Az Giderim Uz Giderim

Print Friendly, PDF & Email

Masal bir yol ;ömür bir arayıştır.Az gidersin uz gidersin dere tepe düz gidersin de ancak bir arpa boyu yol gidersin.Bir arpa boyu yol, bizi bizden, andan ,mekandan alır da BİR’e götürür.Aradığımız gerçek ışıktır.O ışık da bizden ancak bir arpa boyu uzaktadır.

Hayatlarımızı kurulmuş oyuncaklar gibi yaşar olduk.Birileri her anımızı planlamış bizim için.Kalkmamız gereken saate,işe gitmemiz gereken vakte, hatta kaçta yememiz gerektiğine bile karar verilmiş. Önceden programlanmış robotlardan ne farkımız var.Üstümüze giydiğimiz elbiseler sıktıkça sıkar oldu.Rollerimizi oynamakta ustalaştık.Yaşarmış gibi yaparken yaşama amacımızı ,aslımızı unuttuk.

En son ne zaman kendim için bir şey yaptım hatırlamıyorum bile.en acısı da hissetmiyor olmak.Soğuğu hissetmiyorum mesela.En ayaz zamanlarda bile; kaloriferli evden arabaya.Oysa çocukluğumda soğuktan parmaklarım uyuşurdu.Sobanın arkasına oturur içimi ıstan ateşin karşısında uyuşan ellerim için ağlardım.Gerçekten de “Ağlamak Güzelmiş Be Sezen!”Doğanın ezgilerini de duymaz oldum.Ne bir kuş cıvıltısı ne de rüzgar uğultusu.Hayatın gürültüsü arasında kaynayıp gitti hepsi.Tat almak .O zaten bir suç.Tat alırsam yerim.Yersem kilo alırım ve kimse şimanları sevmez.Artık başkalarının duyguları ile empati yapabilmeyi hiç sormayın kendi duygularını tanımayan onları nasıl anlasın?Heyecanlar,korkular,mutluluklar hepsi yaşam belirtisi değil mi?Hani şu biz de olmayan belirtiler.Oysa bir düşünür ne güzel söylemiş”Yaşam nefes aldığımız anların değil,nefesimizi tuttuğumuz anların toplamıdır.”diye.

Yetmez mi?Hadi artık Kaf Dağı’na gidelim.Düşelim bir masalcının peşine.Kapılalım sözün büyüsüne.Masalcı bilir yolu.En son ne zaman mutlu olmuştun o hatırlar.Sen bir kez yola çıkmaya karar ver yeter.Önce tüm seslere tıka kulaklarını unutma ki en güzel ses sessizlikten sonra gelendir.Dön içine .Zorlanırsan kapa gözlerini ve mevlevilerin muhteşem dönüşlerini hayal et.Bir salyangoz kabuğuna daya kulağını ve hazırla kendini en güzel sesi duymaya.Kalbinin ritmine uy.Ne hızlı ne yavaş.Bırak tüm telaşlarını.Rotayı sen belirleme .yönünü rüzgara bırak.Teslim ol her şeyinle.Ruhun uçsun enginlere.Arın tüm maskelerinden yavaş yavaş.Yılanın kırk gömleği gibi soyun, soyun, soyun, ta ki HİÇ olana kadar. Masalcının peşinden daha derinlere git.Mağaranın nemli ve karanlık çıkmazına.Sabırla bekle.İnce bir ışık giriyorsa içeri, tutun sıkıca . Ruhundaki yılanı uyandır.Her derdin dermanı da sen de unutma.İçindeki ışığı bulmaktan korkma.Sen ondan bir parçasın bütüne ulaşmak için artık durma.Uyan ,Uyan ,Uyan ,ASLINA…

Ne Ararsan Önce Kendinde Ara

Bir varmış, bir yokmuş,Bu sözün sırrına eren yokmuş. .Erenleri ,derenleri çağırmışlar ocak başına tüm masal sevenleri.Masalcı başlamış masal anlatmaya ,hayal ile gerçeği bibirine katmaya.

Adı sanı unutulmuş diyarlardan birinde.adaletli bir padişah varmış.Eli bol ,gönlü geniş,kıymet bilenlerdenmiş.

Günlerden bir gün padişah,komşu ülkenin kızını kendi oğluna istemiş.Çok değerli bir taşı da düğün hediyesi olarak gönderecekmiş.Taş dedimse tutanın elini yakar ,bakanın gözünü kamaştırır cinstenmiş.E böyle bir taş herkesle de gönderilmez ya .Padişah büyük veziri çağırmış yanına ve anlatmış görevi.Vezir telaş etmiş.”Aman padişahım bu taş çok değerlidir.Ya başıma bir iş gelirse?”demiş.O vakit padişah”Vezirim ben kendimden bile daha çok sana güvenirim.Üstelik o bir taş senden de daha değerli değil .Haydi düş yola uğurlar olsun!”Hazırlığını gören vezir giymiş ateşten gömleği,eline almış demir asayı düşmüş yola.

Biraz soluklanmak üzere mola verdiğinde arkasındaki gölgenin aslı da yetişmiş kendisine.Sohbet ede ede varmışlar bir hana.Hancı “Yalnız bir odam var .”demiş.Vezir öyle yorgunmuş ki razı olmuş paylaşmaya odayı.Ancak adamı da hiç gözü tutmamış.Adam tüm konuşmalarında kendisini herkesten alacaklı çıkarmış yol boyunca.Hırlı mı hırsız mı belli değilmiş.Veziri almış bir düşünce;”Ne yapsam ,ne etsem?Üstümde ateş misali taş.Ya beni yakar,ya onu.Nereye sakalsam?”diye.Odaya bir bakmış.Yıkık dökük duvarlar,yerde iki döşek.ne bir dolap ne gizleyecek bir bölme.İki yamalı yorgan bir de kendi heybeleri ve giysileri.Sonunda çözmüş sırrı.Saklamış yakutu.Yaradana sığınmış ve uyumuş.

Adam vezirin uyuduğundan emin olunca başlamış aramaya yakutu.Saray çalışanlarından öğrenmiş vezirin nu yola neden çıktığını.Yakutunun vezirde olduğundan emin.Sabah gün ışıyıncaya kadar aramış,aramış.Bir at üstü adam sonuçta.Ona ait her ne varsa bakmış ama yok ,yok,yok.Çıldıracak ! En sonunda veziri dürterek uyandırmış.”Kalk be adam kalk ! İşte sana bal gibi itiraf .Ben 20 yıllık hırsızım böyle şey görmedim. Nerede ,söyle şu yakutun yerini de sonra ne yaparsan yap bana”demiş.

Vezir adamın öfkesine inat sakinca kalkmış.Giyinip hazırlığını görmüş.Sonra başlamış tane tane konuşmaya:

-Bak arkadaş sen kötü bir huy edinmişsin önce bu huyu bırak.Bundan sonra her ne ararsan ÖNCE KENDİNDE ARA! demiş. Ve adamın cebinden çıkarıp almış yakutu.

Gökten düşen üç elma da masalın sırrına erenlere gitmiş.

Start typing and press Enter to search

Skip to content