DOĞANIN MUHAFIZLARI

Print Friendly, PDF & Email

Dünya ülkeleri Covit19 sürecinde zorlu bir dönem yaşıyor. Yakınlarımızın kayıplarının ardından maddi ve manevi zorluklarla sınanıyoruz. Özgürlüklerimizi kısıtlayıcı tedbirler ile psikolojik sorunlar yaşıyoruz. Herkesin ortak yaşadığı sorunların yanında bazı meslek çalışanları durumdan daha fazla etkilendiler. Sağlıkçılar ve eğitimciler bunların başında geliyor şüphesiz. Ben de işine aşık bir öğretmen olarak 27 yıllık meslek hayatımın en zorlu dönemine tanıklık ettim. Öğrencilerime dokunamadan onların minicik yüreklerinin ürettiği enerjiyi paylaşamadan geçen zorlu bir yılı geride bıraktım.

Zor geçen kışa inat geleceğe umutla güzel ülkemin bakir koylarına doğru bir tatile çıktım. Muğla, Göcek, Köyceğiz, Dalaman hepsi birbirinden güzel, doğallığını yitirmemiş yerler. İztuzu Plajı hele de Aşı Koyu bir cennet gibi geldi. Kendimi bir kez daha şanslı hissettim Allah’a şükürlerle gezdim. O köylerde yaşayan insanların zorlu ama sade ve doğayla iç içe yaşamlarına gıpta ile baktım.

Masal eğitimleri ile birlikte yaşama bakışım hele de ağaca sevdam başka türlü arttı. Bilen bilir o zor günlerde gidip parktaki ağaçlara içimi açtım sarılıp kucakladım. Muğla’da Köyceğiz’ de çam ağaçlarının bu kadar uzun olabileceklerini gördüm. Yaşlı ulu çınarların önünden saygıyla geçmişliğim de oldu yüksek yamaçlarda arabadan başımı uzatıp “Ey ulu çınarlar sizi seviyorum!” diye bağırmışlığım da. Derin nefesler alıp içime çektim çam havasını. Hafızama kaydettim o yeşille mavinin aşkla sarılıp iç içe geçişlerini. Çok sevdim çok. Vatanımın her karış toprağı ile gurur duydum.Taki orman yangınları haberlerini duyana kadar sürdü mutluluğum. O canım yerlerin yandığı haberi ile koz yüreklerimize düştü.

Koca Dünya”mız 4.5 milyar yıl yaşında. Bundan önce beş kez tamamen yok oluşun eşiğine gelmiş. Ancak yeniden toparlanmış yeniden yaşam bulmuş. Tabi ki her yeni canlanışla birlikte bazı canlı türleri yok olmuş. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) yayınladığı rapora göre son kırk yılda Dünya üzerindeki vahşi hayvan nüfusu %40 oranında azalmış. Bunun yanında en az 500 canlı çeşidinin neslinin tükendiği de bilinmekte. Yine son 250 yıl içinde 600’e yakın bitki çeşidi de doğadan yok olmuş.Türkiye ‘de de nesli tükenmekte olup korunmakta olan bitkiler var. Çöl zambağı ile Dünya üzerinde sadece Ankara’nın Gölbaşı ilçesinde yetişen Sevgi Çiçeği de bunlar arasında. Onları gelecek kuşakların hiç göremeyecek olması düşüncesi bile çok üzücü. Tehlike yalnız hayvanlar ve bitkilerle sınırlı değil elbet. Bugün 7.5 milyar olan insan nüfusunun önümüzdeki on yıllar içerisinde 9 milyara ulaşması bekleniyor. Buradaki ters orantıyı fark ediyorsanız tehlikenin çok yakında olduğunu hemen anlarsınız. Biyolojik çeşitlilik insan ırkı lehine artıyor gibi görünse de doğanın bir parçası olduğunu unutup tüketim üstüne kurulu bir hayat sürmeye devam etmek, insan aklıyla alay etmek , toplu intiharı seçmek gibidir. Altıncı yok oluşa gitmeden doğaya sahip çıkmalıyız. Daha bilinçli hareket etmeli doğanın sahibi değil parçası olduğumuzu hatırlamalıyız.

Çevre bilinci çocukluk çağlarında kazandırılması gereken hem evrensel hem de toplumsal bir değerdir. Gelecekte yaşamların sürdürülebilmesi için anne karnında başlayan bir eğitim çocukla birlikte toprağa ekilen bir tohumla mümkündür. Çocuğunuzun bakımın üstlendiği bir ağacı neden olmasın? Yaprak döküşüne, çiçek açışına, meyve verişine şahit olarak neden büyümesin?

Çocuğun ekolojik bilincine destek vermek isteyen veliler ve eğitimciler bu alanda yayınlanmış birçok edebi eserden faydalanabilirler. Çok yönlü, çok renkli kitaplar ile çocuklar hem okuma zevki kazanırken hem de içinde yaşadığı topluma uyumlu bireyler olarak yetişirler. Yazılı edebi ürünlerin yanında masallar da çevre bilinci kazandırma da çok etkilidir. Bir tilkinin, bir kirpinin, bir elma ağacının yaşamdaki rolünü anlayıp onlarla empati kurmayı başarabilen bir çocuğun doğaya zarar vermesi düşünülemez bile.

Geçmişte yaşayıp bugün kaybolmuş yüzlerce canlı gibi kaybolan masallarımız da var. Kim bilir kaç eğitici, çevre dostu masal kaybolmuştur? Oysa masalların yaşadığı diyarlarda ne çok bitki, hayvan ve insan dostça yaşamını sürdürür .Eğer masalları hayatımızdan çıkarırsak onlarla birlikte ağustos böcekleri, deniz yıldızları, sevgi ve kahkaha çiçekleri, memeliler ve sürüngenler de gider. Masallar doğanın muhafızlarıdır. Doğadaki dengeyi öyle güzel sunarlar ki bizlere ; güçlü olana saygıyı, güçsüz olanı korumayı, her zerrenin kıymetini bilmeyi, adaleti ve eşit yaşama hakkını anlatırlar. Doğanın muhafızları bilgelik ve doğa ile barışık yaşamın sırlarını sunarlar insanoğluna.

Son olarak Manavgat’ta yanan ağaçlık arazide Hayıt Otunun yeşerdiği haberi geldi. Sevinçle karışık duygularla doğanın yolladığı mektubu birlikte açalım mı? Hayıt otu erkeklerde cinsel isteği azaltırmış; doğa bize kendi zevkleriniz için yaşamaktan vaz geçin, Dünya’ya bütüncül bakın diyor. Yine hayıt otu kadınlarda üremeyi arttırmak için şifa olarak kullanılırmış ; yani mutluluğun anahtarı üretimde gereksiz tüketimi bırakın, ekin dikin yeşertin diyor olabilir mi? Gelin toprakla barışalım.Kendi yetiştirdiğimiz bitkilerin tohumlarını gelecek nesillere bırakalım.

Ne demişler kainattaki her zerrenin birazı biz birazı bizi yaratandır. Bu bilinçle yaşayıp, bildiklerimizi gelecek kuşaklara masallarla anlatalım. Eğer masallar kaybolur artık anlatılmaz olursa bu kez sadece iyiler kaybetmez bunu da unutmayalım.

Start typing and press Enter to search

Skip to content