KÜRKÜN İLK SAHİBİ

Print Friendly, PDF & Email

Yazarın Kendi Sesinden Dinle

Masalı hayattan kopuk, imkansız hayal ürünü sananlar aslında en büyük hayalbazlar. Çünkü masal hayatın ta kendisidir.

Bir menfaatler çağıdır yaşadığımız. Herkes çıkarına göre seçiyor eşini, dostunu, işini. Kendi çabası veya vasfı ile gelemeyeceği mevkiye ulaşmanın her yolunu deniyor.

Güzelleşmek için bir ırmakta yıkanmak masallarda olur belki ama gerçekte “büyücünün” elindeki şırıngaya ulaşmak yeterli değil mi? Bir anda zengin olmak için tavan arasındaki sandığı bulmak masallarda kaldı ama sihirli değneği elinde tutan peri o zenginliği sunmak için tek bir şey istiyor. ” Söyle hadi söyle, en güçlü en güzel kim? ” Sırrı çözmüş insanoğlu “ Sen tabi ki sensin. “ Büyülü sözleri söylersen tahtın yanındaki yerlere oturabilirsin. E tabi gelsin ziyafetler, gitsin ziynetler. Bu gerçek değil de nedir?

Aciz insan adam olmak için kürk ararken ermiş kişi üstündeki gömlekten de arınır. Başındaki saçla bile işi yoktur onun. Bir ışık, bir tas su yaşatır onurla. Ermiş kişi toprağa karıştığı vakit vuslata erer. Dünyadaki hiç bir şeye sevdalanmamış ki ölüm korkutsun. Oysa sıkı sıkıya kürke tutunanlar, o kürkün ilk sahibini hatırlasalar yeter onlara. Zaman bir tek zaman bozar bu büyüyü. Kürklerin düşeceği, gömleklerin soyulacağı vakitler masalı gerçeğe gerçeği de masala dönüştürecekler. Vasfı ile değil sefil dili ile bir yerlere gelenler onları oturdukları tahta, kanatlarının üstünde taşıyan ebabiller tarfından taşlanacaklar.

Hala bunlara masal diyenler, böcek kadar küçük bir insanın bir makama oturur oturmaz bir fil kadar büyük olduğunu görmediler mi? Daha dün bir yakınlarını başka bir şey dönüşürken görmediler mi, bu da mı gerçek değildi?

Gerçek düşüncelerimizi gizler içimize atar olduk. En yakınımıza bile belki üzmemek adına belki menfaat uğruna “mış” gibi yapar olduk. Yazarken kendi düşüncelerimizden çok okuyanın fikrini önemser olduk. O zaman nerde kalır gerçek düşünceler. Gerçi onlar da dün gerçekti şimdi yalan oldular.

Biz ne zaman büyüyeceğiz. Acıdan, acıtmaktan korkmadan “olmamış bu sana yakışmamış. Çıkar o kürk senin harcın değil. ” diyebileceğiz. Ne zaman ne zaman? Bir süredir düşünüyorum. Galiba ne zaman kaybedecek bir şeyimiz, çıkarabilecek bir gömleğimiz kalmazsa o zaman. Bir sihirli değnek dokunur da içimiz de dışımız gibi okunur olur, ışığımız dışa vurursa işte o zaman insanoğlu değil de İNSAN oluruz belki.

“Ruhunuz çoğu zaman bir savaş alanıdır; burada aklınız ve

yargılama gücünüz, tutkunuz ve iştahınıza karşı savaşır.”

. Halil Cibran

Start typing and press Enter to search

Skip to content