YOKSUL PRENSES

Print Friendly, PDF & Email

Bir gün bir yerlerde zamanın çok ötesinde kuş uçmaz kervan geçmez kıraç topraklarda bir prenses doğdu. Öyle fakir bir köyde öyle fakir bir aileye geldi ki ne yatağı hazırdı ne döşeği. Kâh karni doydu kah aç yattı. Ne bir padişahın kızıydı, ne de bir prensin eşi olacaktı. Doğduğu o küçük köyün adı bilinmez yolu bulunmazdı. O kadar gizli gizemli yoksul bir köyde nasıl prenses olunurdu ki. İşte asıl mucize tamda buydu.

Günler ayları aylar yılları kovaladı küçük kız yürümeye, koşmaya, büyümeye başlamıştı bile. Doğduğu o küçük köyden hiç çıkmamış dünyanın tamamını yaşadığı yer kadar sanan al yanaklı bal dudaklı kömür gibi gözleri lüle lüle saçları olan meraklı prensesin okul çağı da gelmişti.

Öyle heyecanlıydı ki… ablası gibi okumayı öğrenecek o renkli resimlerin altında neler yazdığını anlayabilecekti. Annesi hiç okumamıştı bilmiyordu okumayı. Babası biraz okuyor ama yazamıyordu. Ablası okula gidiyor hem okuyor hem yazabiliyordu hayrandı ablasına. Kalem tutmasına, yazı yazmasına, hele okuduğu o rengarenk hikaye kitaplarına. Onun için en erişilmez olanda buydu işte… ne zaman dokunabilecekti o rengarenk kitaplardaki renkli hayatlara. Ablası bazen ona da okuyordu iste o anlar hayatının en güzel anlariydı kah Kaf dağına tırmanıyor, kah diyar diyar dolaşıyordu ucan bir halinin üzerinde.

Küçücük bir okulları vardı köylerinde bir köşesinde küçük bir kitaplığı olan işte oradaydı o rengarenk kitaplar. Bir kaç kez görmüş ama hiç dokunmamıştı. Hep o kitapları okuyacağı günleri hayal ediyordu. Öğretmen bir keresinde başka şehirlerde yaşayan başka çocukların hediyesi olduğunu anlatmıştı bu kitapların. Başka şehirler ne demekti? Başka çocuklar nasıl yaşar neler yapardı? Bu kadar çok kitabı nereden bulurlardı? Ama iyi ki varlardı hiç tanımadığı o şehirlerdeki o güzel çocuklar. Iyi ki bu kitapları göndermişlerdi…

Küçük prenses okula başladı ilk harf ilk hece ilk kelime ilk cümle derken okumayı öğrenmişti. O renkli hikayelerin dünyasına girebileceği tüm ip uçlarını çözmüş o resimlerin altındaki gizli şifrelerin sırrına ermişti. İlk hikaye kitabını okumaya başlayınca dünyada ki en büyük hedefine ulaştığını sanmış ama yanılmıştı. Asıl macera yeni başlıyordu. Okuma aşkı hiç bitmedi. Ne bulduysa okudu, her okuduğunda merakı dahada arttı. Dünya sadece yaşadığı yer değildi. Yaşadığı yer dünya üzerinde küçücük bir noktaydı. Başka ülkeler, denizler, göller, akarsular, ormanlar bambaşka yaşamlar vardı. Küçük prenses kendisi dışında yasayan tüm dünyayı merak ediyordu. Kütüphanedeki tüm kitapları okumuştu o kitaplar hiç bitsin istemiyordu okumak istiyordu okumak hayatta okumaya dair ne varsa hepsini okumak anlamak anlatmak.

Neyse ki uzak şehirlerde paylaşmayı seven güzel çocuklar vardı ve sürekli yeni kitaplar geliyordu okullarına. Gelen her koliyi heyecanla acıyor ve çığlık çığlığa haykırıyorlardı sevinçlerini. Hangisinden başlayacaklarına karar vermek kalıyordu o küçük köyün çocuklarına. Sıra ile okuyor ve her sayfasını kutsal bir emanet gibi koruyorlardı çünkü sırada okumayı bekleyen nice prensesler vardı.

Tüm okullarını en başarılı şekilde bitirdi öyle başarılı oldu ki azmi ve emeği onu gerçek bir prensese dönüştürdü. Çünkü prenses olmak için prensin öpücüğüne, bir kralın kızı olmaya, muhafızlara, onu koruyan sihirli güçlere ihtiyacı yoktu. Tek başına başarmıştı. Ayakları üstünde dimdik duran harika bir öğretmene dönüşmüştü güzel prenses. Başka hayatlara dokunmaya hazırdı.

Belki kimsenin bilmediği o küçük köylerde meraklı prenseslere ulaşır diye en güzel hikayeleri yolladı kimsenin bilmediği o küçük köylere… Gittigi her okula kütüphaneler kurdu. Her bir harfini aklına kazıdığı tüm kitapları okudu o minik yüreklere. O; kitapların gizemli dünyasının prensesi idi. Ülkesinde en renkli masallar, şiirler resimler, hikayeler…

Ne padişahın kızıydı ne prensin eşi…

Ağzında altın kaşık, altında gümüş beşikle doğmadı.

Tellallar bağırmadı doğum müjdesini.

Kırk gün kırk gece şenlik yapılmadı o doğdu diye.

Kimselerin bilmediği o küçücük köyde sessizce büyüdü kimseciklerden habersiz.

O gerçek bir prensesti…

Çünkü asıl mucize kendisiydi…

Asıl sihir Emek ti.

Emek en tılsımlı büyüden bile daha etkiliydi.

Gülsüm Yavuz

0505 374 84 46

Start typing and press Enter to search

Skip to content