YÖRÜK FATMA’NIN KISMETİ

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş.
Soranlar çokmuş, olanlar yokmuş.
Bende düşündüm ne olayım.
Sofrasında mum olayım,
Bahçesinde gül olayım.
Var varadan, sür süreden,
Manisa’dan Tire’den,
Şimdiki hâl buradan
Soğan sarımsak ağacı,
Baklava başlar tacı.
Kalaycı oldum kalayladım kapları,
Hep kırıldı tavaların sapları.
Müezzin olsan minareye çıkmalı,
Kayyum olsan kandilleri yakmalı
İşim başımdan aşkın,
Gezerken şaşkın şaşkın,
Dediler abdal bu gece burada kal.
Alalım sana bir ahu hilal.
Acele ile ettiler nikâh.
Zülüfleri tel tel kaşları siyah.
Ay ay der yatar, vay vay der kalkar,
Böyle cadılar çok evler yıkar…
Vardım çattım kılavuza: Ne yaptın bana?
Ne yaptım ki sana?
Başımda külah, kurtardı Allah.
Duman çökmüş karşıki dağın ardına,
İs bulaşmış bacıların eline,
Başlayalım şu masalın başına…

Yörükler yazın çıkar Toros dağlarının eteklerine, kışın inerlermiş bembeyaz karlarla kaplı ovaların serinliklerine.

İki çocuğu olan, koyunları ve kuzularıyla yaşayan bir Yörük ailesi varmış. Yüzlerinde tebessüm eksik olmazmış. Ekmeği peynirle düremeç eder, hiçbir gün aç kaldık demezlermiş. Onları şefkatle sarıp sarmalayan anaları, elinden her iş gelen becerikli babaları varmış. Günlerden birgün Fatma kızla gardaşı Hasan’ın anaları hastalanmış, kısa süre sonra da vefat etmiş. Fatma küçük yaşta her işi öğrendiğinden babasına yardım ediyor, onları kimseye muhtaç etmemeye çalışıyormuş. Fatma kız insanlara ve hayvanlara karşı merhametliymiş. Dağda aç kalmasın hayvanlar diye, güvercinlere buğday serper, yediği ekmeğin artanını çöpe atmaz, kedilerin önüne koyunlardan sağdığı süte batırıp yumuşak yumuşak doğrarmış. Etlerinkemiklerini ziyan etmez, onu köpeklere verir, hayvanlarla konuşarak, yârenlik yaparmış. Babası buna çok şaşırır, bizim kızda bir garip hayvanlarla konuşuyor der, gülermiş. Günlerden birgün Yörük obasına üzeri değerli yüklerle dolu bir kervan gelmiş. Kervandakiler kışın tipisinden korunmak hemde yorgunluklarını gidermek için, burada konaklamaya karar vermişler ve ağırlıklarını indirerek obada istirahata çekilmişler. Fatma’nın babası bütün Yörükler gibi misafirpervermiş. Her çadır sahibi kervandan bir kişiyi çadırına getirip iyi ağırlayıp, misafirleri memnun etmeye gayret ediyormuş. Fatmaların çadırındaki misafir kervanın başı, zenginliğiyle ünlü hâli vakti yerinde bir tüccarmış. Misafir, Fatma’nın hürmetinden, hizmetinden o kadar memnun olmuş ki, bugüne kadar kendine denk, huyu temiz birini bulamadığından dolayı hiç evlenmeyi aklına bile getirmemiş, Fatma’yı tanıyınca hiç tereddüt etmeden babasından Fatma’yı istemeye karar vermiş. Tipi geçip, sert soğuklar şiddetini yitirince kervan yola çıkmış, Fatma’nın misafiri muhabbetle vedalaşıp, tekrar çadıra ziyaret gerçekleştirmek istediğini belirtmiş ve ayrılmış. Aradan mevsimler geçmiş, nehirler gürül gürül sularını taşırken, kuşlar neşeyle cıvıldaşırken, yaz güneşi ısıtırken yayladakilerin içini; tozu dumana katan atlılar, yaklaşmış bizim Fatma kızın çadırına. Selam, kelam hoşbeşten sonra, istemişler Fatma’yı babasından. Babası hüzünlü, Fatma kız gurbete gideceğinden dolayı düşünceliymiş ama nasipte olanın önüne geçilmez derler ya; Fatma gelinlik giyip, Yörük obasından çıkarak yola, varmış, düzlüklerle kaplı ovaya. Hâli vakti yerinde bir bey konağı, içinde kimsecikler yok, ticaret ehli kocasıda alışveriş için düşünce yollara, Fatma kalmış tek başına koca konakta. Kırk odalı konağın içini gezmiş altın, mücevher. Sormuş kendi kendine burada nasıl vakit geçer. Açmış pencerenin camını, hiç ova verirmi yaylanın tadını. Bunları düşünürken Fatma gelin, yanına uçup gelmiş bir güvercin. “Hiç üzülme, sıkılma Fatma kız, yanında ben varım artık kalmayacaksın yalnız”. Güvercin dile gelmiş Yaradan’ın izniyle, Fatma şaşırıp kalmış bu işe hâliyle. Güvercini takip etmiş minik bir kediyle, köpek. Onlar da konuşmuş Fatma’yla tek tek. “Sen merhamet duyardın canlılara ve cansızlara, bizde dağlar, tepeler aşarak geldik, ortak olmak için yalnızlığına. Fatma gelin kocası evine dönene kadar, muhabbet etmiş dostlarıyla, sıkılmamış artık kocaman konakta. Eşi dönünce uzaklardan, Fatma’yla hasretlik gidermiş, Anlatmış Fatma olan biteni, yaylada hayvanlara gösterdiği merhameti. Kocası karısını anlayamadığına çok üzülmüş, onun yalnızlığına çareler düşünmüş. Aklına birdenbire fikirler gelmiş. Fatma’nın babasıyla kardeşini de yuvalarına ortak etmekten mutlu olacağını dillendirmiş. Atlarla yayla yollarına varılmış, eller öpülüp hatır sorulmuş. Fatma’nın kocası, kayınbabasına, “Artık yaşlandınız, şuan dinlenmenin vakti, konakta beraber yaşayalım tatlı tatlı” diyerekkayınbabasını kendileriyle şehirlerinde ki ovaya gelmeye razı etmiş. Fatma’nın kardeşi Hasan ise ablasıyla tekrar birlikte olacağından dolayı sevinmiş, daha güzel okullarda okuyup, insanlığa faydalı olabileceğinden dolayı, heyecanlanmış. Fatma iyiliğinin ve merhametinin karşılığını almış, merhametli hâli ona, huzurlu bir aile sıcak bir yuva kazandırmış.

Gökten üç elma düşmüş; birisi tüm merhametlilerin kafasına, birisi bu masalı okuyup beğenenlerin kafasına, birisi de tüm hayvan dostlarının kafasına düşmüş.

Selman DEVECİOĞLU

Start typing and press Enter to search

Skip to content