ÖĞRETMEN ÖĞRETİRKEN ÖĞRENENDİR

Print Friendly, PDF & Email

Öğretmenlik sönmez bir öğrenme ateşidir benim için. Çocuklar ise o ateşin kıvılcımları. İçimizi ısıtan, ateşiyle dünyayı aydınlatacak olan kıvılcımlar. O kıvılcımları tutuşturabilmem için çok çalışmam gerekti. Öğrettikçe öğrendim bilgilerimin denizdeki bir su damlası kadar yetersiz olduğunu. En kutsal yolda gidermek istedim susuzluğumu. Küçük boylarına inat zehir gibi zeki, kocaman yürekli çocuklardan öğrendim ne kadar az bildiğimi. Ama en önemli olanın onlara duyduğum sevgi ve saygı olduğunu da yine onlardan öğrendim. Öğrencilerimi hiç küçük görmedim ben. Ben ders anlatırken altı yaşındaki çocuklarım; uzay mekiği inşa eden mühendisler, tıp sempozyumundaki doktorlar, opera ve bale sanatçıları, meclisteki vekiller oldular. Bazen onlardan daha akıllıca sorularla sıkıştırdılar beni. Ama zil sesiyle çocuklaştılar yeniden.

.Dünya üzerindeki en saf, en temiz, en dürüst insanlarla çalışmak onlarla yoğrulmak zor ama en zevkli şeydir. İnsanın bir günü bir gününü tutmaz. Her gün yeni bir deneyim yeni bir öğrenmedir. Yaşayarak, onları gözlemleyerek, tanıyarak öğrenirsiniz nasıl ve neleri öğretebileceğinizi. Mesela; ben en iyi dersin oyunla anlatılabileceğini onlardan öğrendim. Murat daha ilk derste öğretti bunu bana. Nasıl mı? İlk dersimizde resim çizmelerini istedim. Murat yanıma geldi ve “Ben çizmesem olur mu?“ dedi. ”Neden!” dediğimde, ”Ben anaokulunda çok çizdim.” dedi. “Tamam” dedim. İkinci derste şarkı söylemek istemedi, üçüncü derte ise çizgi çizmek. Ona büyüyünce ne olmak istediğini sordum.“Subay” dedi. Ama okumazsa , okulu sevmezse subay olamayacağını söyledim. O “Ben okulu seviyorum “dedi. Ne yapmayı sevdiğini sorduğumda, teneffüsleri sevdiğini söyledi ve çalan zil sesiyle dışarı fırladı. O an anladım, ona ancak oyunla okulu sevdirebileceğimi ve her çocuğun farklı ilgi alanı,farklı öğrenme yöntemi olduğunu.

Ben çocuğa çocuk gibi değil,bir birey gibi davranılması gerektiğini onlardan öğrendim. Nasıl mı? İlk haftalarda büyüyünce ne olmak istedikleri ile ilgili bir form dolduruyordum. Herkes olmak istediği mesleği söyledi. Ama Bedirhan söylemek istemiyordu. ”Haydi gel kulağıma söyle.”dedim. Geldi ve gizli ajan olmak istediğini söyledi. Öyle ya bu öylece ortaya söylenemezdi ki. O çocuk deyip geçmemem gerektiğini öğretti.

Ben onlardan her canlıyı ama ne olursa olsun Allah’ın yaratmaya layık gördüğü her canlıyı sevmeyi öğrendim. Hatırlıyorum da 1.sınıfta bit salgını vardı ve onlar bitin ne olduğunu bilmiyordu. Onlara saçlarımızın dibinde yuva kurduğunu ve saçlarımızdan beslenen bir canlı olduğunu söyledim. İlaçlı şampuan alarak onları saçlarımızdan uzaklaştırmzlıyız dediğimde Nazlı “Ama öğretmenim o zaman onlar nerde yaşayacaklar, yuvalarından çıkarmayalım.” demişti. Koşulsuz sevginin ancak bir çocukta olabileceğini öğretmişti.

Ben onlardan öğrendim aslında hepimizin aynı köylü olduğumuzu. Daha bu sene Fen Dersinde anlatmıştım elastik ve kırılgan maddeleri. Önce aslında hepimiz bir maddeyiz dediğimde onlar sormuştu; “Öğretmenim siz kırılgan mı elastik misiniz ?” diye .Ben de ” Sizinle yarışabilmek için elestik olmam gerek yoksa çoktan Tahtalı Köyü boylardım “ demiştim. Onlar ise boş gözlerle bana bakmışlardı. Peki Tahtalı Köy neresi biliyor musunuz ? Dediğimde bir tek Sueda ürkekçe parmak kaldırıp “Sizin köy mü öğretmenim?” demişti. Evet yavrum, aslında hepimizin köyü sayılır ama sen hatırlattın demiştim kahkahalarla.

Mesleğimin 24. yılını doldurdum. Daha başındaymışım gibi heyecan doluyum. Hiç sıkılmadım çünkü benim işim çocuklarla . Sürekli değişen yenilenen insan denilen varlığın henüz işlenmemiş, enerji deposu dolu ve kirlenmemiş olanı. Bir düşünün böyle bir cevher ile neler yapılmaz. Bir gün uzaya çıkar, bir gün denizlerin dibinde Atlantis’i arar, bir başka gün önderinin peşinde Kurtuluş Savaşı’nı kazanabilirsiniz. Büyük bir hazinen var ve sen onu paylaşıp çoğaltabilir ya da boşa harcayabilrisin. Böyle bir sorumlulukla her gün daha fazla öğrenmeli, daha çok okumalı, onları yakalamak için yeni yollar keşfetmeliyim.

Çocuklarım, vatanım ama en önemlisi insanlık için bu yolda daha fazla enerji harcamalıyım. Ve bu enerji o çocuklarda fazlasıyla var. Üstelik onları seven herkesle paylaşmaya hazırlar. Bunca çabanın onca emeğin karşılığında ne mi isterim? Minik kalplerinde minicik bir yer. Eğer bir gün öğretmenmiş, öğretmiş der hatırlar beni sevgiyle anarlarsa, ben daha ne isterim.

Onları ve onları bana kazandıran mesleğimi her zaman her koşulda seveceğim.

Start typing and press Enter to search

Skip to content