TEK POTİN

Print Friendly, PDF & Email

Ayakkabı boyacısı Kadir yine eski, yırtık ayakkabılarıyla tren garının en gölge köşesini kapmıştı.

— Boyaczii, boyaczii! … Boyayım mı abi? Parlamazsa benden, güzel abim! Haydii, boyaczii!

Kadirin sesini trenin çuf çufları bastırdı. Trenden kaçarcasına inenlerin yüzündeki bıkkınlıkla, trene binmeye çalışanların heveslerini, oldum olası anlayamazdı. Babası olsaydı; kesin trenden gülümseyerek, hevesle inerdi. Binerken de inerken de birbirlerini ezen bu kalabalığın gürültüsü içinde, Kadir’in gözleri yine ayaklarına takıldı. Ne kadar boyasam da adam olmayacak bu ayakkabılar, diye düşündü. Sağdakinin başparmağı, soldakinin çıt parmağı dışardaydı.

Babası gurbette inşaat işçisiydi Kadir’in. Babasını özlemle bekler, her tren sesinde umutlanırdı. Elinde bir çift potinle babasının trenden indiğini, koşup babasına sarıldığını hayal ederdi hep.

Hayali şimdi gözlerinin önünde gerçekleşiyordu. Aslında sadece bir çift gıcır gıcır siyah potin görüyordu. Bir çocuk koşarak babasına sarılıyor, adam elindeki potini oğluna giydiriyor, ailecek karşıdaki banka oturuyorlardı. Defalarca kurduğu hayali, karşısında oturan bu çocuk yaşıyordu. Potin parıl parıl parlıyordu.

Çocuk cebinden çıkardığı mendiliyle zaten temiz olan potinlerini sildi. Silerken Kadirle bir an göz göze geldi. Bu şanslı çocuğun yerinde olmayı ne çok isterdi.

Sonra, herkesin ayaklarına baktığını sandı Kadir. Ayaklarını boya sandığının arkasına daha da bir sakladı.

Yine aynı çuf çuf, aynı düdük sesi… Önündekini itekleyerek inenlerle, yapış yapış binmeye çalışanların hengâmesine potinli çocuk ve ailesi de karıştı. Hareket eden trene binmeye çalışıyorlardı ama çocuk biraz geride kalmıştı. Adamla kadın zor şer trene kendilerini attılar. Fakat tren hızlanmaya başladı. Son bir hamleyle adam uzandı oğluna, var gücüyle çekti trene. Lakin kapının son basamağındaki çocuğun gözleri, düşürdüğü tek potinindeydi. Çocuğun ağzından derin bir “ah” çıktı. Kimse duymadı çığlığı, kimse görmedi parıl parıl parıldayarak düşen tek potini.

Ama birisi hem çığlığı gördü hem potini duydu. Boyacı Kadir. Kulaklarında annesinin nasihati: “Doğru olandan şaşma oğlum, acıtsa da şaşma.”

Hemen yerinden fırladı Kadir, yerdeki tek potini aldı; trenin peşinden var gücüyle koşmaya başladı. Ellerini uzatan çocuğa doğru uzandı. İyice yaklaştı, yaklaştı; fakat tren daha da hızlanmıştı. “At, tutarım, at hadi!” dedi çocuk. Attı Kadir, potini attı, hayallerini attı. Babasının eve döneceği umudunu attı. Annesinin pembe yalanlarını attı.

Trendeki şanslı çocuk sımsıkı tutmuştu babasının elini. Tek eliyle uzandı havadaki potine. Uzandı, uzandı ama sadece parmaklarını değdirebildi. Tutamamıştı potinini. Boş kalmıştı bir eli. Diğer eli babasının avucunda.

Boyacı Kadir tekrardan alıp koşsa da biliyordu, yetişemeyecekti. İtiraf edemese de babasının gelmeyeceğini de biliyordu.

Çocuk da ne yapacağını çok iyi biliyordu. Gözünden bir damla yaş düşerken, ayağındaki tek potini de attı Kadir’e doğru. Buruk bir gülümsemeyle bağırdı çocuk: “Boyacıı! Potinlerime iyi bak! Her gün parlat onları, her gün!”

Hüseyin KODAL
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
Masal Eğitmeni, Hikâye Anlatıcısı

Start typing and press Enter to search

Skip to content