DOSTLUKLA KALKAN ENGELLER

Print Friendly, PDF & Email

Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde…
Bu sözün önü var, arkası yok;
Gömleğimin yeni var yakası yok…
Sabır da bir huydur, suyu var tası yok.
De gel sabreyle sabreyle…
İyi ama susuzla sabırsız ne yapar?
Ya bir kuyu kazar ya gezer çarşı pazar;
Ben de aç karın, yüksek nalın çıktım pazara,
Mevla’m uğratmasın iftiraya nazara…

Günlerden birgün, adı güzel ülkesinde yürekleride şehirleri gibi kocaman insanlar yaşarmış.

Gözleri birbirlerine sevgiyle bakar, dillerinden bal damlar, dudaklarından hoş sözcükler akarmış.

Bu harika memlekette görmeengelli Selim adında bir çocukta hayatına devam eder, engelini kafasına takmaz, söylenenlere güler geçermiş. Kendisi gibi görmeengelli arkadaşları çevresinde çokmuş amabaşka engel türlerini tanımaz kısaca fikir sahibi olmakla yetinirmiş. Selim, Kendisini arabaların fark etmesi ve çevresindeki engelleri rahatlıkla aşabilmesi için eline beyaz bastonunu alır, baştanbaşa ili bucağı dolaşır, hissettiği özgüvenle hiç korku duymazmış. Günlerden birgün Selim beyaz bastonuyla caddenin karşısına geçmek ister, trafik sıkışık ne yapacağım diye düşünürken, yanına kendisi gibi genç bir arkadaş yaklaşarak selimin koluna girmesini rica eder. Selim “seninle tanışabilirmiyiz? Bana ismini söylermisin diye soru yöneltir, fakat hiçbir cevap gelmez. Selime yardım eden genç usulca uzaklaşır. Selim bu davranışa bir anlam veremesede okuluna gider, öğretmen ve arkadaşlarıyla harika bir gün geçirir. Akşam anne ve babasıyla yemek masasına oturduklarında Annesi mahallemize Mustafa diye bir çocuğun taşındığını hatta Mustafa’nında işitme engelli olduğunu, konuşabildiğini ifade eder. Mustafa bir kaza sonucu işitme engelli hâline gelmesine rağmen, konuşmayı unutmamış, annesinin gayretiyle okulunda birçok başarılar elde etmiş çalışkan bir çocukmuş. Selim başka engel türünden başka arkadaşların sokağına taşınmasından çok mutlu olmuş. Babasına Mustafa’yla tanışmak istediğini söylemiş. Selim’in babasıda yeni taşındıkları için hoş geldin ziyareti amacıyla evlerine gidebilecekleri yanıtını vermiş, Selim’in heyecandan içi içine sığmıyormuş. Sofra kalktıktan sonra, Selim, babası ve annesi Mustafa’nın ailesinin kapılarını çalmış. Kapıyı Mustafa’nın güler yüzlü annesi açınca Selim içinden çok sıcakkanlı bir insan diye geçirmiş. Mustafa Selim’e “hoş geldin Selim deyince Selim bu sesi tanıdığını anımsamış. “o ses beni bugün caddenin karşısına geçiren arkadaş diye hayretini ailesiyle paylaşmış. Mustafa’nın annesi “Selim, biliyormusun, Mustafa’yıda senin okuluna yazdırdık, artık beraber çok iyi bir arkadaş olacağınıza inanıyorum diyerek, aralarındaki dostluğun temellerini hazırlamış. Ertesi gün Selim evden çıkarken, Mustafa hemen Selim’in yanında belirivermiş. Beraberce okullarına gelmişler. Selim konuşuyor, fakat Mustafa anlamıyormuş. Mustafa’nın dediğini Selim anlıyor, fakat nasıl cevap vereceğini bilemiyormuş. Selim derste uzun uzun düşünmüş, Keşke Mustafa’ya görmeengellilerin yazısı olan kabartma yazıyı öğretebilseydim, o zaman çok kolay anlaşırdık diye içinden geçirmiş. Sağırlarında işaret dili diye bir sistemle birbirleriyle konuştuklarını duymuştu. Ama ben nasıl el hareketlerini göreceğim diye üzülmüş. Aradan birkaç hafta geçmiş, Selim Mustafa’ya kabartma yazı öğretmek için çaba gösteriyor ama bir türlü birbirleriyle anlaşma sağlanamıyormuş. Mustafa bu işe çareler aramaya başlamış. Selim’in elinden tutarak işaret dilinden farklı kelimeleri ona öğretmeye çalışmış. Selimde öğrendiği kelimelerin kabartmasını Mustafa’ya uygulatıyormuş. Sorunlar çözülmüş, Mustafa’yla Selim artık iyi bir dost olarak okullarında herkesin gıptayla bahsettiği kişiler hâline gelmişler.

Sömestre tatili haftası, öğrenciler karnelerini almış evlerine dağılırken, Mustafa’yla Selim kolkola yürürlerkenkış beyaz yüzünü gösterdiği için, yerler yoğun karlarla kaplanmış. Selim biran dikkatsizce adımını atarken, oluşan buzlanma nedeniyle düşerek, bileklerinde şiddetli bir ağrı hissetmiş. Soğukkanlı ve cesur Mustafa hemen ambulansı aramaları için etrafındakilere sesini duyurmayı başarmış. arkadaşının düştüğünü söylemiş. ambulans gelincede apar topar onunla hastaneye gitmiş. Selim’le Mustafa şikâyetlerini doktorlara rahatlıkla ifade etmiş. Çekilen filmlerde Selim’in kolunda hafif bir çatlak olduğu anlaşılmış ve Selim’in kolu alçıya alınmış. Selim’in ailesinin olup bitenden haberi yokmuş. Mustafa Selim’i evine getirince Selim’in annesi büyük bir korku duymuş. Mustafa Selim’in başından geçenleri Selim’in ailesine anlatınca annede telaşla birlikte Mustafa’ya karşı sevgi ve şefkat duyguları uyanmış. Endişe yerini mutluluğa bırakmış. Selim’in annesinin ağzından şu cümleler dökülmüş, “Dostlukta engel yoktur. Bazen kulaklar sağır, olur, bazen gözler görmez hâle gelir. Fakat yürekler sağır, gönüller kör olmadığı sürece, insan insanla anlaşır, dost dosta yanaşır.”

Mustafa ve Selim o günden sonra da iyi bir dost olarak hayatlarını sürdürmüşler. Yıllar geçmiş fakat arkadaşlıkları eskimemiş.

Bu sefer tüm gerçek dostların başına gökten bir elma düşmüş. O elmada birbirlerini seven dostlar arasında bölüşülmüş.

Selman DEVECİOĞLU

Start typing and press Enter to search

Skip to content