Arkadaşlık

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş insanoğlunun başından geçenler pek çokmuş. Zamanın evveli varmış, ahiri yokmuş. Zaman bitince bilin ki kıyamet kopmuş. Kıyametin kopmasına çok var, masalımızda ayrı bir tat var. Gelin gelin oturun, beni de ateş başına götürün. Bu masalın encamı, Hasan ağanın mercanı. Mercanı kaptı bir kuş, uçtu götürdü ardından bakakaldım bir hoş. Var varanın sür sürenin baykuşu çoktur viranenin, ben diyeyim üç tane, siz deyin beş tane. Burada vardır bir hane. Hanede tekne, teknede hamur, arabada çamur, yağdır Allah’ım yağdır, sicim gibi yağmur.

Aldım elime kovayı, dolaştım bir ucundan bir ucuna bu uçsuz bucaksız ovayı. Aradım, taradım, bulamadım. Ağladım sızladım varamadım. Oturdum ovanın ortasına bekledim ki bakayım talihimin tığtaplı gümüş tasına.

Ya bir devlet kuşu konsa başıma ya da alsa beni kanadına kaşına demeye kalmadan bir de baktım ki ne göreyim. Adıyla sanıyla, yeşiliyle alıyla Zümrüdüanka dedikleri değil mi?

Kafdağı’nın ardından süzüm süzüm süzülüp geliyor. Bakın be yahu yüzü insan gözü ahu. Ne maval ne martaval alın size işitilmedik bir masal.

Zaman zaman içinde kalbur saman içinde Akıllı ile Kurnaz derler iki çok yakın arkadaş yaşarmış. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez, ekmek parasını da beraber kazanırlarmış. Günlerden bir gün yine ekmek paraları için köyden çıkıp yola revan olmuşlar. Az gidip uz giderken, sohbet muhabbet ederken acıkmışlar. Hal böyle olunca, yol üstünde bir köşeye çekilip karınlarını doyurmaya karar vermişler. Akıllı sırtındaki yamalı bohçasından azığını çıkararak; içinden çıkan birkaç kuru kayısı ile bir iki dilim etli kömbeyi arkadaşı Kurnaz ile paylaşarak karınlarını doyurmuşlar. Az biraz da soluklanınca yollarına devam etmişler. Az gidip uz giderken, yeri göğü bağı bahçeyi izlerken yine acıkmışlar. Akıllı ,kendi yemeği bittiği için arkadaşına ‘ Şu senin azığı getir de Allah ne verdi ise yiyelim’ demiş. Kurnaz hiç oralı değilmiş. Gönlü de eli de paylaşmaya razı olmamış. Kurnaz’ın gönlünün darlığı iki arkadaşın oracıkta yollarını ayırmış. Kurnaz yola devam ede dursun gelin ben size Akıllı’dan haber vereyim. Akıllı dalgın dalgın ilerlerken yıkık dökük ,baba dede yadigarlarına benzeyen bir değirmene rastlamış. Cok aç olduğu için de bu değirmende bir şeyler bulabilirim diyerek içeri girmiş. Şöyle bir etrafa bakınmış, üç beş avuç un artıklarından başka bir şey yokmuş. Bi çare artıkları toplayıp ekmek denirse bir ekmek yapmış sonra da afiyetle yemiş. Zaman geçip vakit akşam olunca da değirmende gecelemek zorunda kalmış. Ne olur ne olmaz diyerek bir köşeye saklanarak derin bir uykuya dalmış. Tam ay tepeye çıkıp gece yarısı olunca bir patırtı bir gürültü ile önce tilki, az biraz sonra da bir

kurt ile bir ayı gelmiş. Üç hayvan aralarında sohbet ederken bizimki de kulak misafiri olmuş. Önce tilkiye sormuşlar sen geçimini nasıl sağlıyorsun diye. Tilki de “ Malı mülkü yerinde bir ağanın kocaman bir kümesi içinde de sayısı belirsiz tavuğu var. Tavuklardan bazıları ağanın gözdesi.Onlara dokunmadan her gün bir tane tavuğu yiyerek geçiniyorum.” demiş. Sonra kurda sormuşlar sen geçimini nasıl sağlıyorsun diye. Kurt da “ Bir ağanın sürüsünde tek közü kör bir köpek var . Kör tarafından dolanıp koyunlardan yiyerek geçimimi sağlıyorum. ancak sürü de bir kara koyun var ki onun kara tüyünden bir tutam koparıp köpeğin gözüne sürersen gözü açılır görür.” demiş. Son olarak da ayıya sormuşlar ya sen nasıl geçimini sağlıyorsun diye. Ayı da “Bende sessiz sedasız Beydağlarında ki arı peteklerini yiyorum sonra da şu karşı ki dağda ulu bir kayısı ağacı var dibinde de bir küp altınım gömülü. Gündüzleri de küpün üzerine yatarak eğleniyorum.” demiş. Bizim Akıllı, kulak kesildikçe kesilmiş kesildikçe kesilmiş. Bir bir tüm anlatılanları aklına not etmiş. Hayvanlar yuvalarına dönüp gün kavuşup sabah olunca da Akıllı, doğruca ağanın kümesinin yolunu tutmuş. Gözde tavuklardan iki tanesini aldığı gibi kör köpeğin beklediği sürüyü bulmuş. Sürünün başında ki çobana “Çoban kardeş çoban kardeş senin köpeğinin tek gözü görmezmiş. Bana etlice koyunlarından bir tane verirsen köpeğinin gözünü görür ederim” demiş. Bunu duyan çoban çok sevinerek “Hangisini istersen seç al.” demiş. Akıllı da sürüden kara koyunu ayırıp kara tüyünden bir tutam kopararak köpeğin gözüne sürmüş ve köpek görmeye başlamış. Kara koyunu da tavuklara ekleyerek yanına alan Akıllı altın dolu küpün yolunu tutmuş. Küpü bulup çıkarmış ve gerisin geriye Kurnaz ile ayrıldığı yol ayrımına varmış. Yol ayrımının tam başına gelenin geçenin hayranlıkla dönüp baktığı kocaman bir konak yaptırmış. Günler haftaları haftalar ayları kovalamış Kurnaz da beş parasız meteliğe kurşun atarak alinin konağının önüne gelmiş. Olanları gören Kurnaz çok şaşırmış. Akıllı arkadaşını yedirmiş içirmiş bir güzel de misafir etmiş. Akşam sofrasında da Kurnaz’a olan bitenleri bir bir anlatmış. Bunları duyan Kurnaz durur mu? Düşmüş yola koşarak kaçarak varmış yıkık değirmenin yanına girmiş içeri başlamış dinlemeye gelenleri. Hayvanlar uzun aradan sonra yine bir araya gelerek konuşmaya başlamışlar. Biri köpeğin gözünün açıldığını bu yüzden sürüye yaklaşmadığını, biri artık kümesin bekçi tarafından beklendiği için içeri giremediğini diğeri de altınlarının çalındığını anlatarak dertleşmişler. Tam sohbet edip dert dökerken kurnaz tilki “Arkadaşlar ne oldu ise bize konuşup sohbet ettiğimiz,birbirimize nasıl geçim çıkardığımızı anlattığımız o gece oldu. Biri bizi dinleyip bize oyun etti” demiş. Tüm hayvanlar köşe bucak değirmeni aramaya başlamışlar. Bir de ne görsünler köşede bir insanoğlu. Hepsi birden onu kovalamaya başlamışlar. Nefesi yetene kadar kaçan Kurnaz nereye gitti bilinmez. Akıllı uzun zaman bekleyip arkadaşı gelmeyince ettiği tamahın, gözü darlığının cezasını buldu diyerek konağında mutlu mesut yaşamaya devam etmiş .

Gökten üç elma düşmüş. Biri masalı dizip donatana, biri masalı oturup anlatana, biri de gözü gönlü hep açık olanlara…

(Aadolu Masallarından Derlenmiştir.)

Handan Kötüğ

Start typing and press Enter to search

Skip to content