ÇEKİRGE ŞAH İLE BİLGE SULTAN

Print Friendly, PDF & Email

Sesli Dinle

Vakti zamanında buradan çok uzaklarda kuşların henüz gagalarına sakız yapışmadığı, aslanın mazlumlara pençe atmadığı, balıkların zokayı yutmadığı bir diyarda adil, güler yüzlü, özü sözü bir,/ kudretli bir padişah yaşarmış. Namı Şam’da, Halep’te anılırmış. Bolluk ve bereketle anılan topraklarında aç, yoksul olmazmış.

Gelin görün ki her şey birden tersine dönmüş. İnşaat ustalarının bin bir zahmetle yaptığı binalar çökmüş. Balıkçılar ağlar dolusu balık tutmuşlar, tam çekip tekneye çıkaracağı vakit ağlar kopmuş, hepsini ellerinden kaçırmışlar. Çiftçiler tarlaları sürmüş, ekinleri her zamanki gibi sulamışlar tam hasat zamanı çekirge sürüleri ürünü talan etmişler. Kıtlık ve afetler insanları da evcil hayvanları da çok zarara uğratmışlar. Hal böyle olunca ülkenin padişahı toplamış tüm alimleri başına konuşmuşlar düşünmüşler, taşınmışlar ama bir neden; nedene de bir çözüm bulamamışlar. Bakmışlar oluru yok yedi düvele haber salmışlar. Tellallar davullarla haberi yaya dursun biz bir de sarayın arka bahçesine bakalım. Bakalım ki padişahın tek kızı Bilge Sultan ne iş tutar ne söyler. Vakti zamanında padişah oğlu olmadı diye büyük sultana kızmış ve sarayın arkasına küçük bir kulübe yaptırıp kızıyla orada yaşamasını istemiş. Bir daha da ne görmüş ne uğramış. Diyeceksiniz hani bu padişah adaletliydi diye ama mum dibine ışık vermemiş yine. Sultan hanım doğurduğu gün “Kızım babasının gönlünü almayı bilir.” diye adını Bilge koymuş. Bilge Sultan adına yaraşır bir şekilde büyümüş. Gördüğü her şeyin sebebini sormuş, özünü araştırmış. Öğrendikçe doğaya hayran olmuş. Evlere sığamaz olmuş. Hayvanlarla, bitkilerle dost olmuş.

Günlerden bir gün çayırlarda dolaşırken duyduğu sesin peşinden gitmiş. Bir pınara rastlamış. Öyle susamış ki, eğilmiş su içmeye pınarın suyu azıcık elini ıslatacak olmuş,“ Tısss” demiş , kesilmiş. Bilge Sultan hem yorgun hem üzgünmüş:

-Ne oldu bu doğa anaya, bizden ne istiyor? Demiş ve uyuyakalmış. Uykusunda bir hayvan kendisiyle konuşuyormuş.

-Ne oldu bu insanlara? Söylesene bizden ne istiyorlar? Diyormuş. Bu bir çekirgeymiş ama daha önce gördüklerine hiç benzemiyormuş. Sarı altın gibi parlayan kabuğu varmış. Uzun antenleri arasında bir taç varmış. Tacın üstü renk renk pullarla süslüymüş. Çekirge yerinde duramıyor durmadan sıçrıyormuş ve çok da öfkeliymiş.

-Ne, ne istiyor söylesene Bilge? deyip duruyormuş. Bilge Sultan uykusundan sıçrayarak uyanmış. O sırada, pınarın altında duran oyulmuş ağaç kütüğünden su içmeye çalışan çekirgeyi görmüş. Bir yandan da Bilge Sultan’a bakıyormuş. Birden zıplamış, hop Bilge Sultan’ın sağ omzuna konmuş. İrkilmiş ama korkmamış Bilge Sultan. Sormuş çekirgeye:

-Söyle ne oldu ne istiyorsunuz bizden? Bilge soru sormuş ama çekirgenin cevap vermesini beklemiyormuş. Oysa çekirge tok bir sesle cevap vermiş:

-Sen söyle ne istiyorsunuz bizden? Şaşıran Bilge‘nin kara kara gözleri kocaman açılmış:

-Sen konuşuyor musun? Yani insanlarla konuşuyor musun?

-Evet ama yalnızca doğayı koruyan, hayvanlara değer veren insanlarla konuşurum.

-Öyleyse söyle bakalım çekirge, neden yiyeceklerimizi, ürünlerimizi talan ettiniz? İnsanlar ve hayvanlar sizin yüzünüzden ölmek üzereler. Çekirge, Bilge’nin yüzüne bakmış ve dinle beni demiş:

Benim adım Çekirge Şah çok uzaklardaki düş ormanlarından geldim. Şimdi benimle gel lütfen .

Düşmüşler yola az gide uz gide, dere tepe düz gide yolları sohbetle kısalta kısalta birçok köyden, kentten geçmişler. Çekirge Şah insanların daha çok ürün versin diye toprakları ilaçladıklarını göstermiş.

-Bu ilaçlar kimi hayvanları öldürdü, ama kimilerinin de daha çok yavrulamasını sağladı. O ilaçlarla büyüyen çilekler dev gibi oldular. Çekirgeler de yüzlerce yumurta bıraktılar. Yani siz insanlar hem kendinizi hem bizi yavaş yavaş yok ediyorsunuz. Bak benim yüz tane çocuğum var ve onları hemen doyurmalıyım. Oysa senin hiç kardeşin yok değil mi?

Bilge Sultan susmuş başını önüne eğmiş. Çekirge Şah:

-Git hadi anlat onlara. Sana yedi gün müddet. Bizi çoğaltan ilaçlar sizi azaltıyor bu hepimizin sonu demek. Eğer durmazsanız Tüm askerlerimizle saldırıp ekinlerinizi yok edeceğiz. Ve Çekirge Şah hoplamış geldiği gibi gözden kaybolmuş.

Bilge Sultan düşmüş yollara. Ne gece demiş dinlenmiş, ne gündüz demiş gölgelenmiş. Üç günde varmış babasının sarayına. “Ama babam beni tanımaz kızım diye de dinlemez inanmaz ne yapsam ki? “Diye düşünürken O sırada birlikte büyüdüğü vezirin oğlu geçiyormuş. Ondan üstündeki giysileri almış ve erkek kılığında saraya girmiş. Önce vezirlere sonra da babasına anlatmış her şeyi. Babası:

-Gencecik oğlansın sana nasıl güvenelim? demiş. Ama sarayın alimleri “Delikanlı haklı olabilir. O burada kalsın biz sorup soruşturalım. Doğru değil de bizimle alay ediyorsa cezasını verelim.” demişler. Giden alimler oyalanmışlar. Sağda solda yemek yemiş eğlenmişler. Çekirge Şah’ın verdiği süre dolmuş. Bir anda gökyüzü kararıvermiş. Milyonlarca çekirge Güneş’in önünü kapatmış. Her yer karanlık olmuş ve çekirgelerin sesinden kulaklar uğuldamaya başlamış. Bilge Sultan daha fazla dayanamamış. Kıyafetleri çıkarmış:

-Babacığım ben senin kızınım. Hiçbir zaman ne senin ne ülkemin kötülüğünü istemem. Hadi benimle gel de Çekirge Şah’ ı ikna edelim. Demiş. Padişah o gün utanmış yaptıklarından. “Büyüklerin de*

çocuklardan öğreneceği ne çok şey var. “diye düşünmüş. Birlikte gidip Çekirge Şah’ı ikna etmişler. Çekirgelerin sayısı kadar olmasa da binlerce ağaç dikmişler ormanlara. Artık ilaçlar koymaz olmuşlar topraklara. Daha sağlıklı çocuklar büyümüş ve daha güzel yönetmişler ülkeleri

Masalımızın sonunda gökten üç elma düşmüş. Hiçbirinin içinde de ilaç yokmuş. Biri bu masalı yazana. Biri doğanın dengesini koruyanlara diğeri de ülkemin Bilge çocuklarına …

Start typing and press Enter to search

Skip to content