyle dostlukla geçmiş. Ciğerci Çıkmazı’nda Bıyıklı’yla Dişlek sonsuza dek dost bilinmiş.

Start typing and press Enter to search

Skip to content