KIRK GÜN ZİYAFET

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş, burası zenginler yurduymuş. Bir elimde altın diğerinde para. Koydum bunları çuvala, yükleyiverdim sırtıma. Az gittim uz gittim dere tepe düz gittim. Döndüm dolaştım yine kendi evime geldim. Dedim bu altın dolu çuvalı ne yapmalı? Bir yere saklamalı. Aniden çıktı önüme sihirli bir cin. Anlattım ona olanları için için. Ne mi anlattım? İşte buyurun masala…

Çok uzak diyarların birinde bir köy varmış. Bu köyde yaşlı mı yaşlı bir kadın yaşarmış. Bu kadının eğilmiş bir ağaç gibi vücudu, bakır rengi up uzun örgülü saçları varmış. Köyün en zenginiymiş ama zenginlik içinde fakirlik çekiyormuş. Bir sandık dolusu altınları, bir sandık dolusu paraları, bir sandık dolusu giyilmemiş eşsiz kıyafetleri, bu bir sandıkları saymakla bitmezmiş.

Her akşam vakti bu bir sandık altın ve paralarını bir güzel sayar, ondan sonra uyumaya gidermiş ama sandık dolusu altın ve paralarım çalınır diye gözüne uyku girmezmiş. Bir gün cimri teyze demiş ki: “ Bu böyle olmayacak, altınları ve paraları öyle bir yere saklamalıyım ki kimse bulamasın,” demiş. O anda karşısında sevimli mi sevimli bir cin belirmiş. Cin, yaşlı kadına dönerek: Merhaba, ben şöyle gezintiye çıkmıştım da uzaktan sesinizi işitir işitmez belki benim fikrim işe yarar diye geldim demiş. Bana, Fikircin derler. Benim fikirlerim hep işe yaramıştır demiş. Eğer beğenirseniz benim bir fikrim var, fikrim şu demiş: Bir sihir yapmasıyla kocaman bir ayna belirmiş elinde, bu bildiğiniz bir ayna değil, bu ayna şifreli bir ayna. Bir şifre belirliyorsun sonra bu aynayı duvara astıktan sonra, belirlediğin şifreyi üç kez tekrarladıktan sonra aynadan mavi bir ışık beliriyor daha sonra kapıya dönüşüyor. Bu kapının arkasında gizli bir oda var, değerli şeylerini bu odaya taşıyabilirsin demiş. Bu fikir kadının çok hoşuna gitmiş. Ama şifre belirleme konusunda kararsız kalmış. Şifre, güzel ayna olsun demiş. Sonra yok ya bu olmaz. Ayna gerçekten de çok güzel. Birisi bu şifreyi bilmeden derse gizliliği kalmaz, Açıl kapı açıl olsun. Yok ya kapıda olmaz demiş. Aklına büssürü parola sözcükleri gelmiş ama hiçbirisini de beğenmemiş. Fikircin, daha fazla dayanamamış ve demiş ki: Bence parola “Kırk gün ziyafet “ olsun. Siz zaten cimrisiniz, kimsenin aklına bu parola gelmez demiş. Bu parola cimri kadının çok hoşuna gitmiş. Kesinlikle çok güzel bir parola. Bu parolayı aynaya uygular mısın demiş? Fikircin, memnuniyetle şifreyi uygulamış ve aynayı evin uygun bir yerine asmış. Kadının değerli eşyalarını da bu gizli odaya koymuş. Fikircin, teyzeye yaklaşıp, Eeh benden bu kadar cimri teyze. Artık, gerisi sende demiş ve Fikircin kolundaki bilekliğine dokunduktan sonra yok olmuş.

Cimri teyze, bir akşam aynaya bakıp üç kere ‘kırk gün ziyafet’ demiş. Aynadan masmavi bir ışık belirmiş, daha sonra da masmavi bir kapıya dönüşmüş. Kapıdan içeri giren teyze bu gizli odada altınlarının ve paralarının güvenli bir şekilde durduğunu görünce çok sevinmiş ve tekrardan üç kere kırk gün ziyafet dedikten sonra, masmavi bir kapı belirmiş ve geri evine gelmiş. Bu güzel fikir için, içinden Fikircin’ e teşekkür etmiş. Her akşam yatmadan önce gizli odaya girip çıkıyormuş. Artık rahat bir uyku uyuyormuş. Bir gün bir akşam yine aynaya bakıp üç kere kırk gün ziyafet demiş. Aynadan masmavi ışıklar yansıdıktan sonra kapıya dönüşmüş. Teyze gizli odaya girmiş, rahat rahat altınlarını ve paralarını saydıktan sonra geri sandığa koymuş. Tam çıkacağı zaman şifreyi unutmuş. Üç kere ziyafet demiş açılmamış, ya ziyafet demiş açılmamış. Ziyafet aynası demiş açılmamış. Aklına gelen tüm sözcükleri söylemiş ama nafile bir türlü o kapı belirmiyormuş. İçini bir korku kaplamış, ya bu kapı hiç açılmazsa, ya sonsuza kadar burada kalırsam. Aklından türlü türlü düşünceler geçip durmuş. Bir yere oturmuş kalmış. Çok susamış, karnıda çok acıkmış. Ne altınları ne de paraları karın doyurmamış. Meğer benim bu altınlar ve paralar görüntüden ibaretmiş. Ben ne yaptım! Bunca yılımı altın ve para biriktirmekle geçirdim. Bir günümü dolu dolu yaşayamadım. Bunca zenginliğime rağmen istediğimi yiyip içemedim diye söylenip durmuş. Ama ne çare, söylediği hiçbir söz geçen zamanı geri getirmiyormuş. Eğer bu odadan çıkarsam giymediğim kıyafetlerimi giyeceğim, yemediğim yiyecekleri yiyeceğim. Bu altın ve paralarla da köylüye kırk gün ziyafet vereceğim, duydun mu beni ey ayna, tekrar ediyorum “kırk gün ziyafet vereceğim, kırk gün ziyafet vereceğim, kırk gün ziyafet vereceğim” demiş. Ve odada mavi bir kapı belirmiş, bu duruma şaşıran yaşlı teyze, Bilmeden doğru şifreyi söylediğini hatırlamış ve çok sevinmiş. Gizli kapıyı açıp geri evine girmiş. İlk iş olarak giymediği kıyafetlerini denemiş. Yemediği tüm yiyecekleri sofraya dizmiş, çayını demlemiş. Bir güzel yiyip içtikten sonra evinden çıkıp, köy meydanına gelmiş ve Benim evimde kırk gün ziyafet var: Ey komşular, duyduk duymadık demeyin, duyanlar duymayanlara söylesin demiş. Bu sesi taa Fikircin işitmiş ve teyzenin yanında belirip hayırdır cimri teyze, bu ziyafet nerden çıktı demiş. Cimri teyze, olup biteni Fikircin’e anlatmış. Ve bu davete Fikircin’i de çağırmış. Cin, bu davete çok sevinmiş. Madem ki sen artık eski sen değilsin, senin birkaç yılını sana armağan ediyorum demiş. Kadın, tekrardan eski gençliğine dönmüş. Gençliğine tekrardan döndüğü için Cin’e çok teşekkür etmiş. Artık çok cömert birisiymiş. Paralarının ve altınlarının yarısını yoksul köylülere dağıtmış. Yarısıyla da köylülere kırk gün boyunca evinin bahçesinde ziyafet vermiş. Kırk gün yemişler, içmişler ve bir güzel eğlenmişler. Herkes çok bu durumdan çok mutluymuş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

Start typing and press Enter to search

Skip to content