İNCİ ‘NİN IŞIĞI

Print Friendly, PDF & Email

Yazarın Kendi Sesinden Dinle

Her şey güneşin pırıl pırıl parladığı, ışığının suların en derinine vurduğu o sabah başladı. Kayaların dibinde bir istiridye vardı. İstiridyenin içinde günlerdir uyuyan İnci Kız işte o sabah uyandı. Üstünde up uzun beyaz bir elbise vardı. Sedef gibi parlayan beyaz saçları beline kadar uzanıyordu. Uyku mahmurluğunu gerinerek attı üzerinden. Çıplak ayakları ile istiridyenin kenarına kadar yürüdü. Güneş sağ tarafta bir ayna gibi doğmuştu. Turuncu kızıllığında derinlere ışığı vurmuştu.

Birden Güneş, İnci Kızı gördü. Onun gözlerindeki ışıltılar Güneş’i kıskandırdı. Yakmak istedi genç kızı. İnci Kız gurur duydu sudaki yansımasından. Atladı suya. Balıklar İnci’nin ışığının peşine düştüler. Rengarenk irili ufaklı balıklar sürüler halinde arkasında yüzüyorlardı. Her gittiği yerde ışık parlıyor, kayalıklardan çıkan türlü canlılar hayranlıkla ona bakıyordu. İnci Kız kibirle yüzerken karşısına büyükçe bir kayalık çıktı. Yavaşladığı sırada bir yengeç kayalıklardan başını uzattı. İnci’ yi görünce çok sevindi. Günlerce o istiridyenin kapısında beklemişti. Diğer canlıların İnci’yi uykusundan uyandırmasına izin vermemişti. Tam kendisini tanıtacaktı ki İnci burnunu kıvırdı. Yengeçle dalga geçti. “Önce sen düz yürümeyi öğren.” dedi. Yengeç çok üzüldü. Ama hiç bir şey demedi. Çünkü İnci’ yi çok seviyordu. İnci yüzerek uzaklaştı. Yengeç ne yapacağını bilemez halde yan yan yürüdü. Denizin içinde dolaştı durdu. Çok mutsuzum diye düşünürken birden aklına denizin en bilge balığı Yunus Dede geldi. Bu işi o çözer diyerek yanına gitti. Yunus Dede tüm deniz canlılarının akıl hocasıydı. Herkese yardım ederdi. Yengeç geldiğinde bir deniz anası yanından çıkıyordu. O da diğerleri gibi güldü yengece. Yunus Dede daha o demeden derdini anladı ama bir şey demedi. Yengeç:

-Yunus Dede ne olur bana yardım et. Artık ben de herkes gibi düz yürümek istiyorum. Mutlu olmak benim de hakkım . Dedi.

Yunus Dede denizin içindeki mağarada bir sağa bir sola yüzdü yüzgeciyle çenesini tuttu. Onun acısını görüyordu. Tüm canlılar bana gelirdi ama bu çocuk kendisi için hiç gelmedi diye düşündü ve :

-Her sabah kayanın dibinden istiridyeye kadar kırk adım yürümelisin. Ama bu zor bir iştir. Esen Peri seni bırakmaz suyu dalgalandırır. Bunu yapabilirsen yedinci günün sonunda dileğine kavuşursun. Dedi.

Yengeç havalara uçtu. Sonunda olacaktı çünkü İnci için her şeyi yapardı. Başladı her sabah istiridyeye doğru yürümeye. İnci her sabah Güneşle birlikte uyanıyor, isitiridyenin kenarına kadar geliyor ve yengeci görüp onun haline gülüyordu. Yengeç hiç pes etmedi. Esen Peri esiyor suyu dalgalandırıyor, yengeç beş ayağıyla suya kapılıyordu. Ama aynı yerden başlayıp tekrar tekrar yürüyordu.

Yedinci günün sabahında yürümesi hiç değişmemişti. Yengeç çok üzgün içi sızlayarak istiridyeye doğru yürürken birden İnci’ nin bir balık ağına takıldığını gördü. Beyaz saçları ağdan dışarı dalga dalga dökülmüştü. Çığlıklarını duyan yüzlerce balık etrafını sarmışlar ama hiç bir şey yapamıyorlardı. Yengeç beş ayağının yardımıyla yan yan ama doğru yöne doğru yürüdü. Kıskaçları ile ağa tutundu. Birden balıkçı ağı çekmeye başladı. Öyle hızlı yukarı doğru gidiyorlardi ki bir an korktu . Yengeç yine de cesurca davrandı. Onca yürümesi onu güçlendirmişti. Kıskaçları ile ağı kesti ve İnci ‘yi kucağına aldı. Korkudan bayılan İnci’ yi diğer balıkların alkışları arasında istiridye yatağına götürüp bıraktı.

İnci uyanıp kendisine geldiğinde nasıl kurtulduğunu hatırlamadı. Olanları bir rüya sandı. Yengeç o günden sonra bir daha İnci’ye bakmadı. Ama artık üzülmüyordu. Hatta mutluydu bile. Yan yan yürümek ya da düz yürümenin önemli olmadığını asıl önemli olanın doğru hedefe yürümek olduğunu anladı. İnsan isterse kendi ışığını ortaya çıkarıp etrafını aydınlatabilir diyordu.

Bu masalın sonunda da Güneşten üç elma denizin derinliklerine düşmüş. Biri masalı yazana biri okuyana biri de anlatacak olanlara …

Start typing and press Enter to search

Skip to content