Yürüyen Ağaç

Print Friendly, PDF & Email

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzak diyarlarda bir kasaba varmış ve bu kasaba da, öyle böyle bir kasaba değilmiş. Her kasaba da büssürü ağaç varken, bu kasaba da ise uzak bir alanda tek bir ulu ağaç varmış.

Bu kasabadaki hiç kimse ağaçların varlığından hoşlanmıyormuş, o yüzden çoğu ağaçları ya kesmişler ya da yakmışlar. Geriye sadece bu ağaç kalmış. Kasaba da birisi bir şeye sinirlenince; sinirini, öfkesini bu ağaçtan çıkartıyormuş. Her gece ağaç bu duruma çok üzülüp gözyaşı döküyormuş.

Bir zaman sonra kasabaya yeni bir aile taşınmış. Bu ailenin bir tane çocuğu varmış. O çocuğun ismi Umut’muş. Çocuk sarı saçlı, beyaz yüzlü, kahverengi gözleri ve o sıcak, masum gülüşüyle insanın içini ısıtmaya yetiyormuş.

Mahalledeki çocuklar, Umutla arkadaşlık yapmıyorlarmış, çünkü Umut çok iyiymiş ve arkadaşları istese dahi asla yalan söylemezmiş, bunun için Umutla arkadaşlık yapmıyorlarmış. Umut, bu duruma çok üzülmüş. Dalgın dalgın yürürken ıssız bir araziye geldiğini fark etmiş, etrafına bakınırken ulu bir çınar ağacı görmüş. Ağaçları çok seven Umut, bu kasaba da tek bir ağaç olduğunu öğrense de yine de bu duruma çok sevinmiş ve koşarak ağacın yanına gitmiş ve küçücük kollarıyla ağacın gövdesini kavramaya çalışmış ve onu öpmüş. Bu durum ağacı çok sevindirmiş. Ağaç da kollarıyla çocuğa sarılmış. Çocuk, ağaca her gün geleceğini söyleyip ayrılmış.

Umut, gün geçtikçe ağacı daha çok sevmeye başlamış, her gün evden bir kova su taşıyıp ağacın toprağını sulamaya başlamış ve saksıda getirdiği bir çiçeği ağacın yanına dikmiş. Böylece o yokken ağaç yalnız başına kalmayacakmış. Ağaç, sevgi gördükçe yaprakları gürleşmeye ve daha da güzelleşmeye başlamış. Kasabada ağaçtan anlamayan, etrafındaki güzellikleri görmeyen insanlar bile bu ağacın gittikçe güzelleştiğini fark etmişler ve hayranlıklarını gizleyememişler.

Umut ile ağaç gün geçtikçe dost olmuşlar. Ağaç, kendi tepesine umut için küçük bir oyun kulübesi yapmış. Umut, ağacın yanına gelince; ağaç, Umut ‘u elleriyle kulübeye çıkarmış, Umut, yeni evini çok sevmiş, her gün oyun evinde oyunlar oynayıp, ağaçla güzel vakit geçirdikten sonra gidiyormuş.

Umut, bir gün elinde fidanlarla gelmiş ve küçük elleriyle toprağı iyice eşerek ağacın etrafına fidanlar dikmiş. Bu durum, ağacın çok hoşuma gitmiş ama bu fidanları fark eden halk; bu durumdan hiç hoşlanmamışlar, elleriyle fidanları söküp bir kenara atmışlar. Bu fidanları buraya kim dikti diye söylenmeye başlamışlar. Bu ulu ağacı da kesmeye karar vermişler, adamın elinde testereyi gören Umut, ağlayarak ağacın yanına gitmiş ve fidanları kendisinin diktiğini, gerekirse mahalleden bile gideceğini söylemiş ama lütfen bu ağaca kıymayın demiş. Halk, bu duruma razı göstermiş. Büyük ağacı kesmekten vazgeçmişler. Halk, ailenin taşınacağına çok sevinmiş, çünkü bu aile o kadar iyiymiş ki; bu kasabada ki halk öyle değilmiş. Sevgi, merhamet, vefa yokmuş hiçbirinde, kendisi gibi olmayanları sevmiyorlarmış. Kasabaya yeni taşınan aile eşyalarını kamyona yüklemişler. Umut, gitmeden önce son bir kez ağacı görüp vedalaşmak istemiş. Ailesinden izin alıp ağacın yanına gelmiş, gövdesine sarılmış ve ağacı öpüp onu çok sevdiğini ve asla unutmayacağını söylemiş. Ağaç, bu duruma çok üzülüp ağlamış. Çocuk son kez yaşlı gözleriyle arkasını dönüp, ağaca el sallamış, ordan uzaklaşmış.

Ulu ağaç, dostu olmadan burda asla yaşayamazmış o yüzden var gücüyle köklerini topraktan çıkarıp, koşmaya başlamış. Koşarken bir çok şey devirmiş ama Umut’un arabası hızla uzaklaşmış. Yetişememiş ağaç, ama dostundan asla vazgeçmemiş. Günlerce o kasabadan o kasabaya gidip Umut’ u aramaya başlamış ama bulamamış. Artık aramaya gücü yetmemiş, susuzluktan ölmek üzereymiş. Daha fazla dayanamayan ağaç yere yığılmış. Gökyüzünde süzülerek ucan uçurtmayı fark etmiş, uçurtmanın kuyruğunda da kendi dalından yapılmış oyuncağı tanımış ve çok sevinmiş. Zar zor doğrulmuş ve var gücüyle oraya gitmeye başlamış. Umut, dostunu fark edince hem şaşırmış hem de çok sevinmiş ve ağaca sarılmış. Ama ağaç ölmek üzereymiş. Umut, ağacı evinin bahçesine götürmüş ve onu bahçenin en güzel köşesine yerleştirmiş ve toprağını iyice sulamış. Ağaç, tam ölmek üzereyken Umut yetişmiş ve ağaca umut olmuş. Her gün ağacın yanına gelerek onu sevdiğini dile getirmiş, ağaca sarıldıktan sonra, suyunu vermeyi ihmal etmemiş. Ağaç, gür yapraklarıyla Umut un evine gölge olmuş. Herkes sıcaktan yanarken, Umut ve ailesi ferah ferah oturuyorlarmış evlerinde.

Eski kasaba da ise kuraklık baş göstermiş. Yüksekte bulunan toprak kaymaya başlamış ve çoğu ev toprak altında kalmış. Tek bir ağacın bile, doğaya faydasını şimdi anlamışlar ve fidanları kestikleri, yaktıkları için pişman olmuşlar. Umut’un ve Ulu ağacın bulunduğu kasaba ’ya gidip hem aileden hem de ulu ağaçtan özür dilemişler. Kasaba ya tekrardan dönmelerini istemişler. Ulu ağaç ve aile tekrar eski kasabaya geri gelmişler. Halk el ele verip fidan dikmeye kasabayı gittikçe güzelleştirmeye başlamışlar. Bu kasabayı gören diğer kasabalarda fidanlar dikmeye, çiçek tohumları ekmeye başlamışlar.

Böylece her taraf güzelleşmeye, halk; birbiriyle kaynaşmaya, konuşmaya, yardımlaşmaya başlamış. Herkes bu durumdan çok memnunmuş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

Start typing and press Enter to search

Skip to content