Bil ve Kurtul Oyunu

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzak diyarlarda bulunan bir kasaba varmış. İlk çıkan ürünler ilk önce bu kasaba da tanıtılırmış. Bu yeni çıkan ürünler insanlar tarafından kullanılır, eğer o üründen memnun kalırlarsa diğer kasabalarda ve ülkelerde tanıtılırmış. Eğer o üründen memnun kalınmazsa o ürün derhal kaldırtılırmış.

İşte böylesine yeni ürünlerin tanıtıldığı kasaba da, bir aile yaşarmış. Bu aile çok okuyan, araştıran, bir fikri çocuklarıyla tartışan, çocuklarının sevdiği bir işi yapmasını isteyen bir aileymiş. Bunların iki çocuğu varmış. Çocuklarından birisinin adı; Muzi diğerinin ismi ise Suzi imiş. Muzi, Suzi nin abisiymiş. Muzi; kıvırcık saçlı, mavi gözlü ve kalın çerçeveli bir gözlük takınan çocukmuş. Çok bilgili ve maceraperestmiş. Suzi ise araştırmayı seven ama çekingen birisiymiş, upuzun başak renginde sırma saçları, yemyeşil gözleri varmış.

Bir gün bu kasabaya öyle bir oyun gelmiş ki çok tehlikeli bir oyunmuş. Bu kasabada bulunan çocuklar merak edip bu oyunu oynamışlar ve çoğu çocuk bu oyunun içinde esir kalmışlar ve bir daha da geri gelememişler. Bu oyunun ortadan kaldırılabilmesi içinde oyunun içinde hapis olan çocukların geri dönebilmesine bağlıymış. Yoksa bu oyun tüm ülkeye yayılıp çoğu çocuğu da aynı kadere sürükleyebilirmiş.

Muzi de, okumayı ve araştırmayı sevdiği için hem de sevdiği bir arkadaşı da bu oyunun içinde hapis kaldığı için bu oyunu oynamayı çok istiyormuş. Belki diğer çocukları da kurtarabilirmiş. Ama ailesi bu oyunu oynamasına karşı çıkıyorlarmış, geri dönememesinden korkuyorlarmış. Bir iş için ailesinin iki günlüğüne evden ayrılması gerekmiş. Ailesinin iş için evden ayrılacağını öğrenen Muzi, ailesinin bir süreliğine gidişine çok sevinmiş ama belli etmemiş.

Ailesi yola çıkacakları zaman Muzi’ ye: Suzi sana emanet. Birbirinize iyi bakın. Bir yaramazlık yapmayın sakın biz yokken diye tembihte bulunmuş. Muzi, ailesine; Suzi’ ye ben çok iyi abilik yaparım gözünüz arkada kalmasın sakın demiş. Ailesi, evden ayrılır ayrılmaz Muzi, arkadaşlarını arayıp ailem gitti hadi bekliyorum bize demiş. Nihayet Muzi nin arkadaşları elinde oyunla gelmişler. Muzi, salonun ortasında bulunan sehpanın üstündekileri bir yere koymuş ve oyunu sehpanın üstüne açmış ve Evet! Oyuna hazır mısınız gençler? Demiş. Arkadaşları, hazırız tabii ki, başlayalım demiş. Suzi, abisine ya abi, eğer bizde geri gelemezsek, ailemiz çok üzülür bu duruma bence başlamayalım demiş. Muzi, ben bu oyunu başarılı bir şekilde bitirivereceğimize inanıyorum kardeşim. Abine güven sen demiş. Haydi başlıyoruz demiş Muzi;

Bu oyun; insanı değişik yerlere götürüyormuş, sonrada insanın karşısına bir soru çıkıyormuş eğer soruyu bilemezsen bir daha o soruyu görene kadar bin yıl beklemek zorundaymışsın ve son aşamayı tamamlayana kadar asla oyundan çıkış yokmuş. Muzi, oyunun kurallarını iyice inceledikten sonra eline zarı alıp rastgele bir yere atmış. Bir anda ev sallanmaya başlamış. Ev sallandıkça raflarda bulunan kitaplar yerlere saçılmış, bir süre sonra sallantı durmuş. Muzi, eee nereye geldik şimdi demiş? Suzi, pencereye doğru koşup pencereden bakmış ki, galiba çöle geldik abi demiş. Gerçekten de kapıyı bir açmışlar ki tupturuncu kumlar evin içine dolmuş. Etraf kumlarla kaplı, kaktüslerle çevrili, kızgın güneş olanca sıcaklığıyla etrafı yakıyormuş. Muzi, arkadaşlarına dönüp evet arkadaşlar! Gördüğünüz gibi çöle gelmişiz. Oyunun kurallarına göre soruyu görmek için evden birkaç metre uzaklaştıktan sonra soruyu görebiliyormuşuz. Oyunun tehlikeli kısmı da dışarı da başımıza ne geleceğini bilemeyişimiz olabilir. Ama soruyu görmek istiyorsak konfor alanımızı terk etmek zorundayız arkadaşlar, haydi hep beraber dışarıya çıkıyoruz ama Suzi sen evde kal demiş.

Muzi ve arkadaşları evden birkaç metre uzaklaştıkları vakit. Uzaktan gelen bir kabile görmüşler, o kabilede bu çocukları fark etmiş olacak ki, kabilenin başında bulunan adam; bizim bölgemize yine yabancı çocuklar gelmiş. Bunları yakalayın çabuk demiş. Bunu duyan çocuklar olanca hızıyla koşmaya başlamışlar. O anda yerin altından bir tabela çıkmış ve tabelada şu soru yazılıymış. “Adını söylerim yok olur” sorunun altında beş dakikanız var yazıyormuş. Her kafadan bir ses çıktığı için, Muzi; sinirle gözünü kapatıvermiş ve sessizlik diye bağırmış. Arkadaşları, doğru bildin Muzi tebrik ederiz demişler. Muzi, tabelaya bakmış bu kadar basit miymiş bu soru ya demiş. Soruyu bildikleri için kabile de yok olmuş. Eve gitmeden önce burda kalan arkadaşlar var mı bir bakalım demiş. Çok gitmeden uzaktan birisi Muzi dur! diye seslenmiş. Bu ses Muzi’ nin dostunun sesiymiş. Onu bulduğuna sevinmiş. Birkaç metre daha gitmişler ama kimse yokmuş susuzluktan da bayılmak üzerelermiş.

Eve gelmişler ve Muzi oyunun başına geçmiş ve hadi oyunun ikinci aşamasına geçiyoruz. Zarı atmak isteyen var mı yoksa yine ben mi atayım demiş? Arkadaşlarından birisi ben atmak istiyorum iznin olursa demiş. Zarı ona vermiş. Gözünü kapayıp zarı atar atmaz yine bir sallantı olmuş, sonra sallantı aniden durmuş. Etraftan maymun ve kuş sesleri geliyormuş. Pencereden dışarı bakınca burasının bir ada olduğu anlaşılıyormuş. Muzi, haydi bir an önce dışarı çıkıp görelim nasıl bir soru ve tehlike bizi bekliyor demiş. Bu sefer Suzi, bende gelmek istiyorum demiş. Muzi, tamam o zaman dikkatli olalım, birbirimizden ayrılmayalım demiş. Yine evden birkaç metre uzaklaştıkları vakit; ne görsünler önlerinde koskocaman ağaç, ağacın üstünde erik büyüklüğünde altın gibi sapsarı meyveler varmış. Muzi, ben çok acıktım gidip yiyeceğim demiş. Suzi, zehirli olabilir dese de Muzi, çoktan ağacın önüne varmış. Elini uzatmaya kalmamış. Ağaç, hoş geldiniz deyip dalını uzatmış. Çocuklar doyasıya yemişler. Birkaç tane daha alacaklarmış ki uzaktan bir ses geliyormuş. Bu ses? Bu ses yamyamların dans müziği demiş Muzi. Uzaktan gelen Yamyamlar onları fark etmiş, çocukların anlamadığı bir dille Yamyamın birisi eliyle çocukları işaret etmiş. Muzi, yamyamlar bizi fark etti haydi kaçalım demiş. Onlar kaçarken, yamyamlarda arkasından geliyormuş. Suzi, koşarken ayağı takılıp düşmüş, kalkmaya çalışsa da kalkamamış. Kardeşinin yanında olmadığını anlayan Muzi, kardeşinin düştüğünü görünce tekrar kardeşini kucaklayıp koşmaya başlamış. Yamyamlarda kendilerine iyice yaklaşmışlar. Sonunda Yamyamlar iki kardeşin etrafını sarmış. Yaşlı ve bilgin olduğu olduğu anlaşılan Yamyam konuşmaya başlamış; Sizde bu oyun ile diğer arkadaşlarınız gibi buraya gelmiş olmalısınız, her gelen bizi görünce kaçıyor. Aslında korkulacak bir yanımız yok. Size şunu söylemek istiyorum: arkadaşlarınızın çoğu bizde, giderken onları da götürün demek istedik. Yolunuz bizim oraya düşerse her türlü sizleri ağırlarız demiş. Çocuklar teşekkür ettikten sonra yamyamlar, gitmeye başlamışlar. Giderlerken yine yerin altından bir tabela çıkmış, Tabela da şu soru yazıyormuş: Elinizde sadece tek bir kibritiniz var, içinde bir gaz lambası ve bir de mum bulunan karanlık ve soğuk bir odaya girdiniz… Önce hangisini yakarsınız? Sorunun altında üç dakikanız var yazıyormuş. Suzi, mum diyecekmiş ki, Muzi; iyi düşün kardeşim demiş. Suzi, sırt çantasının içinde bulunan kibriti çıkarmış ve yakmaya başlamış. Muzi, kibrit yanmadan diğerleri yanmaz ki önce kibriti yakarız demiş. Sorunun cevabı kibrit demiş. Tabela da Tebrikler bildiniz yazısı yanıp sönmeye başlamış. Soruyu bildikleri için adadaki tehlike de yok olmuş. Adada hapis kalan arkadaşları aldıktan sonra geri eve varmışlar.

Eve varınca Muzi, geri oyunun başına geçmiş ve evet arkadaşlar artık oyunun son aşamasına gidiyoruz. Bunu da bilirsek artık bu iş tamam demiş. Muzi, gözünü kapatıp zarı atmış. Bu sefer hiçbir sallantı olmamış. Ama ev gittikçe soğumaya, etraftan da Kurt sesleri duyulmaya başlamış. Çoğu arkadaş hem korkudan hemde üşümeye başladıklarından birbirlerine sarılmaya başlamışlar. Kapıyı birisi kıracak gibi vuruyormuş. Suzi, kapının yanındaki pencereden bakmış ve göründüğüne göre Kuzey kutbuna gelmişiz, kapının önünde beyaz ayılar var demiş. Evdeki hiçbir musluktan su akmıyormuş, içecekler bile buz tutmuş haldeymiş. Muzi, eğer soruyu göremezsek burda hepimiz donarak öleceğiz, bir iki metre evden uzaklaşmamız gerek, kimse soğuktan gözünü açamadığı için ben gidiyorum. Siz, burda kalın demiş. Suzi, ben de seninle gelmek istiyorum abi demiş. Evin arka pencere tarafında ayı olmadığı için ordan çıkmışlar. Birkaç metre yürüdükten sonra gittikçe nefesleri daralmış, yürümeye güçleri kalmamış. Son bir iki adım daha attıktan sonra Suzi olduğu yere bayılmış. Muzi, kardeşini uyandırmaya çalışsa da başarılı olamamış. Kardeşini orada bırakıp birkaç adım gittikten sonra karşısına ışığı yanıp sönen büyük bir buz parçası çıkmış. Buzun üstünde şu soru yazılıymış; Adamın biri dikdörtgen biçiminde ve her cephesi güney manzaralı bir ev inşa eder. Evi kocaman bir ayı ziyaret ederse bu Ayı ne renk olur? Muzi, soruyu düşünmeye başlarken gittikçe gücünü kaybediyormuş. Evin her cephesi güneye baktığına göre bina kuzey kutbunda olmalı demiş. O zaman beyaz ayı olur. Beyaz ayı beyaz ayı diye bağırmış. Tabelada Tebrikler bildiniz, artık evinize dönebilirsiniz yazıyormuş.

İş gezisinden evine dönen aile, salona geldiklerinde şaşkınlıktan karı koca birbirlerine bakmışlar. Birçok çocuk olduğu yerde uyuyakalmışlar. Anne; eliyle çocuklar uyanın, uyanın haydi bakalım demiş! Uykudan uyanan Muzi ve Suzi, pencere tarafına koşup dışarıya bakmışlar artık ne çöl ne de kutup varmış. Başarmışız kardeşim deyip Suzi ye sarılmış. Dediklerinden bir şey anlamayan ailesi neyi başardınız bakalım demiş: Muzi, ailesine biz sizden gizli o oyunu oynadık. Ama oyunu başarıyla tamamladık, oyunda hapis kalan arkadaşları da kurtardık demiş. Ailesi bu duruma çok kızsa da , çocuklarının diğer arkadaşlarını kurtarmasına sevinmişler.

Oyundan kurtulan çocuklar evine gidip ailesine olanları anlatmışlar. Muzi ve Suzi kasabanın kahramanı seçilmiş. Oyunda artık piyasadan kaldırıldığı için, bütün aile bu duruma çok mutlu olmuşlar. Bu mutluluk Sonsuza kadar sürmüş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

JUMANJİ İSİMLİ FİLMİN YENİDEN ANLATIMI GİBİ OLMUŞ.

Start typing and press Enter to search

Skip to content