ZENGİNDEN ALIP FAKİRE VERMEK

Print Friendly, PDF & Email

Annem, sabah öperek uyandırdı. Yanıma bıraktığı sıcak sütü görünce, zıplayarak kalktım. Her sabah işe giderken uyandırır, çünkü o evde yokken küçük tüpü yakamıyorum.

Onunla aramızda gizli bir bağ var; hem anne kız, hem arkadaş gibi. Bu sebeple ona ‘Tosbiğim’ diyerek seslenirim, hoşuna gider. Çok güzel yemekler yapıyor, mesleği de buradan geliyor. Varlıklı ailelerin evlerine yemek yapmaya gidiyor. Bazen ben de onunla  gidiyorum, yardım ediyorum. Bazı hanımlar beni istemiyor, ayaklarının altında  çocuk istemezlermiş. Oysa ben ayak altında gezmiyorum ki, buna biraz içerliyorum. Evimizi katalitikle ısıtıyoruz, yalnız kaldığımda onu da yakamıyorum.  Annem sorduğunda üşümediğimi söylüyorum, ama yine de üzülüyor. Aslında onunla otobüs yolculuğu yaparak Ümraniye’de ki evimizden Maslak’a işe gitmek çok hoşuma gidiyor, tabii trafikte yaşadığım mide bulantılarımı saymazsak. Tosbik, kusarsam yetiştirmek için hazırda beklettiği poşetle adeta bir süper kadın gibi! Ağzına kadar dolu olan körüklü otobüste, topuklu ayakkabılarına rağmen hem kendi tutunuyor, hem beni tutuyor. Yetmezmiş gibi  anlattıklarımı da aklında tutuyor. Neden mi? Çünkü tutmazsa ona küserim ve günlerce konuşmam! Bütün otobüs beni dinliyor, Nasrettin Hoca şöyle yapmış, böyle yapmış diye anlattıkça hepsi kıkır kıkır gülüyor. Büyüklerin dikkatle beni dinlemesi çok hoşuma gidiyor, bunu gördükçe uydurup uydurup devam ediyorum anlatmaya. Ardı arkası kesilmiyor. Hem zaten başka ne yapacaklar ki, otobüs milim milim ilerlerken onların canı sıkılıyor, benim de midem bulanıyor. Annemin verdiği o şekere benzeyen mide ilacı olmasaydı, hepsinin üstüne kusardım. Bir keresinde şoför amcanın biri midem bulanıyor diye bana bir yudum mazot içirdi. Iyyyyyy! Ne kadar kötüydü tadı , ‘Bir daha hiç miden bulanmaz.’ dedi ama yine bulanıyor. Büyükler size de böyle bir şey söylerse, sakın inanmayın.

Sütümü içtikten sonra” Bugün ben de seninle geleyim mi?” diye sordum. “Bugün nereye gidiyorum biliyor musun?” dedi. Soran gözlerle yüzüne baktım. “Hani geçen beni kovdurmuştun ya, Müzeyyen Hanım pişman olmuş. Çağırdı, oraya gidiyorum. ”Ben kötü bir şey yapmamıştım ki. Her iyi insan, aynı şeyi yapardı. Halbuki tosbik de bana hep iyi insan olmayı öğütler; ama buna rağmen kızmıştı. O akşam ‘Senin malın olmayan bir şeyi, başkasına izinsiz veremezsin’ demişti. Ben de Robin Hood kadar güçlü ve büyük değilim, onun için sadece suçlu suçlu yere bakmakla yetindim. “Ben artık o kadının evine istese de gelmem. Sakın ona benim köz patlıcanlı makarnamdan yapma, tarifini de verme! Tamam mı?” dedim. Gülümseyerek “Tamam” dedi. Ben çizgi film izlemeye hazırlanırken kapıyı kilitleyip, evden çıktı. Düşününce ‘Tamam’ demesi de hiç inandırıcı gelmiyor ama akşam gelince soracağım, hele bir yapsın! Dudaklarıma kırmızı ruj sürüp, bütün perdelere dudak izi yaparım. Gerçi dayak da yerim belki, ama olsun. Bu uğurda dayak yemeye değer. Siz yabancı sayılmazsınız, anlatayım siz söyleyin kim haklıymış..?!

Annemle birlikte  işe gittiğim bir gündü, mutfaktaydık. “Müzeyyen Hanım akşama şu senin makarnandan istedi. Sosunu sen yapar mısın?” dedi. “Yaparım” dedim. Bu makarna çok güzel oluyor, ama malzemelerini bulmak bizim için biraz zor. Küçük marketlerde krema olmuyor, olanlarda da biraz pahalı. Biz de mahallemizde bulamadığımız için, yapacağımız zaman büyük marketlerden alıyoruz. Pişince öyle güzel kokuyor ki, bunu beğenmeyecek bir çocuk düşünemiyorum. Keşke Müzeyyen Hanım bu makarnayı öğrenmeseymiş. Aramızda kalsın, ama bu kadını hiç sevmiyorum. Yüzü sirke satıyor. Bana kalsa ona olsa olsa sirkeli makarna yapardım, ama annemin hatırına bu seferlik patlıcan soslu makarnamızı yapacağız. Müzeyyen Hanıma öyle dedim diye, siz üzerinize alınmayın. Size tarifini vereceğim. Yedikçe beni hatırlarsınız fena mı? Muzır bir kız vardı, ama verdiği tarif nefisti dersiniz. O zaman kaleminizi ve kağıdınızı hazırlayın, tarif geliyoooooor:

KÖZ PATLICAN SOSLU MAKARNA🍆

Malzemeler: Bir paket makarna,bir çay kaşığı kara biber,4 adet patlıcan,4 tane kırmızı (kapya) biber, 2 paket krema,1 tatlı kaşığı tuz,1 çay bardağı zeytin yağı ya da tereyağı.

Hazırlanışı:

Makarnayı her zaman ki gibi haşlıyoruz. Piştikten sonra altını kapatıp,  soğutuyoruz. Makarna soğurken, patlıcanları ve kırmızı biberleri közlüyoruz. Sonra kabuklarını soyuyoruz. Hazırladığımız patlıcanları robottan geçiriyoruz. Kırmızı biberleri de küp küp doğrayıp, hazırladıktan sonra; başka bir tencereye yağı koyup, ocağın altını yakıyoruz. Yağ kızdıktan sonra ( Aman çok kızmasın, canınızı fena yakar. ) kremaları ekliyoruz. Kaynadıktan sonra köz patlıcan ve biberlerimizi ilave ediyoruz. Karabiber ve tuzumuzu da koyduktan sonra makarnamızı tencereye alıyoruz. Güzelce karıştırıyoruz. Altını kapatıyoruz ve ta ta ta taaaaam, makarnamız hazır! Müzeyyen Hanım hariç herkese afiyet olsun.
Makarnanın sosunu hazırladıktan sonra mutfağın  balkonuna çıktım. Bu dev gibi binanın balkonundan aşağıya baktım. Küçük, yıkık dökük bir gecekondunun bahçesinde keyifle oyun oynayan akranlarım vardı. Bir süre imrenerek onları izledim, ne güzel oynuyorlardı… Ben hiç oynayamıyorum. Tosbiğim, evde yalnızken başıma bir şey gelmesinden korktuğu için, dışarıya çıkmama izin vermiyor. İşten geldiğinde de saat geç oluyor, anneleri arkadaşlarımı evlerine çağırıyor. Onları izlerken gözüm evlerine takıldı. Çatısında poşetlere sarılı kiremitler vardı, bahçe duvarları kırık döküktü. Uzunca bir süre izledim. Sonra anneleri olduğunu düşündüğüm bir kadın gelip, içlerinden en küçüğünü severek, bir şeyler söyleyip tekrar içeri girdi. Yine hayallerimde o çocuklardan biri oluverdim, hep yaptığım gibi… Bunlar benim mutluluk oyunlarımdı. İçimden keşke benim de böyle bir sürü kardeşim olsaydı, onlarla oyunlar oynardım diye geçiyor. Onlara da üzüldüm, çünkü çok kalabalıklar. Durumları da pek iyiymiş gibi görünmüyor. Bizim de durumumuz çok iyi değil. Ama böyle zengin bir evin yanında onların kırık dökük gecekondusuna da üzülmeden edemiyorum. Acaba yemekleri var mıdır , ya yoksa? Ya anneleri de tosbiğim gibi işsiz kalınca ağlıyorsa? Param yok ki, olsa onlar için aşağıya atardım. O an sol tarafımdaki patates ve soğan çuvalları gözüme ilişti. Kafamı çevirip dikkat çekmemeye çalışarak kapıdan içeriye baktım, bizimki halen yemeklerle uğraşıyordu. Ortalık suç işlemek için oldukça sakindi. Aklımdakini uygulamanın tam zamanı dedim. Çuvala elimi daldırdığım gibi önce patateslerden, sonra soğanlardan bahçelerine hızla atmaya başladım .Patatesler indikçe içlerinden biri yukarı bakıp, bir şeyler söylüyordu. Anlaşılmıyordu ama teşekkür ediyor olmalıydı. Belki de annesinden daha bu sabah patates kızartması istemiştir, annesi de patatesimiz yok, demiştir. Her çocuk gibi ben de patates kızartmasını çok severim. Bu sebeple mutlu olacaklarını düşünüyorum. Onlar şaşkınlıkla yukarıya baktıkça, ben gülümseyerek el sallıyorum. İçimden ‘Benim yerime de oynayın’ diye bağırmak geliyor. Yemek yapmalarına yetecek kadar attıktan sonra artık durmuştum. Bahçedeki patates ve soğanların birazını toplayıp, içeriye girdiler. Kollarımı balkonda bulunan demir korkuluğa yaslamış öylece dışarıyı izlemeye devam ediyordum. Balkonun duvarından aşağıya sarkan renkli renkli sardunyalar, güneşin terk ettiği gökyüzü, gecekondunun bahçesindeki ağaçlar ve akşama kanat çırpan kuşlar gözlerimi boyuyordu. Mutluydum, iyi bir şey yapmıştım. Biraz zaman sonra anneleri bahçeye çıkıp, yukarıya baktı. Gülümseyerek izlemeye devam ediyordum. Tosbik balkon kapısına tıklayıp beni çağırdı, içeri girdim. Mutfak mis gibi köz patlıcanlı makarna kokuyordu. Mutfak masasının üzerinde benim için hazırlanmış tabağı görünce, oturup afiyetle yedim. “Ohhhh, bu makarna Müzeyyen Hanım’ ın bile yüzünü güldürür ” dedim. Annem kolumu sinek ısırır gibi hafifçe çimdikledi ve gözleriyle kapıyı işaret etti. Hatamı anladığım için ses çıkarmadım. Yemeğim bittikten sonra yeniden balkona çıktım, ben orada otururken gecekondudaki çocukların annesi gelip, beni ev sahibesine şikayet etmiş. Zavallı tosbiğim Müzeyyen Hanım’a karşı nasıl da mahcup oldu. Oysa ki Robin Hood iyilik yapınca hiç böyle olmuyordu. Sonrasını biliyorsunuz işte, kovulduk! Şimdi , sirke suratlı kadın pişman olmuş. Olsun tabi, sanki bir avuç patatesle fakir kalacaktı. Az bile yaptım. Gücüm yetse, bütün çuvalı sırtlayıp, atardım! Şaka şaka. Tekrar işe çağırmasına da sevinmedim diyemem. Çünkü bu olayda en masum olan zavallı tospiğimdi. Ama yine de Müzeyyen Hanım’a o makarnadan yapacak olursa, akşama evde küçük kıyamet kopar, benden söylemesi. Neyse, şimdilik benden bu kadar. Sizinle sohbet etmeye bayılıyorum ama en sevdiğim çizgi film başlıyor. Annem evde olmayınca bunu izlerken biraz korksam da, izlemeden edemiyorum. Hadi size köz patlıcanlı makarna, bana da Scoooby Dooby Duuuuu!

Start typing and press Enter to search

Skip to content