MUTLULUĞUN SESİ

Print Friendly, PDF & Email

Bir yol var Şam’a gider bir yol var dama gider. Karınca bu gidişle ancak akşama gider. Akşam olur sabah olur. Aşık dilinde ah olur. Çok söz günah olur. Yerinde söyleyip yerinde susmasını bilelim. En iyisi biz masalı uydurduğumuz gibi nakledelim.

Evvel zamanda kalbur zamanda bir beyoğlu bey varmış. Varlıklı mı varlıklı. Boylu poslu, güçlü kuvvetli bir o kadar da yakışıklı. Bir gören dönüp bir daha bakar maşallah demeden geçmezmiş. E bu kadar güzelliğe bir kusuru var desek. Bildiniz kibir elbette. Beni böyle yaratan Allah’tır deyip şükredeceğine “Benden yiğiti var mı ?“ diye böbürlenip dururmuş. Kimseleri beğenmez, kimselere değer vermezmiş.

Kibirli adam bir gün peşine düştüğü bir kartalın ardından soluklanmak için buz gibi soğuk suların aktığı Ulu Çeşme’nin başında durmuş. Meğer bu çeşme peri kızlarının uğrak yeriymiş. Bu sırada bir peri kızı kılık değiştirmiş çeşmeden su içermiş. Kibirli adamı görünce çok beğenmiş, içi kaynamış, eli titremiş suyu üstüne döküvermiş. Adam kahkahalarla gülmüş kızın haline. Cebinden bir altın lira çıkarmış ve kıza atmış.” Al bunu üstüne başına birşeyler alırsın .Belki o zaman bir şeye benzersin.” demiş. Para havada döne döne yere düşmüş . Kız bir paraya bir de atına atlayıp giden adama bakmış. Böyle bir adamı beğendiği için kendinden utanmış. Ama gönül dediğin söz dinlemez bir kuş işte. Öter durur.

Peri kızı o gece Ay gökte teker gibi yusyuvarlak olduğu vakit el açmış tüm gönlüyle dua etmiş.” Ey gökyüzünün süsü , ey gecelerin feneri Ay sana yalvarıyorum; o adam neye güveniyor da böyle kibirleniyorsa ona dönsün!” demiş.

Gün ışımış, gökte Ay yok olmuş. Adam geceyi geçirdiği handan çıkmış. Hanın önündeki taşlık yoldan yürüyormuş. Birden kulağına bir şıngırtı sesi gelmiş. Çok tanıdık çok sevildik bir ses. Ne sesi? Tabii ki para sesi. Adam o anda bir altın para olmuş. Bir yüzünde kendi yüzü bir yüzünde tostoparlak Ay. Yokuş aşağı yuvarlanırken bulmuş kendini. Ne olduğunu anlamamış bile.

O böyle sokak aşağı yuvarlana dursun yaşlı bir kadın aynı sokakta yumurta satmaya çalışıyormuş. Ancak saatlerdir tek bir yumurta bile satamamış. “Çocuklara bugün de yiyecek bir şey götüremeyeceğim .Ah ben ne yapsam!” dediği anda para gelmiş kadının önünde yan yatmış. Kadıncağız gözlerine inanamamış. Parayı eline almış. Sevinçle gözlerinin içi parlamış çünkü daha önce hiç altın parası olmamış. Çocuklar ninelerini öyle mutlu görünce şaşırmışlar. Sonra olanı biteni duyunca çok mutlu olmuşlar. Paradaki adam ise şaşkınlıkla izlemiş onları “Altı üstü bir altın lira hıh.” demiş. Yaşlı kadın ve çocuklar sabah kadar hayal kurmuşlar. Neler almışlar neler? Atlar,pastalar,çörekler,altın sırmalı papuçlar. E bir liraya bunlar gelmezmiş.Bunu onlar da biliyormuş ama hayali bile mutlu etmeye yetmiş.Paradaki adam ilk kez birilerini kıskandığını hissetmiş. Onların sıcacık sohbeterini samimi gülüşlerini dinlemiş. “Ben de bu altınlardan çok çok fazlası vardı ama ben hiç böyle mutlu olmadım .”diye iç geçirmiş.

Ertesi sabah küçük torun ninesine yalvarmış;”Nine ne olur bana demir halka al, ben de çevireyim ne olur? ”Ninesinin içi sızlamış bu çocuklar hep yiyecek isterlerdi benden ilk defa bir oyuncak istiyorlar. Çocukların ne karınlarını ne ruhlarını doyurabildim diye çok üzülmüş çok. Diğer çocuklar da ninelerinin eteklerini çekiştirmişler. O vakit yaşlı kadın bir elinde torunu bir elinde altın lira ile varmış demircinin yanına. ”Demirci baba demirci baba bana bir halka yapar mısın ? Yapar da bir altını kapar mısın?” Demirci baba:

-Yaparım yaparım, yapar da bir altını kaparım elbet. demiş. Almış altını vermiş demir halkayı. Çocuk mutluluk içinde çıkmış dükkandan. Sokaklarda demir halkanın sesi yankılana yankılana oynamış durmuş.

Demirci çok altın para görmüş ama böylesini ilk kez görüyormuş. “Bir yüzündeki Ay resmi tıpkı da benim Ay Kızım, ama öbürünü hiç görmedim. En iyisi ben bundan kızıma bir küpe yapayım.”demiş. Atmış ateşin içine vurmuş ha vurmuş.Kibirli adam yanmış yamulmuş erimiş su olmuş. Sonra yeniden yuvarlanmış halka olmuş. Lakin içi de kibiri de boşalmış. İki küpe oluvermiş.

Demircinin Ay kızı küpelere hayran olmuş.Takmış kulaklarına bir daha da çıkarmamış. O günden sonra da geceleri uyku yüzü görmemiş. Her gece

-Ay kız aydan arı sudan duru kız. Ne olur beni kurtar kız ! diye sesler işitir olmuş. Kimseye de söylememiş beni deli sanarlar diye. Bir gece öyle yorulmuş o kadar uykusuz kalmış ki kendisini dışarı atmış.Temiz hava alayım istemiş. Bir de ne görsün . Gökte ay teker tam bir dolunay ışıl ışıl parlayıp duruyor. Kulağında o ses:

-Ay kız aydan arı sudan duru kız. Ne olur beni kurtar kız! Kız aya yalvarmış: ”Ey Ay gecelerin ışığı , karanlıkların feneri ay ! Ne olur hem onu hem beni kurtar.” Öyle canı yanmış öyle içten yalvarmış ki duaları kabul olmuş.

Adam yine güzel bir sesle uyanmış .Su sesi şırıl şırıl akan bir su sesi. Ulu Çeşmenin başında bulmuş kendini. O sırada bir kız çeşmeden su alıyormuş. Üstü başı perişan olsa da yüzü ay kadar parlak. “Ey güzel kız içtiğin suyu benle paylaşır mısın ? Çok uzaktan geldim çok susadım .”demiş. Kız eğilmiş elindeki su testisini uzatmış. Bir anda mutluluğun sesi duyulmuş.Tıngır tıngır halkası ile çocuk önde ninesi yumurtaları ile arkada pazara gidiyorlarmış. Bütün kibrinden arınan adam elini kıza uzatmış. Ay kız benim yarim olur musun demiş?. Peri kızı gülümsemiş .Kendisi için gün ışığında beliren aya teşekkür etmiş. Tutmuş Altın kalpli adamın elinden iki yıldız olmuşlar birden. Kim ki darda kalmış onlar aydınlatmış yolunu . Ay dolunay olduğu geceler de buluşmuşlar gökyüzünde. Onlar ermiş muradına darısı tüm sevenlerin başına.

Gökten üç elma düşmüş .Birincisi bu masalın ilk sahibine, ikincisi masal severlere üçüncüsü ise mutluluğun sesini duymasını bilenlere…

Start typing and press Enter to search

Skip to content