SİMURG’UN DÖNÜŞÜ

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş. Masallar dünyasında hataya yer yokmuş. Büyüklerimiz yalnızca üç öğütte bulunurmuş. Bir söylerseniz bin dinleyin ama sakın bu öğütleri kulak ardı etmeyin. Yalan söylemeyin, kimsenin hakkını yemeyin ve bir elin verdiğini diğer ele söylemeyin. Eğer dünya daha güzel bir yer olsun isterseniz önce kendinizi sonra da çevrenizi güzelleştirin. İyilikler kol gezsin sokaklarda. Kahkahalar tüm yüzlere yerleşsin. Masal dinlemek isteyen herkes meydanlara gelsin.

Zamanın birinde kaf dağının eteklerinde yaşayan bir simurg varmış. Henüz yumurtadan çıkalı birkaç ay olmasına rağmen hiç yerinde duramazmış. Bir an önce yanıp kül olmak ardından da küllerinden yeniden doğmak istermiş. Onun bu arzusuna duyan herkes onu defalarca uyarırmış. Çünkü her şey vaktinde güzelmiş ve vaktinden önce açan her çiçek solar gidermiş. Ancak Simurg, kendi kalbinin sesinden başka hiçbir sesi işitmezmiş. Ne yer bilirmiş ne de zaman. Ne olursa olsun ben yanıp küllerimden yeniden doğacağım dermiş ama keşke söylenenleri kulak ardı etmeseymiş. Böylece uzun yıllar geçmiş ama Simurg’ta bir dönüşüm emaresi görülmemiş.

Günlerden bir gün Simurg, kaf dağının eteklerinde dolanırken yavru bir kartala denk gelmiş. Zavallıcık zirvedeki yuvasından aşağıya düşüvermiş de canını zor kurtarmış. Düşerken de kanatları epey hasar almış. Bu yüzden uçup anasının kollarına koşamazmış. Simurg, kıyamamış bu yavrucağa. Kıymetli gözyaşlarını akıtarak yaralarını iyileştirmiş ama onu tek başına dağın zirvesine göndermeye gönlü el vermemiş. Gel bakalım diyerek yavru kartalı, kendi kanatları altına almış. Her görenin hayran kaldığı o güzelim kanatlarını da açarak göğe doğru yol almış. Yavru kartal da Simurg’a minnettar kalmış. Küçücük bedeni henüz fırtınalarla başa çıkamazmış. Hem Simurg’un yanında kendini çok güvende ve şanslı hissediyormuş. O, efsanelere konuk olan harika bir yaratıkmış. Ancak kendi değerini biliyormuş gibi de görünmüyormuş. Yavru kartal ne yapsam ne etsem de ona yardım etsem diye düşünmüş. Dinlenmek için bir ağaca tünedikleri vakit açmış konuyu.

“Neden bir an önce yanmak istiyorsun?” diye sormuş. Simurg, yavru kartalın bu sözüne çok şaşırmış.

“Ben yanmak istemiyorum ki küllerimden yeniden doğmak istiyorum” demiş.

“Küle dönmek için önce yanman gerektiğini atlıyor gibisin” demiş yavru kartal hüzünle. Simurg, yavrunun bu lafını derin derin düşünmüş. Gerçekten kendimi buna hazır hissediyor muyum diye kafa yormuş. Mutlu bir sona ulaşmak için acı çekmeye değer mi? Çektiğin acı olmasa mutluluğun değeri bilinir mi? Peki, mutlu olmak için illa acı çekmek gerekli mi? Tüm bu soruların cevaplarını düşünüp durmuş ama en büyük arzusunu kafasının içinden bir türlü bırakamıyormuş.

“Yıllardır tek isteğim dönüşmek. Eğer dönüşebilirsem o zaman gerçek bir simurg olurum ve hak ettiğim mutluluğa ulaşırım” demiş. Yavru kartal, kendisinden beklenmeyecek kadar gür bir sesle:

“Şu anda mutlu olmayı hak etmediğini sana düşündürten de nedir?” diye sormuş. Küçük bedeniyle, cesur bir asker gibi Simurg’un karşısındaymış.

“Çünkü ben bir ankayım. En büyük gücüm ölümsüzlüğüm. Yanmadan, küle dönmeden bunun gerçekliğini nasıl bilebilirim? En büyük hedefimi bile yerine getiremeyeceksem ben nasıl biri olabilirim?” demiş Simurg öfkeyle.

“Kimse senin güçsüz olduğunu düşünmüyor. Aksine seni gören herkes güzelliğin karşısında şaşkına dönüyor. Kendini, hayattaki sınırların dışına çıkarmalısın” demiş yavru kartal. Simurg, yavru kartala cevap vermeyi bile gerek görmeden onu da kanatlarının altına alarak yoluna devam etmiş. Kaf dağının zirvelerine yaklaştıkları vakit yavru kartal seslenmiş.

“İşte, oradaki kayakların üzerinde yaşıyoruz” demiş. Simurg, yavru kartalı kayalıklara doğru götürecekken ortada büyük bir sorun olduğunu fark etmiş. Büyük bir şahin sürüsü, kartal yuvasına doğru hücum ediyormuş. Anne Kartal hem yuvasındaki diğer yavruları korumaya çalışıyor hem de düşmanlarıyla tek başına mücadele etmeye çalışıyormuş. Simurg, bu olay karşısında tepkisiz kalamazmış. Bir yandan ağlayan yavruyu sakinleştiriyor diğer yandan da onu uzakta bir ağaca saklayarak güvende kalmasını sağlamaya çalışıyormuş. Yavru kartalın iyi olduğundan emin olduktan sonra kartal yuvasına doğru gitmiş. Anne kartal ile şahinlerin arasına girerek var gücüyle hepsini geri itmiş. Yuvasını koruduğu için Simurg’a minnettar kalan Anne Kartal’da ortaya çıkarak hünerlerini göstermiş. El ele vererek şahin sürüsünü yuvadan uzaklaştırabilmişler. Tam rahat bir nefes alacaklar vakit de gördükleri manzara onları yerle bir etmiş. Yuvadan uzaklaştırdıkları şahinlerden birisi Simurg’un can yoldaşını ele geçirmiş. Simurg’un onu bakışlarıyla yakaladığını fark ettiğinde ise yavru kartalı pençelerinin arasından uçuruma bırakıvermiş. Hem yavru hem de yaralı olduğu için kartalın kanatlarını kaldıracak gücü yok imiş. Simurg, arkadaşının ellerinden kayıp gittiğini görünce derin bir acıyla dolmuş. Sanki bedeni artık ona itaat etmiyormuş. Kanatlarının ucundan bir ateş yükseldiğini fark etmiş. Yükselen alevler bile kalbinin acısıyla baş edemiyormuş. Sonunda en büyük isteği olmuş. Tepeden tırnağa yanmış kül olmuş. Ardından da güzel başını küllerin arasından çıkararak yeniden doğmuş. Bir hışımla yerinden kalkarak devasa kanatlarını izleyicilere sunmuş. Yavru kartalın yere düşmesine ise çok az kalmış. Simurg, güçlü kanatlarını çırparak yavruya yetişmeye çalışmış. Artık en büyük korkusu hiç dönüşememek değil çok sevdiği bir dostunu kaybetmekmiş. Keşke hiç dönüşmeseydim de onu kaybetmek zorunda kalmasaydım diye iç geçirmiş. Ancak hayat her ikisine de bir güzellik yapmak üzereymiş. Yavru kartal yere düşmeden önce Simurg ona yetişebilmiş. Dostunu kurtarabildiği için de pek sevinçliymiş. Yavruyu kaptığı gibi yuvasına geri götürmüş. Anne Kartal, Simurg’in iyi yüreği ve cesareti onu kendine hayran etmiş. Yavru Kartal Simurg’a:

“Meğer bunca zaman beni kurtarabilmek için dönüşmeyi beklemişsin” diyerek arkadaşına sarılmış. O günden sonra hep birlikte mutlu mesut yaşamışlar. Hiçbir isteklerinde tutturmamışlar. Her şey vaktinde güzelmiş ve hayat her zaman doğru vakti bilirmiş. Bu yüzden de elimizden geleni yaptıktan sonra akışa güvenmek gerekirmiş. Gökten üç elma düşmüş. Biri yavruya, biri Simurg’a biri de siz değerli okuyuculara…

DENİZ SARGUT

Start typing and press Enter to search

Skip to content