NAR TANELERİ ARASINDAKİ CENNET NİMETİ

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış, bir yokmuş. Çok eski zamanlarda küçük bir kasabada samimi, sıcak, sevgi dolu insanlar yaşarmış.

Öyle ki bu kasabada hiç kimse birbirini incitmez, üzmezmiş. Herkes birbirine saygıyla, sevgiyle muamele edermiş.

Günlerden bir gün, kasaba sakinlerinden Hüseyin amcanın polis olarak uzak bir şehre atanan oğlu Tarık bey ailesini de alarak kasabaya, babasının yanına geri dönmüş.

Bu durum çocukları çok sevindirmiş. Çünkü yeni bir arkadaş gelmiş onlara. Bu çok sık yaşanan bir durum değilmiş tabii. Daima kasabadan gidenler olurmuş ya, o yüzden büyük bir heyecanla bütün çocuklar Hüseyin amcanın evinin bahçesinde toplanmışlar.

Mehmet’in dedesi Hüseyin amca çocukların tanışmasına, kaynaşmasına yardımcı olmuş.

Kısa zamanda çok iyi arkadaş oluvermişler.

Günler geçmiş mevsim sonbahar olmuş. O yıl Ramazan ayı da bu mevsime denk geliyormuş.

Kasabada çok tatlı telaşlar başlamış.

Mehmet çocuklara soruyor, çocuklar kasabada Ramazanı anlatıyorlarmış.

Sorma Mehmet çok güzeldir. Büyükler bize iftariyelik alır, çocuklar ilk oruçlarını tuttuklarında ödüllendirilir. Akşam ezan dinlemek için toplanırız ve iftar vakti gelinceye kadar o kısacık zamanda ne oyunlar oynarız. Bilsen ezanı duyan oyunu hemen bırakır, eve koşar. Sıra kimdeymiş, oyun bitmemiş, kimin umurunda? Mehmet bu dönem farklı bir Ramazan yaşayacağı için çok mutluymuş. Şehirde geçen Ramazanlara benzemeyeceğini bildiği için çok heyecanlanıyormuş.

Nihayet günler geçmiş. İlk teravih günü gelip çatmış.

Mehmet hayatında ilk defa dedesiyle birlikte teravih namazı kılacakmış. Bu durumdan çok mutluymuş ama çok da tedirginmiş.

Arkadaşları sormuş Mehmet neyin var? Mehmet cevabında biraz utangaç, “Ben teravih namazı nasıl kılınır bilmiyorum.” demiş.

Çocuklar hemen Mehmet’e bildikleri kadar anlatmışlar ve vakit gelmiş. Hazırlıklar tamamlanmış ve küçük büyük herkes cami içinde toplanmış.

Caminin imamı Salih Bey Ramazanın önemini anlatıyor. Dualarla ilahilerle, büyük bir coşkuyla Ramazana hoş geldin diyormuş. Mehmet çok etkilenmiş, bu kasabada Ramazanın bir başka güzel olacağına iyice emin olmuş.

İlk sahur için uyandıklarında Mehmet çok şaşırmış. Gece komşular hazırladıklarından birbirlerine ikram ediyorlarmış. Mehmet annesine sormuş. “Anne bu saatte yemek getirilir mi burada?” “Evet oğlum getirilir. Sen de şu böreği al bakalım. Ayşelere ver gel de hadi bizde sofraya oturalım.” demiş.

Mehmet şaşkın ve çekingen gitmiş Ayşelere ama sokak cıvı lcıvıl, her bir yanda çocuklar koşturuyor davulcular birbirinden güzel mâniler söyleyerek kasaba halkını uyandırmaya çalışıyorlarmış. Geldi mübarek Ramazan ayı, hoş geldin Hasan dayı, kaynanan seviyormuş, şimdi demledik çayı. Gümbüdügümbüdügüm. Şehir hayatına hiç benzemiyormuş.

Böylece günler geçiyor, Ramazana doyum olmuyormuş. Bazı teravihlerde kasaba halkından biri mevlit okutuyor, çıkışta çocuklara şeker lokum ikram ediyormuş. Bu günlerde çocuklar bir başka mutlu oluyorlarmış.

Yine böyle bir günde çocuklar şeker lokum beklerken, Mustafa dede kocaman kocaman taptaze birer nar ikram etmiş çocuklara. Bu durum üzerine imam Salih Bey de İbn-i Abbas’tan rivayetle bir hadis-i şerif okuyarak, (dünyada yaratılmış hiçbir nar yoktur ki, içinde cennetten bir tane olmasın) “Allah senden razı olsun.” demiş.

Mehmet duyduklarından çok etkilenmiş. Bilseydim bugüne kadar nar yerken çok dikkat ederdim. Hiçbirini dökmezdim diye düşünmüş. Teravih sonrası evde toplandıklarında Mehmet konuyu açmış. Dedeciğim babacığım duydunuz mu? İmam amca ne dedi. Bütün narların içinde cennetten bir tane bulunurmuş. Bundan sonra nar tanelerinin birini bile dökmemeye çalışacağım demiş.

Dedesi kucaklamış Mehmet’i, “Canım yavrum aferin sana, Allah senin niyetini biliyor ya, inşallah seni cennetiyle sevindirsin.” diye dua etmiş.

Ertesi gün iftara yakın çocuklar ezan dinlemek üzere sokakta toplanmışlar. O esnada da nar ile ilgili imam Salih Bey’in okuduğu hadis-i şerifi konuşuyorlarmış. Bütün çocuklar narlarını dikkatle yemeye çalıştıklarından, ama birkaç tane de olsa ya çürük olması ya da bıçakla yaralanması dolayısıyla hepsini yemeyi bir türlü başaramadıklarından bahsediyorlarmış.

Mehmet ne olursa olsun bir gün dökmeden nar yemenin bir yolunu bulacak, cennetten bir tane yemeyi başaracakmış. Hem yolunu bulunca arkadaşlarıma da anlatırım, onlara da yardımcı olurum diye düşünüyormuş.

Bu şekilde Ramazan süresince sahurda iftarda sürekli nar yiyor, ama dökmeden yemeyi bir türlü başaramıyormuş. Bir tanede olsa ya eziliyor ya çürük çıkıyor ne olursa olsun hepsini yemek mümkün olmuyormuş.

Bir gün dedesi Hüseyin amca Mehmet’i sessiz sessiz ağlarken bulmuş.

“Ne oldu benim güzel torunum? Neden ağlıyorsun bakalım? Bir sıkıntın varsa anlat bana birlikte sıkıntını giderecek bir yol buluruz belki değil mi?” Mehmet sarılmış dedesine. Hüngür hüngür ağlıyormuş. “Ben imam Salih amcanın okuduğu hadis-i şerifte geçen narı yemeyi başaramadım.”

Dedesi gülümsemiş. “Canım oğlum belki de başarmışsındır, kim bilir cennetten bir tane dökülenler arasında değil de yediklerinin içinde olamaz mı?” Mehmet ağlamaklı cevap vermiş. “Ya değilse? Emin olamadım ki.” Hüseyin amca iyice düşünmüş taşınmış. Mehmet’e bir yol bulduğunu söylemiş. “Bak oğlum sen bu gün yine bir narı dikkatle ye, sonra kalan kabuklarını al yanıma gel.” demiş. Mehmet iftar olunca bir tane daha nar yemiş. Narın bir tarafında küçük bir alanda çürük olunca yine morali bozulmuş ama dedesine güvenerek kabukları alıp gitmiş yanına dedesi kabukları almış, “Bak oğlum. Şimdi bunu sarıkıza verelim. Bunları yesin. Sabah olunca sütünü sağalım. Annen pişirsin. Bu sütün tamamını sen bitir. Bence o zaman narın tamamını yemiş olursun.” demiş. Mehmet, “Sahi olur mu dedeciğim? diye sormuş. Dedesi, “Olur yavrum olur. Sende bu inanç bu güzel niyet varken Allah’ın izniyle olur.”

Mehmet dedesinin dediklerini aynen yapmış. Artık cennet nimeti olan nar tanesini yediğine yürekten inanıyor. Şükrediyormuş. Mehmet buldukları bu yolu bütün arkadaşlarına da anlatmış. Tüm çocuklar bu yolla hadis-i şerifte geçen nar tanesini yemeyi başardıkları için çok mutlu olmuşlar. Son iftarda sabah gidilecek bayram namazı için toplanılacak yer ve saat konusunda arkadaşlarıyla anlaşan Mehmet, dedesiyle namaza uyanmış. Çoluk çocuk herkes çok mutluymuş. Ve bir dua dökülmüş Hüseyin amcanın dilinden. “Ey nimeti sonsuz olan, ikram sahibi olan Allah’ım! Mehmet’imi ve arkadaşlarını cennete gideceklerin arasına koy ve onlara cennet nimetlerinden ikram eyle.”

Bizler de Hüseyin amcanın duasına amin diyelim. Ne dersiniz? Bir nar da biz mi yiyelim?

Start typing and press Enter to search

Skip to content