KALPLİ AYICIK KARDEŞLERİN MACERALARI

Print Friendly, PDF & Email

Günlerden bir gün çok güzel yemyeşil bir ormanda kalpli ayıcık kardeşler ve diğer hayvan arkadaşları birlikte ve çok mutlu yaşarlarmış.

Ayıcık kardeşlere kalpli ayıcıklar denmesinin sebebi, bu kardeşlerin boyunlarında daima bir kalp taşımalarıymış.

Bu kalpler onlar için çok değerliymiş, çünkü biri annesinin biri de babasının kalpleriymiş. Çocukları büyüyünce onlara hediye etmişler kalplerini ve hep saklamalarını istemişler onlardan. Kış uykusunda bile hiç çıkarmazlarmış kalplerini boyunlarından.

Tüm orman halkı bu durumu bilir, ayıcıkların durumuna saygı duyarlarmış.

Yalnız bir zürafa varmış ki, kalpleri çok severmiş. Zaman zaman ayıcıktan geri vermek üzere istermiş ama ayıcıklar anne ve babalarına itaatsizlik olur diye veremezler, bunu güzel bir dille anlatırlarmış zürafalara.

Yine böyle bir gün zürafa şansını denemiş, ayıcık da durumunu anlatmışken zürafa çok sinirlenmiş. Oflamış puflamış. Kardeşine olanları anlatmış. Kardeşi durumu dinlemiş ve artık istememesinin gerektiğini, saygı duymanın en güzel davranış olacağını anlatmış ablasına ama abla zürafanın öfkesi geçmek bilmiyormuş.

Söylenerek düşünüyor, yerinde duramıyormuş.

Küçük kardeş zürafa sormuş ablasına. “Ne düşünüyorsun abla? Hatalısın kabul et artık. Sıkma canını bunun için.” demiş.

“Ne hatası” demiş ablası, “Görürsün bak neler yapacağım. O kalbi onlardan alacağım.”

Ne kadar ısrar ettiyse küçük kardeşi abla dinlememiş. “Ya gelirsin yanımda ya da bir daha seninle konuşmam.” demiş kardeşine. Hiç istemese de gitmeyi, onaylamasa da ablasının yaptıklarını onu yalnız bırakamamış. Belki hatasından döndürürüm ya da başına bir şey gelirse araya girer anlaşmalarına yardımcı olurum diye düşünmüş küçük kardeş.

Çaresiz düşmüş yola ablasıyla beraber.

Hızlı hızlı yürüyerek ayıcıkların evine varmışlar. Abla zürafa kardeşine, “Sen burada kal şimdi ben pencereden gireceğim, kalplerin birini alıp çıkacağım. Kardeşi son kez uyarmış. Ablacığım çok yanlış bu, ne olur gidelim evimize diye ama hiç faydası olmamış. Abla pencereye yönelmiş bile. Sessizce eve girmeyi başarmış zürafa. Ayıcık kardeşler mışıl mışıl uyuyorlarmış. Abla zürafa sessizce ayıcıklardan birine yaklaşmış. Ayıcığın boynundaki zinciri sessizce çözerek kalbini almış. Hemen pencereye yönelmiş. Tam çıkıp atlayacağı an duvardaki tabloyu düşürmüş abla zürafa. Bu gürültüyle ayıcık kardeşler yerlerinden fırlayıp ne olduğunu anlamak için oraya buraya koşuşmuşlar. Kardeşlerden biri, “Buldum buldum.” diye bağırmış, “Bak bak pencere açık. Biri girmiş evimize.” Diğer kardeş, “Aaa olamaz. Kim girer ki bizim evimize. Hem de gizli gizli.”

Pencereden dışarı baktıklarında zürafa kardeşlerin koşarak uzaklaştıklarını görmüşler ve çok şaşırmışlar. Bunun sebebi ne olabilir ki diye düşünürlerken kardeşlerden birinin aklına sabahki olay gelmiş. Abla zürafanın kendisinden kalbini istediğini, kendisinin de vermediğini ve bunu uygun bir dille açıkladığını anlatmış kardeşine. Sonra bir bakmış kalbi yok boynunda. Telaşla bağırmış, “Yok yok kalbimi almış, bak yok.” Diğer ayıcık sakinleştirmiş onu. “Dur kardeşim, sakin ol, sabah olsun gider alırız.” “Ya vermezse kalbimi ben ne yaparım o zaman?” diye ağlamış ayıcık. Kardeşi teselli etmiş. “Gördüğümüzü söyleriz onları pencereden, o zaman verirler. Hem küçük kardeşleri hiç yalan söylemez. Yaptılarsa emin ol doğrusunu söyler.”

Neyse ikna olmuş ayıcık ve uyumuşlar. Sabahın ilk ışıklarıyla uyanmış zürafa. Kalbi alıp sevmeye başlamış. Aslında önemli bir şey değilmiş, parlak bir kumaş içinde pamuk gibi yumuşacık bir dokusu olan kalp şeklinde bir objeymiş işte. Biraz takmış ki boynuna kapıları çalınmış. Telaşla kalbi çıkarıp sakladıktan sonra kapıyı açmış abla zürafa.

“Buyurun!” demiş ayıcıklara hiçbir şey olmamış gibi. Ayıcıklardan biri söz alarak başlamış anlatmaya, “Zürafa kardeş gece evimizde bir olay oldu. Müthiş bir gürültüyle uyandık. Duvardaki tablomuz düşmüş ve penceremiz de açıktı. Sonra kardeşimin kalbide kayboldu.” Zürafa söze atladı, “Eeee bana neden anlatıyorsun ki bunu. İyi olmuş daha geçen gün istedim de bir günlüğüne bile vermemişti bana. Hak ettiğini bulmuş.” diyerek gülmüş. Bu defa ayıcık sinirlenmiş, “Bana bak zürafa kardeş. Ben pencereden baktığımda kardeşinle sen koşarak uzaklaşıyordunuz. Bunu sizin yaptığınızı biliyorum. Orman hükümdarına gitmemi ve durumu ona anlatmamı istemiyorsan kalbimizi ver de gidelim.” demiş. Bu esnada küçük kardeş zürafa ablasının sakladığı yerden kalbi alarak sahiplerine getirmiş. Ablası ve kendi adına özür dilemiş, “Lütfen affedin bizi, ablama dinletemedim. Ceza almasını, ormandan uzaklaştırılmasını istemem. Ayrıca ben yardım etmesem de yanında durarak cezayı hak ettim lütfen barışalım.” diye rica etmiş. Ayıcıklar özürlerini kabul etmişler zürafaların. Ne de olsa bugüne kadar arkadaşlarmış ve hiç sıkıntı yaşamamışlar. Kalplerini alıp eve gitmişler ama içleri hiç rahat değilmiş. Abla zürafanın kalpleri çok sevdiği için ayıcıktan bir günlüğüne istediğinde verseydik bunu yapmayacağını düşünmüşler. Sonra tepkisi anlamsız ve yersiz de olsa aslında kendilerinin de biraz hatalı olduğuna karar vermişler. Kardeşlerden biri, “Ben ne yapacağımızı biliyorum. Hem biz mutlu olacağız hem de arkadaşımız zürafa.” “Nasıl?” demiş diğer kardeş. “Gel bak anlatacağım şimdi. Şu dut ağacından büyük yapraklar toplayalım. Sonra ipek böceklerinden de bir miktar ip isteyelim. Sonra makas gagalı kuştan ve diğer kuşlardan da yardım isteyerek zürafaya yumuşacık bir kalp yapalım.” demiş. “Çok güzel fikir” demiş kardeşlerden diğeri ve işe koyulmuşlar. Yaprak toplanmış, ip istenmiş. Makas gagalı kuş kalpleri kesmiş. Diğer terzi kuşlar da tıpkı yuva yaparken yaptıkları gibi yaprakları birbirine ipek böceğinin verdiği iplerle dikmişler.

Sonra biraz da pamuk toplayıp içini doldurmuşlar. Güzel bir hediye paketine koymuşlar ve tutmuşlar zürafa kardeşlerin evinin yolunu.

Kapı çalınınca abla zürafa açmış. “Yine ne istiyorsunuz? Özür diledik, kalbinizi de verdik. Yeter artık.” demiş. Ayıcık kardeşler, “Yok yok, biz başka bir şey için gelmiştik.” diyerek hediye paketini uzatmışlar abla zürafaya. “Bu senin. Ormandaki diğer hayvan arkadaşlarla birlikte senin için hazırladık.” demiş. Zürafa söylediklerinden çok utanmış. Özür dileyerek paketi almış. Açıp da yepyeni pırıl pırıl kalbi görünce nasıl da şaşırmış. Öyle duygulanmış, öyle sevinmiş ki, gözleri dolu dolu sarılmış ayıcık kardeşlere. Bütün hayvan arkadaşlara da ayıcıklara da tekrar tekrar teşekkür etmiş. Kalbini boynuna sevinçle takan zürafa artık çok mutluymuş. Yeniden orman halkı huzurla yaşamaya başlamışlar. Masalımız burada bitmiş.

Hülya DEVECİOĞLU

Start typing and press Enter to search

Skip to content