TATLI DİL

Print Friendly, PDF & Email

Kalaycı oldum kalayladım kapları, hep kırıldı tavaların sapları. Tabip oldum, yaptım eczacı hapları, iyileştirdim birkaç kişiyi. Dediler bana derviş, nereden bu geliş? Dediler derviş, bu vilayette kalsana. Kaldım o vilayette başladım anlatmaya.

Bir varmış, bir yokmuş. Zamanın birinde bir padişah yaşarmış. Padişahın, hem kendi hem de gönlü çok zenginmiş. Eve konuk almayı da onları ağırlamayı da pek severmiş. Bu padişahın bir de aşçısı varmış. Bu aşçının methi yedi ilden duyulmuş. Öyle güzel yemekler yaparmış ki yiyenler tadına doyamazmış.

Padişah bir gün aşçısına emir vermiş. “Bugün çok sevdiğim, çok kıymetli arkadaşlarım gelecek. Akşama sofrayı donat, en güzel yemekleri yap.” demiş. Aşçı “Tamam, padişahım” demiş. Hemen işe koyulmuş.

Akşam olmuş, padişahın misafirleri gelmiş. Padişah, bir bakmış, sofrada kırk çeşit yemek var ama yemekler dilden yapılmış. Hemen aşçısını çağırmış. “Aman sen ne yaptın? Bunlar benim en kıymetli misafirlerimdi. Sen nasıl yemekler yaptın?” demiş.

Aşçı “Padişahım ben en değerli yemekleri yaptım.” demiş. Padişah, bu duruma şaşırmış. Aradan zaman geçmiş. Padişahın tekrar misafirleri gelecekmiş. Aşçısına “Bu akşam yemeğe misafir gelecek. Bir şeyler hazırla fakat gelenler pek kıymetli değiller, ne hazırlarsan hazırla.” demiş. Aşçı, yine bir hazırlığa başlamış. Akşam olmuş, padişahın misafirleri gelmiş. Sofra kurulmuş. Padişah, bir bakmış, kırk çeşit yemek yine dilden hazırlanmış. Misafirler gidince padişah, aşçıya sormuş:

“Sen ne yaptın? En kıymetli misafire de dil pişirdin, en sevmediğim misafire de aynı yemeği yaptın.”

Aşçı “Padişahım, dil çok değerlidir. Eğer güzel kullanırsak yılanı deliğinden çıkarır. Fakat aynı zamanda da en kötü şeydir. Dilin hatasını hiçbir şey düzeltemez.”

Kaynak

Burcu Göde/ Amasya Masalları

Start typing and press Enter to search

Skip to content