GEL PİSİPİSİ CANIMIN İÇİSİ  

Print Friendly, PDF & Email
Sesli Dinle

Bir varmış, bir yokmuş. Memlekette kedi çokmuş. Tüyleri yumuşacık yumak. Gözleri parlak parlak. Renklerini sayamadım. Onları ben boyamadım. Birçok kedim oldu ama sevmelere doyamadım diyen, İnci isminde küçük güzel bir kız varmış.

İnci siyah uzun saçları kahverengi iri gözleriyle o kadar güzelmiş ki görenler maşallah demeden geçmezmiş.

Yalnız İnci’nin güzel yüzüne hüzün düşüren, onu mutsuz eden bir durum varmış.

İnci yürüme güçlüğü çekiyormuş. Kendi isteğine göre koşup oynaması mümkün değilmiş. Bu nedenle okula bile gitmek istemezmiş.

İnci’nin annesi Gülsüm Hanım ve babası Murat Bey bu duruma çok üzülüyorlarmış.

Kızının yalnızlığına ve mutsuzluğuna bir çözüm arayan Murat Bey ne yapacağını bilmiyormuş.

İnci’nin annesi ve babası bir iş adamının evinde çalışıyorlarmış.

Hem evin kocaman bahçesiyle ilgileniyor hem de evin güvenliğini sağlıyorlarmış.

Evin sahibi arada bir gelip kafa dinler, istirahat eder, sonra aylarca bir daha uğramazmış. Anne babası işlerle ilgilenirlerken İnci’nin canı çok sıkılırmış. Bir tek arkadaşı bile olsa bu kadar yalnız hissetmezmiş ama maalesef okul dışında hiçbir arkadaşı yokmuş.

Yine böyle sıkıcı geçen bir günün akşamında İnci babasıyla ödevlerini yaparken kapı zili çalmış. Pek misafirleri gelmediğinden evlerinin çevresinde de komşularının olmadığından çalan zil onları tedirgin etmiş. Zira ev sahibi İbrahim Bey geleceği zaman daima önceden haber verirmiş.

Annesi ortalığı toparlarken babası da kapıya koşmuş. Kapıyı açan Murat Bey çok şaşırmış.

Çünkü gelen Murat Bey’in amcası Sabri Bey’miş. Sabri Amca İncilerin çok uzaktaki köylerinde otururmuş. İnci onu dedesi gibi bilir, çok severmiş. Özellikle son günlerde bunalmış olan İnci çok sevinmiş Sabri Amca’nın gelişine.

Amcalarını sevgiyle sıcak ve samimi karşılayan Murat Bey ve ailesi çok mutlu olmuşlar İnci ve annesi hemen mutfağa geçip yemek hazırlıklarına başlamışlar.

Allah ne verdiyse çarçabuk hazırlayıp sofrayı kurmuşlar. Besmeleyle oturulan sofrada harika bir sohbet başlamış.

Murat Bey köyden sorup sual ediyor, Sabri Amca anlatıyormuş.

İnci aylar sonra ilk kez bu kadar gülüyor, bu kadar sevinçli görünüyormuş. Bu durum Gülsüm Hanım’ın ve Murat Bey’in de dikkatini çekmiş. Herkes uyuduğunda bu durumu konuşmuşlar. Keşke köye yakın olabilseydik görüyor musun? Kızımız nasıl da mutlu demiş annesi.

Sabah olunca bu defa kahvaltı sofrasında buluşmuşlar. Sabri Amca İnci’nin anne babasına bu gün hastaneye uğramasının gerektiğini ama orada işinin çok az olduğunu, müsaade ederlerse İnci’yle birlikte gitmek istediğini söylemiş. Çıkışta kızımla gezer dolaşır, güzel bir gün geçiririz demiş. İnci’ye bu farkın çok iyi geleceğini bilen ailesi tabii amca siz istediğiniz gibi bir gün geçirin demişler.

Durumdan çok mutlu olan İnci hemen hazırlanmış ve şehir merkezine doğru yola çıkmışlar. Mis gibi çiçek kokuları, cıvıl cıvıl kuş sesleri eşliğinde yola devam ederlerken amca, “İnci kızım şu an bulunduğumuz ortam ne kadar güzel. Değil mi? Gel biraz şu büyük ağacın altında dinlenelim hem bu yolun bitmesini hiç istemiyorum ben.” demiş ve soran gözlerle İnci’ye bakmış. İnci de kabul edince yemyeşil otlar, rengârenk çiçeklerle bezeli bir yere geçip oturmuşlar.

İnci, “Amca keşke sen hep bizimle kalsan hiç gitmesen ben burada öyle yalnızım ki çok sıkılıyorum. Hiç arkadaşım yok benim.”

Amca, üzgün başını eğmiş, “Bu mümkün olmaz ki benim güzel kızım. Ama senin yalnızlığını giderecek bir çare düşünüyorum ben.

İnci, “Nasıl olacak ki bu?

Amca, “Dur bakalım bana biraz zaman ver olur mu? demiş.

Birlikte çok güzel bir gün geçiren İnci ve Sabri amca akşam eve dönmüşler ve amca müsaade isteyerek köyüne gitmek üzere yola çıkmış. İnci biraz üzülmüş bu duruma ve düşünmüş. Keşke biraz daha burada kalsaydı hani benim yalnızlığıma çare düşünecekti neyse bir bildiği vardır diyerek uykuya dalmış.

İnci sabah uyandığında Sabri Amca’nın sesini duymuş sevinçle yanına gitmiş. “Hoş geldin Sabri Amca yoksa hiç gitmedin mi? “ Amca, “Hayır yavrum gittim ama geri geldim. Sana sevimli mi sevimli, küçücük bir arkadaş getirdim.” diyerek hırkasının altında uyuyan siyah beyaz kediciği göstermiş.

İnci biraz şaşkın, biraz hayal kırıklığı ile bakmış kediciğe. Arkadaş bu mu? Evet demiş amca. Adı Müezza. Henüz 6 aylık. Çok akıllı neşeli ve oyuncu. Onu çok seveceksin. Ve sana söz veriyorum. Oda seni çok sevecek demiş. O esnada uyanan kedicik sağa sola bakınıyor bulunduğu ortamın yabancı olduğunu anlıyormuş. İnci bu duruma üzülmüş ve onu sevmek istemiş. Gel pisipisi gel diyormuş ama kedicik korkuyormuş. Sabri amca araya girmiş bak kızım. Ben onu her zaman gel pisipisi canımın içisi diye çağırırım. Sende böyle söylersen gelir. Sana güvenir demiş. İnci amcasının dediği gibi çağırınca kedicik gelip kucağına oturmuş. Mırıl mırıl ellerine sürülüyor kendini sevdiriyormuş İnciye. Birkaç gün içinde ayrılmaz ikili olmuşlar. Bu durum bütün aileyi çok mutlu etmiş. Kedicik nerde olursa olsun İnci ona gel pisipisi canımın içisi dediğinde koşup yanına gidiyormuş. Sabri amca durumdan memnun yaptığının doğruluğundan emin, içi rahat bir şekilde artık gitmesi gerektiğini söylemiş İnciye. İnci amcasına nasıl teşekkür edeceğini bilememiş. Artık sıkıldım demek yok Müezza benim hem arkadaşım hem sırdaşım. Onu çok seviyorum demiş. Yalnız merak ettiğim bir şey var amca Müezza ne demek? Neden kedimin adı Müezza? Hani genelde kedilerin adı pamuk, boncuk falan olur ya benim kedimin adı neden Müezza?

Amca- gel yavrum anlatayım sana sen Peygamber efendimizin (SAV) kedileri çok sevdiğini bilir misin? İnci- hayır amca bilmiyordum şimdi senden öğreniyorum. Amca- ya hem de ne çok severmiş kedileri hatta bir gün Efendimiz ordusuyla birlikte Uhut seferine giderlerken önlerine yavrularının karnını doyuran bir kedi çıkınca Peygamber efendimizin (SAV) isteği üzerine kedileri rahatsız etmemek için yollarını değiştirmişler. Kedilerin zarar görmemesi için peygamberi efendimiz sav onların başına bir nöbetçi koymuş, sefer dönüşü o kediyi sahiplenip mübarek evlerine getirmişlerdir.

İnci- aaa ne kadar güzel hiç bilmiyordum ben bu olayı. Amca- yaaa bu kadarla da kalmıyor ki. Peygamber Efendimiz (SAV) kedisine Müezza adını vermiştir çünkü Müezza, izzet gören ikram edilen demektir. Bu da kedileri çok sevdiğini gösterir değil mi? Güzel kızım. Hatta bir defasında Müezza, Efendimizin yanında uyuya kalır. Efendimizin hırkası Müezza’nın altında kalmıştır. Tam bu esnada namaz vakti gelip de ezan okununca, efendimiz kedisini rahatsız etmemek için hırkasını Müezza’nın uyuduğu yerin yakınından kesmiş, bu şekilde namaza gitmiştir.

İnci gözleri dolu dolu amcasını dinlerken Müezza da İnci’nin kucağında uyuya kalmış. Sabri Amca’yla İnci birbirlerine gülümseyerek ve sevgiyle bakmışlar. Amca- hadi kızım yolcu yolunda gerek. Ben artık gideyim. En kısa zamanda yine geleceğim inşallah. Sen şimdi sünnete uy. Kedini rahatsız etme. Uyanıncaya kadar buradan kalkma olur mu? İnci- peki amcacığım. Onu rahatsız etmeyeceğim demiş sessizce. Ama merak ettiğim son bir şey daha var sen bana sünnete uy dedin ya ne demek sünnet? Amca- aman da benim melek yüzlü kızım. Hiçbir şeyi de kaçırmazmış diyerek İncinin saçlarını okşamış. Sünnet Peygamber Efendimiz’in (SAV) yaptığı gibi yapmak, yaşadığı gibi yaşamaktır. Onun güzel ahlakını hayatımıza geçirmenin adıdır sünnet.

İnci çok mutlu uğurlamış amcasını. Masum bir şekilde uyuyan Müezza’ya bakarak benim ismi güzel Müezza’m söz veriyorum sana seni bir başka seveceğim. Birlikte yaşadığımız sürece seni hiç incitmeyeceğim. Tıpkı efendimiz gibi demiş.

Masalımız burada bitti sanırım bu kadar yetti. Kediler nereye gitti? Yoksa sütleri mi bitti? Annemizden izin alalım, kedileri görünce doyuralım. Kediler mırmır uyusun. Çocuklar sevgiyle büyüsün inşallah.

Start typing and press Enter to search

Skip to content