MASAL SAHNESİ

Print Friendly, PDF & Email

Masallar aleminden geçer, uzun ince bir yol. Bu yol nereye varır bilinmez, masalcı da masallar tükenmez. Yolun sonuna gelinen ömürde, tekrar başa dönülmez imiş. Neyse sözü fazla uzatmayalım, masaldır bunun adı, dinlemekle çıkar tadı.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzak diyarların birinde bir kasaba varmış. Bu kasaba şirin mi şirin güzel mi güzel küçük bir kasaba imiş. Bu kasaba gökkuşağı gibi rengarenk evlerden oluşuyormuş. Kasabanın içi rengârenk, cıvıl cıvılmış ama burada yaşayan insanların hayatı hakkında aynı şey söylenemezmiş. Bu kasabada yaşayan çoğu insan mutsuzmuş nedeni ise; Ailelerinin ve çevrelerinin kendilerine biçtiği rollermiş. Kimi dedesinden kalan bakkalı, kimi annesinden kalan kuaförü kimi manav dükkanını işletiyormuş. Ama bu mesleği severek yapmıyorlarmış. Ailelerinin, onlara biçtiği rolü devam ettiriyorlarmış sadece. Yoksa hepsinin hayalinde ne meslekler ve gerçekleştirmek istedikleri ne dilekleri varmış. Kimisi pastane açıp en güzel pastaları yapıp ünlenmek, kimisi astronot olup uzayı keşfetmek ve bunun hakkında kitaplar yazmak istiyormuş. Ama işte bunlar sadece bir hayalde kalıyormuş. Günler, aylar, yıllar bu şekilde geçip giderken…

Gökyüzünün en üst katmanında bulunan Kader Ülkesi’nden bir genç; bulutuna binip nice gezegenleri, yıldızları aştıktan sonra, rüzgar gibi esip bu kasabaya doğru gelmiş. Bu gencin adı Sedat’mış. Suratı; kar gibi bembeyaz, saçları; sis gibi belli belirsiz bulut şeklindeymiş, uzun ince servi ağacı gibi boyu, masmavi gözleriyle etrafa huzur dolu bir esinti yayıyormuş. Ayrıca; güler yüzlü, sempatik, hoş sohbet bir insanmış.

Kendisi, tüm insanların hayatına rol biçen, kaderlerini düzenleyen bir yönetmenmiş. İnsanlara; güzel roller biçmesine rağmen, insanlar hiç uğraş vermeyip, azim etmediği için kendisinin, insanlara biçtiği rolü değil, insanlar daha kolay olanı çevrelerinin kendilerine biçtiği rolü oynuyormuş. Bu duruma üzülen Yönetmen Sedat; öncelikle bu kasabaya uğramış. Belli belirsiz saçları fark edilmesin diye şapka takmış. Onlar gibi giyinip kasaba meydanına doğru yürümüş. Kasabada bu genci görenler bu kim tanıyor musun? Hiç gördün mü? Diye birbirlerine sorular soruyorlarmış. Aradan biraz zaman geçtikten sonra, mahalledeki insanlar bu gence alışmışlar. Saçları bulut gibi bembeyaz ve kabarık olduğu için “Bulut Sedat “diye seslenmeye başlamışlar. Sedat; arada sırada elindeki kamerayla insanların ya fotoğraflarını çekiyormuş ya da videoya alıyormuş sonra da elindeki deftere bir şeyler yazıyormuş. Bunu fark edenler gence ne yaptığını sormuş; o da kendisinin yönetmen olduğunu, yakında bu kasaba da bir film olacağını söylemiş. Bunu duyanlar yakında film izleyeceğiz herhâlde diye çok sevinmişler.

Aradan çok uzun zaman geçmiş; günler ayları, aylar yılları kovalamış. Bir gün Sedat, kasabadan anons yaptırarak. Şu gün şu saatte kasaba meydanında sahne kurulacağını ve o gün o saatte tüm insanların sahnenin önünde toplanmasını duyurtmuş. Bunu duyan insanlar, ilk defa kasaba da değişik bir etkinlik olacağı için heyecanlılarmış. O gün bir gün gelip çatmış. İnsanlar; merak ve heyecan içinde sahnenin önünde bulunan sandalyelere oturmuşlar. Herkes filmin başlamasını heyecanla bekliyormuş.

Herkes, güzel bir film beklerken, izledikleri film karşısında şaşkınlık içerisinde birbirlerine bakıp durmuşlar. İnsanlar işlerini; zoraki, mutsuz, robot gibi yapıyormuş. Çocuklarının, bu derece ilgisiz bir şekilde mesleği sürdürdüğünü gören aileler hem bu duruma üzülmüş hem de çocukları adına utanmışlar. Nihayet film bittiğinde ise, sahnenin perdeleri kapanmış ve Sedat, perdenin önüne gelip halka şöyle seslenmiş: Bu film sizin filminizdi, bu sahne sizin sahnenizdi. Ben aslında tüm insanların kaderlerine yön veren kişiyim. Gördüm ki, sizler benim size biçtiğim role emek harcamayı değil. Ailenizin ve çevrenizin size biçtiği rolleri yapıyorsunuz. Birinizin azmini, çabasını görsem size hayalini kurduğunuz o rolü biçeceğim ama bunun için hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Hepinizin rolü kendi çabasına bağlı, bu masal hayatında herkes bir oyuncu ve herkes kendi rolünden sorumlu. Kimse kimseye rolünü dayatamaz. Bu masal sahnesinde herkesin yaşayacağı ve anlatacağı eşsiz bir masalı vardır ve o masalın kalemi sizin elinizde, eğer hayallerinizi gerçekleştirmek istiyorsanız hâlâ geç değil demiş. Daha sonra sahnenin perdelerini tekrardan açmış ve herkesi sırasıyla sahneye çağırmış ve o kişiden gözlerini kapatmasını ve ne olmak istediğiyle ilgili hayal kurmasını istemiş. Bir anda herkes hayalini kurduğu role bürünmüş. Sahne bir an güzelleşmiş. Kimisi ünlü bir terzi olmuş kimisi ünlü bir pastacı kimisi doktor olup nice canlar kurtarmayı hayal etmiş ve sahnede bu görüntülerini izleyenler sevinçten gözyaşı dökmüşler. Herkes Yönetmen Sedat’a böylesi bir sahne kurduğu için teşekkür etmiş ve biraz daha kasaba da kalmasını istemişler. Sedat ise, bu kasabadaki işim bitti. Daha çok insanın hayatına yön vermem ve bunu hayallerini gerçekleştirmek isteyenlere hatırlatmam gerek, yolum uzun ve çetin bir yol demiş. Sahneyi toplayıp kasabadan ayrılmış. O günden sonra herkes kendi hayali için çalışmaya başlamış. Birazcık emek veren bir anda kendisini o mesleğini icra ederken bulmuş ve gerçekten de en ünlü pastacı en ünlü terzi, doktor, astronot bu kasabadan çıkmış. Artık herkes mesleğini sevgiyle, aşkla, tutkuyla yapıyormuş ve bu mutluluk hayatlarına da yansıyormuş. Herkes artık çok ama çok mutluymuş. Bu mutluluk sonsuza dek sürmüş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

Start typing and press Enter to search

Skip to content