KALMADI KASIM

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş, zaman zaman içinde, kalbur saman içinde, cinler cirit oynarken eski hamam içinde… Odunun biri bir odun vurdu kafama… Kafam koptu kalktı gitti sarımsak pazarında sarımsak satmaya… Durur muyum ya, ben de arkasından koştum. O gitti ben gittim, o gitti ben gittim; derken arkasından yetiştim ama bak şu kafaya:
– Ben senin kafan değilim, demesin mi?
– Kafamsın!
– Değilim!
– Kafamsın!
– Değilim!

diye atıştık, vuruştuk. Son sonu kadının kapısında buluştuk. Buluştuk ya, bak şu püsküllü belaya, kadı evde yokmuş, mercimek ağacına çıkmış da mercimek topluyormuş…

Ağacın tepesinden bize bağırdı:
– Sizin davanız büyük dava!Kuş kanadı kalem olsa, derya deniz mürekkep; gene ne yazılır, ne biter… Hele kırk tomar kâğıt, kırk kucak kalem getirin de ötesini düşünürüz, dedi.

Bir dediğini iki eder miyiz? Aldık getirdik, bulduk getirdik. Merdiveni de aradık taradık, götürüp mercimek ağacına dayadık, dayadık ya, kadı inerken kırılıvermesin mi mübarek!

Kadı öldü, kafam da bana döndü: Ah kafa, nah kafa; ne çekersem senin elinden çekiyorum…

Toplanın gayrı size kalmadı kasımın masalını deyiveriyorum.

Havası temiz, etrafı yeşil, içinde yaşayan insanların gönlü yüce olduğu büyük bir kasabada Kasım adında bir bey çiftlikleri ve hayvanlarıyla birlikte ömür sürermiş. Sürermiş sürmesine ama Kasım Bey’in birtakım garip, garip olmakla birlikte komik hâlleri varmış. Çok cimri bir kişiliğe sahipmiş. Dostları, kendisinden ödünç olarak bir eşyasını istemeye kalksa, “Kalmadı!” der, elinde olanı kimseyle paylaşmazmış. Yanında çalıştırdığı işçilerine hak ettikleri parayı vermek istemez, bir türlü eli cebine gitmezmiş. Bu yüzden, kalmadı Kasım nezaman ekinlerini kaldırmaya, bahçesini çapalamaya bir işçi tutmak istese, kendisini tanıyanlar; “Aman aman, Kasım Bey’in işinde çalışılmaz, bize ne yemek verir ne para, düşeriz sonra dara” sözlerini söyleyerek oracıktan kaçarcasına uzaklaşırmış. Kasım ağada ne yapsın, kasabası dışında namını duymayan şehirlerden işçi getirtir, oda birdaha öteki sene ortadan kaybolurmuş. Kalmadı Kasım yemek yemeği çok sever, ama evinde tenceresi az kaynar,tavuk yemeği yapmak istese, tavuğun kemiklerini iyice bir sıyırır, etinden birgün yemek yapar, kemiklerinden diğer gün çorba yapar, suyunuda asla çöpe attırmaz onuda diğer ikigün ekmek batırarak yemeyi severmiş. Sözü ustaca kullanır, evinde yemek yememek için, kendini sevdiklerinin evine davet ettirir, önüne getirilen yemekleri çatlarcasına yermiş. Kasım Ağa’ya onu tanıyan arkadaşları kızmaz, durumuna üzülürlermiş. Cimrilik ve paylaşmayı bilmemek dışında kötü bir özelliğinin olmadığını bilirler, huyunun düzelmesi için kendi aralarında küçük planlar hazırlamaya çalışırlarmış.

Bu planlardan biride şu şekildeymiş. Kalmadı Kasım kendisinden istenen her şeye “kalmadı” dediği müddetçe kasabalıda onun her isteğine kalmadı diyerek, hemde şiirsel sözlerle hatasını anlatmaya gayret edeceklermiş. Aralarında anlaşmışlar, tam o günde Kasım Bey’in mutfağında tuz bitmiş. Komşusunun kapısını tuz istemek için çalınca;

Altı kere beş otuz,

Evde kalmadı tuz.

Sen vermeyi bilmez isen

Bizde paylaşmakta yokuz.

dörtlüğünü söylemiş. Kasım Ağa bu söylenenlere çok şaşırmış ama deli saçmasıdır diye kulak ardı edip işine gelmemiş. “Bari öteki komşuma gidip bir peynir isteyeyim, evimde üçgün önceden kalan ekmeğim vardı, peynirle yerim” diye düşünmüş. Diğer komşusunun kapısını çalınca oda peynirle ilgili bir tekerleme söylemiş;

Peyniri bastım deriye,

Diyeceklerim var gel beriye,

Eğer paylaşmayı bilmezsen,

Adın çıkar cimriye.

Kalmadı Kasım bu söylenenlerin ardından boynu bükük şekilde evine gitmiş. Ayrıca Kasım Ağa, biriktirdiği paraları ve altınları harcamaz, bir küpe doldurur, bahçesine gömer, canı sıkıldığı zaman saatlerce onu seyredermiş. Eşide ona ders vermek istemiş. Kalmadı Kasım’ın altınlarını gömdüğü küpün yerini değiştirmiş. Kasım bahçeye gittiğinde eşi gizlice izlemiş. Kasım toprağı kazıp, küpün yerinde olmadığını görünce;

“Paralarım altınlarım, canımdan öte canlarım” diye dövünmeye başlamış. Akşama kadar bağırıp çağırmış, ağlayıp sızlanmış. Tam bitkin düşüp, uyumak üzereyken hanımı yanına yaklaşarak, küpün yerini değiştirdiğini söylemiş. Komşularının kendisine kurduğu planları anlatmış. “Herkes seni çok seviyor ama paylaşmayı bilmemek, cimrilik kötü huy. Hemde Rabbimizde bundan hoşlanmaz. Bizde bu hakikati sana bu şekilde anlatmak istedik.” diyerek aklı başında hanımı Kasım Bey’e nasihat etmiş. Kalmadı Kasım yatağına yattığında vicdanıyla bir muhasebeye tutuşmuş, kendi kendine konuşmuş, geçmişteki yaptıklarına pişman olmuş. Hatasını anlayıp, sevdiklerindenve kasabalıdan özür dilemiş. Bugüne kadar yanında çalıştırdığı işçilerin bulabildiği kadarıyla helalleşmiş. Artık bundan sonra öyle bir hayat yaşamış ki adı Cömert Kasım’a çıkmış. “Kalmadı” lakabı unutulmuş.

Gökten üç elma düşmüş. Birisi bu masalı okuyanların kafasına, birisi paylaşmayı bilenlerin kafasına, biriside bu masalı kaleme alanın kafasına düşmüş.

SelmanDEVECİOĞLU

Start typing and press Enter to search

Skip to content