MASALCI ANLATIRKEN KÖKLENİR

Print Friendly, PDF & Email

Masal ruha şifadır. Ne zaman ruhlar hastalansa bir masalcı gelir ortaya, başlar bal ile kaymağı birbirine katmaya .” Sıkı durun şimdi size öyle bir şey anlatacağım ki… Ne olmuş biliyor musunuz? “dediği anda bağlar dinleyiciyi kendisine ve başlar masala.

Masalcının en büyük enstrümanı yüzüdür. Dozunda kullanır mimiklerini ve anlatmaya gözleri ile başlar. Dinleyenler gözdeki huzuru ve imanı görür ve inanırsa sözün gücüne bırakır kendini. Artık ses büyülemeye başlar. Masalcı en doğru ses tonunu bulur. Ortama ayarlar. Bir şarkının nağmelerini söyler gibi duyguyla birlikte değiştirir ses rengini.

Masalcı tam bir dilbazdır. Tekerlemeyle başlar aşını pişirmeye. Kıvama gelen ruh çıkar bedenden artık her kalıba girmeye hazırdır. Tekerlemeden sonra girişi fazla uzatmaz , ruhu arafta bırakmaz. Mekanı tanıtır ve zamanın sınırsızlığını anlatır. Masalın kahramanını, devleri, cadıları anlatırken dinleyiciye kim olmak istediğini , bu yola çıkmayı isteyip istemediğini sorar. Bu arada dinleyiciyi ruhsal bir yolculuğa çıkarır. İçine dönen kahraman kendi devleri ve cadıları ile savaşır. Masalcı hep yanındadır. Elinde tuttuğu fenerle çıkışı aydınlatır.

Masalcı eşiklere geldiğinde susar. Kahramana karar vermek için bir fırsat sunar. ”Hadi, ya gir ya çık. En kötü karar kararsızlıktan iyidir.” der. Kahraman girdiği yoldan dönmez. Zaten onun için kahramandır. Kendi arayışını, erginlenme yolculuğunu sürdürür.

Anlatırken, arada bir yoklar dinleyiciyi, soru sorarak masala dahil eder. Hem zamanda yolculuk yapmasını hem de anda olmasını ister. Dilbaz dilinin tüm inceliklerini kullanır. Ustaca yerleştirir tekerlemeleri masalın içine. Tıpkı masalın geniş bahçelerine gül serpiştirir gibi.

Masallar kadim kültürün izlerini taşırlar. Kadim zamanlarda doğa en önemli unsurdur. Masal kahramanları ise hem doğanın parçası hem koruyucusudur. Masalların açık anlamlarının yanı sıra bir de sembolik dili vardır. Masalcı bunu bilir ve bu ruhu masalın tadına aktarır. Dinleyici tıpkı bir meyvenin özündeki vitamini bilmese bile şifasından yararlandığı gibi masalla ruhunu besler. Huzur duyar. Masalın dilini de yalın ve sade tutan masalcı abartılı süslemelerden ve dolambaçlı yollardan kaçınır. Ancak mağara, orman, kuyu vb. masal öğeleri ile masal kurgusu gizemini korumalı. Masal severler merak duygusu ile beslenmelidir.

Masal dinleyicinin dikkatini biraz da olsa yaşama, doğaya çekmeye onu odak noktası olarak kendisini görmekten uzaklaştırmaya çalışır. Empati kurmasını sağlar. Unutmayalım ki hayat bazen beklemediğimiz yerden açar. Güzellikler biz görmeği başaramadığımız sürece heba olur.

Masalcı, masal anlatırken ağaç gibi olur. Gövdesini öyle kullanır ki gölgesindekileri serinletir. Açları doyurur. Türlü türlü mahlukata yuva olur. Masal eğitimlerinde anlatıcının yerini bulması için “ köklenin “ terimi kullanılır. İlk bakışta bu yalnızca bir noktaya sabitlenmek, kolları kullanarak anlatı yapmak gibi görünse de aslında daha derin anlamlar barındırır. Tıpkı ağacın derinlerdeki kökleri gibi köklerimiz bizi geçmişe ilkel atalarımıza kadar götürür. Genlerimizde mutlaka küçük de olsa izleri vardır. Biz masallarımızı anlatırken köklerimizden güç alırız. Aldığımız ilham sayesinde en doğru masalı seçer en doğru zamanda anlatırız.

Hayatımız boyunca doğayı örnek alırsak “Bir varmış bir yokmuş.”un manasını kavrarız. Bu da bizi en gerçeğe hazırlar. Ölüme ! Yok olmaya hazır mıyız? Sonsuza dek yaşamak tüm insanların en büyük tutkusu değil midir? Bunun yolunu gösterir masalcı. Bir ağacı işaret eder ve “Örnek al uzun ömrünü,her yenilgiye karşın dimdik ayakta duruşunu.” der. Bin bir emekle büyüttüğü dallarını gelip keserler. Rüzgar, yapraklarını acımasızca ayırır ondan. Çiçek açar, arısı, kuşu, böceği emer özünü. Meyve verir, türlü mahlükat yer hepsini. Yine de verir, hep verir. Bundandır hep genç kalışı. Kırış kırış yaşlı gövdesine inat yükseklerde açar taze filizlerini. Üreterek yeniden, yeni dallara uzanarak büyür ve yükselir. Işığın yolundan ayrılmadan. Tıpkı insanoğlunun yeşeren umutları gibi. İçinde büyüyen sınırlı yaratıcılığını üreticiliğe dönüştürür. Ölümsüzlüğün sırrı eserlerde saklı . İnsanoğlu ürettikleri ile yaşar dillerde ve gönülerde. Tıpkı Yunus Emre gibi, Mevlana gibi. Öyleyse bırakın masalın tohumları yüreklerde yeşersin. Yeni arayışlar yeni keşiflerle çiçeklensin. Masalcı bir ateşin başında yürekleri, bir sözün etrafında tin ile bedeni birleştirsin.

Start typing and press Enter to search

Skip to content