YILANIN KRALLIĞI

Print Friendly, PDF & Email

Yazan : ZEYNEP ERCİYAS TOZ

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Develer tellalık yaparmış eski hamam içinde. Pirelerin berber olduğu, fillerin sultanlığı bırakıp sade bir hayat yaşadığı ve insanların birbirleriyle uğraşmadığı ve hayvanlara hiç karışmadığı uzak diyarlardan birinde güzel mi güzel, bereketin bol olduğu, dirlik ve düzenin hakim olduğu bir orman varmış. Ormandaki tüm hayvanlar mutlu ve huzurluymuş. Çünkü bu ormanı yöneten kral Arslan çok iyi bir kralmış. İdaresi aldındaki tüm ormanı yıllardır refah içinde yönettiği gibi kendisinin de muhteşem bir hayatı varmış. Ormandaki tüm hayvanlar ona ve hayatına hayranmış. En çok da atmaca hayranmış Aslan Krala.

Ama öyle biri varmış ki tüm bu hayranlıkların içinde Aslanın yerinde olmak isteyen. Hatta içten içe fesatlanarak, zihninde türlü türlü planlar yaparmış. Bu da ormanda bir çok hayvanın konuşmaktan kaçındığı, biraz da korktuğu yılanmış meğer.

Günlerden bir gün, evine yiyecek almak için ormanda gezinen atmacanın karşısına çıkıp yapmacık ve sinsi bir sevimlilikle “Ooo, Merhaba atmaca” demiş. “Nasılsın? Bugün hava ne kadar güzel değil mi?” “Evet” demiş atmaca. Bu karşılaşmaya pek anlam veremeyerek. “Biliyor musun, buralarda bir kahin varmış.” demiş yılan. Atmacanın ilgisini çekmediğini görünce yinelemiş “Tüm geleceği görüyormuş özellikle senin gibi genç kuşlar hakkında çok derin öngörüleri varmış.” Diye eklemiş ıslak dilini dudaklarının arasından çıkarıp sağa sola sallayarak ve tıslayarak. Son söylediği bilgi genç atmacanın ilgisini çektiğini farkeden yılan, durumu daha da abartarak “Hatta bana bu ormandan genç bir atmacanın yakında ormanın kralı olacağını bile söyledi.” Deyivermiş. Bunu hiç beklemeyen atmacanın gözleri parlamış. Atmaca kral aslana öylesine hayranmış ki sık sık kendisini onun yerine koyarak hayal kurarmış. “Acaba” dermiş içinden” Ben de bir gün aslan gibi kral olabilecek miyim?”

Yılan, Atmacanın zaafını biliyormuş ve onu en zayıf noktasından yakaladığını farketmiş ve sözlerine devam ederek sevimli bir şekilde atmacaya sokulmuş, “Dilersen bir gün beraber gidebiliriz.” demiş. Atmaca bu duruma sevinmiş “Olur. Gidelim.” Demiş ve anlaşarak ayrılmışlar.

Bizim atmaca zaman içinde yılanın söylediklerini epey düşünmüş. Acaba gerçekten ileride ormanın kralı kendisi olabilir miymiş? Hayal üstüne hayal kurmuş. Orman halkına seslenirken, kral tahtına otururken, çalışanlarına emirler verirken, etrafında hizmetkarlarıyla ihtişamlı bir şekilde ormanda dolaşırken… Zaman içinde hayalleri büyümüş büyümüş…

Gün gelmiş yılanla atmaca söz verdikleri üzere buluşmuşlar. Tutmuşlar kâhinin yolunu. Kâhin tüm otantikliğiyle karşılamış onları. Ve bir bir anlatmış olacakları. Bizim atmaca havalara uçuyormuş. Demiş “dileyin benden ne dilerseniz.” Kâhin ile yılan göz göze gelmiş. Ve kâhin “Aslında Aslanın mührünü almak işi daha da hızlandırır.” demiş yılanın gözerinin içine bakarak. Atmaca düşünmüş düşünmüş. Bu zor bir istekmiş. Ama ucunda krallık gibi yüksek bir ödül varken bu isteğin lafı olur muymuş. “Peki” cevabı çıkıvermiş ağzından. Yılan ve kâhin bu duruma pek sevinmiş.

Atmaca mutlu, yılan mutlu çıkmışlar dönüş yoluna. “Gördün mü, aynen sana dediğim gibi anlattı.” demiş yılan gülümseyerek. Atmaca heyecanla ve bir o kadar şaşkın ”Gerçekten inanamıyorum.” demiş. “Bunda inanmayacak ne var, mührü getirince kral sen olacaksın işte.” diyerek yinelemiş yılan. Ve eklemiş ardından “Mührü nasıl almayı düşünüyorsun?” “Atmaca gülerek “Zor olacak ama bir şekilde halledeceğim.”demiş. “Zorlanmak mı? İşin ucunda krallık varken bunu düşünmemelisin dostum.” Diye atmacaya girdiği istikameti hatırlatmış tekrar yılan.

Yine bir gün atmaca heyecanlı ve umutlu ama bir o kadar da garip bir duyguyla ormanda gezinirken gözünü alan bir ışıltı farketmiş. Ne olduğunu merak edip gitmiş de gitmiş. O gitmiş yol uzamış, o gitmiş yol uzamış. Nihayet gide gide bir bakmış ki ayna gibi parlayan bir göl. Gölün içinde bir balık. Atmacaya “Hoş geldin ey Atmaca kardeş.” demiş. Atmaca şaşkın bir şekilde “Hoşbuldum ama adımı nereden biliyorsun?” diye sormuş. “Ben her şeyi bilirim. Hatta senin bu ormanın kralı olmak gibi bir hayalin olduğunu da bilirim.” demiş balık. “Ama bu nasıl olur?” diye sormuş yine atmaca. “Sen nasıl olduğunu boşver. Pek kararsız gördüm seni. İstersen karar vermende sana yardımcı olabilirim.” demiş. “İsterim ama nasıl?” diye tekrar sormuş atmaca. “Ne kadar çok soruyorsun ama sormak iyidir.” Demiş ve hemen ağzını açarak tatlı ve kıvrımlı dilinin üzerinde biri mavi, bir ikırmızı, iki faklı renkte taş uzatmış atmacaya. “Şimdi sorma zamanı bende. Söyle bakalım kırmızı mı, mavi mi?” diye sormuş. Atmaca bir anda karar verememiş. Ve balığa “İyi ama hangisi ne işe yarıyor bilmiyorum ki? Açıklarsan karar verebilirim belki.” Demiş. Balık cevap vermiş “Mavi taşı seçersen mührü almaz ve kral olamazsın ama huzurun bol ve güveninle her zaman saygı duyulan biri olursun. Kırmızı taşı seçersen mührü alırsın ve kral olabilirsin ama yapayalnız kalırsın.” diyince atmaca düşünmüş düşünmüş ama yine karar verememiş. Balık atmacanın bu haline üzülmüş ve karar vermesi gerektiğini hatırlatarak “Kimlerle arkadaşlık ettiğine de çok dikkat etmelisin atmaca. Ve ne olursa olsun özünden asla vazgeçmemelisin.” demiş. Atmaca bu uyarı için balığa çok teşekkür etmiş ve mavi taşı seçmeye karar vermiş.

Atmaca esrarengiz balığın uyarısını düşünmeye başlamış. Kulaklarında hep onun su şırıltısına benzeyen sesi çınlayıp duruyormuş. “Kimlerle arkadaşlık ettiğine de dikkat etmelisin” diye. Bunun üzerine atmaca daldığı krallık hayalinden bir anda uyanıvermiş ve bütün gerçeği görmüş. O ana kadar yaşadığı olayları, yılanın sözlerini, kâhin tilkinin sözlerini bir bir düşünmüş ve onların kendisine bir oyun oynayabileceklerinden şüphelenmiş.

Atmaca tüm yaşadıklarını bir bir düşünüp parçaları birleştirince yaşadıklarını ve yılanla, kâhin tilkinin söylediklerini, birlikte kurdukları planı olduğu gibi ormanlar kıralı ve hayran olduğu arslana anlatmaya karar vermiş.

Kral Aslan çok iyi bir yönetici olmasının yanısıra aynı zamanda çok da akıllı ve bilge biriymiş. Durumu anlatan atmacaya çok teşekkür etmiş. “Şimdi sen bana biraz izin ver iyi yürekli ve dürüst atmaca. Ben bir düşüneyim ne yapabiliriz?” diye izin istemiş. Ertesi gün Aslan Kral atmacayı huzuruna çağırmış ve yılanla kâhin tilkiye bir oyun oynamaya karar verdiğini anlatmış. Kurduğu plana göre yılanın kral olmasına izin verecek, göz yumacakmış. Atmaca hemen buna karşı çıkmış. Ancak Kral Arslanın kararlı olduğunu görünce bir anlam verememiş. Kral Arslan bu durumun geçici bir oyun olduğunu, yılana ve kurnaz tilkiye bir ders verilmesinin zamanının geldiğini anlatınca, atmaca ikna olmuş. Arslan Kralın kendisine olan güveni, atmacaya da güven vermiş.

Kral Aslan mührü atmacaya vermiş ve kurdukları plan gereği atmaca hiçbir şey olmamış gibi mührü alıp kahine götürmüş. Kahin mührü kaptığı gibi çirkin bir kahkaha atarak oynadıkları oyunu atmacaya itiraf etmiş. Atmaca rol gereği buna çok üzülüyormuş gibi davranmış ancak içten içe doğru kararı vermiş olmanın huzurunu yaşamaktaymış. Sahte Kahin sonrasında anlaştıkları üzere mührü yılana vermiş.

Yılan ise bu işe çok sevinmiş. Sonunda amacına ulaşmış çünkü. Atmacayı kandırdığı için de hiç pişman değilmiş. Bu durumun atmacayı beklediği kadar üzmemiş olması da dikkatinden kaçmamış ama kral olmanın verdiği mutlulukla bunu çok da önemsememiş. Ne de olsa mühür artık onun elindeymiş ve orman kanununa göre mühür kimdeyse kral o olurmuş.

Kısa zamanda Aslan Kralın krallık mührünü kaybettiği ve artık krallığının düştüğü tüm ormanda duyulmuş. Aslan kral hemen bir ferman çıkarttırmış. Fermanda diyor muş ki “Biliyorsunuz ki mühür artık bende değil. Orman kanunlarına göre krallık mühür kimdeyse kral da o olmak zorundadır. Mühür her kimdeyse bir an önce ortaya çıksın ki görev teslimi yapılması gerekmektedir.” Bunu duyan yılan çıkmış ortaya ve büyük bir gururla “Mühür bende.” demiş. Aslan kral hemen devir teslim töreni yapılmasını emretmiş ve büyük bir törenle yılanın krallığı ilan edilmiş.

Yılan büyük bir kibirle oturduğu tahtta ormanı yönetmeye başlamış. Krallık yapmaya başlamasına başlamış ama işler hiç bitmek bilmiyormuş. Ve hiç birini de tam olarak yapamıyormuş. Kimse ona yardım etmiyormuş. Halk bu durumdan epey rahatsız oluyor “Nerede Aslan Kralımız nerede Yeni Kral diyerek kıyaslama yapıyormuş.” Bunu duyan yılan orman halkına yaranmak için ziyafetler vermeye başlamış. Ama bu durum da halk arasında hoş karşılanmıyor ve kimse yılana saygı duymuyormuş. Yılan kralın bu işe canı çok sıkılıyormuş. Buna hemen bir çözüm bulmak gerekiyormuş. Orman halkı devir teslim töreninde dahi Aslan Kralı büyük bir saygı ile uğurlarken bu saygının zerresini yılana göstermiyormuş. Yılan bu duruma her defasında daha fazla öfkeleniyormuş.

Daha fazla dayanamayıp asla yapmak istemeyeceği bir şey yaparak Aslan Kralın kapısını gitmiş. O sırada atmaca da Aslan kralın evindeymiş, sohbet ediyorlarmış. Aslan Kral her zamanki olgunluğu ile yılanı kabul etmiş. Yılan Kral hemen söze girmiş “Aslan Kral ne yaptıysam ne ettiysem bir türlü olmuyor. İşler bitmek bilmediği gibi orman halkı da memnun olmuyor. Söyler misin bu işin sırrı nedir?” Aslan Kral yüzünde tebessümle ”Dilersen bu sorunun cevabını sevgili atmaca versin.” deyince atmaca “Aslında her şey ortada ve sen buraya kadar geldiğine göre bu sorunun cevabını zaten yaşayarak öğrenmiş olmalısın.” demiş.

Start typing and press Enter to search

Skip to content