Balık ve Yunus

Print Friendly, PDF & Email

Evvel zamanların birinde Kaf Dağının berisinde Ben diyeyim uzak, ırak diyarlarda, siz deyin yakın topraklarda Ninova diye adlandırılan çok büyük ve kalabalık bir şehirde kalabalık bir halk yaşarmış.

Ninova halkı ticaret ile uğraşan zengin bir ahaliymiş. Bu zenginlik zamanla halkın gözünü kamaştırıp doğru yoldan ayrılmalarına neden olmuş. Artık kimse kimseye yardım etmez olmuş. Kötülükler almış başını gitmiş, sevgi, saygı, iyilik, dürüstlük, cömertlik gibi pek çok güzel davranış görülmez olmuş artık insanlar arasında. Bir gün böyle iki gün böyle üç gün böyle…. derken neyse efendim uzatmayalım kameti koparmayalım kıyameti, O şehirde yaşayan Yunus isimli bir genç sultan varmış. Yumuşak huylu, akıllı, bilgili, güzel huylu bir gençmiş. İnsanların bu halleri Yunus’u pek bir üzer, ne yapsam nasıl etsem de insanları girdikleri bu yanlış yoldan geri döndürsem, yaptıkları yanlışları nasıl anlatsam onlara diye düşünür dururmuş. Gel zaman git zaman Yunus artık şehirdeki halkın saygısızlıklarına, kaba davranışlarına, yanlışlarına susamaz olmuş ve onlara bir bir anlatmış içinde bulundukları kötülüklerin, karanlık dipsiz bir kuyuya benzediğini. Yaradan a dua etmelerini, söylüyor, yaptıkları kötülüklerden vazgeçmelerini istiyormuş.

Yıllarca anlatmış Yunus yaşadığı şehirdeki o karanlık kalpli insanlara, birliği, beraberliği, sevgiyi, saygıyı, paylaşmayı, yardımlaşmanın güzelliğini …. Günler günleri , günler haftaları haftalar ayları aylar yılları kovalamış….
Ne var ki uzun yıllar çok uğraşmasına rağmen çok az kişi inanmış O’na çok az kişi dinlemiş, bir iki kişi anlamış Yunus’u. Yunus bu duruma çok üzülürmüş. Günlerden bir gün Ninova’yı terk etmeye karar vermiş.

Bir gemiye binerek oradan ayrılmış.
Gemi yol alırken bir süre sonra birden denizde fırtına kopmuş ama öyle böyle değil. Dalgalar dağlar kadar yüksek, gemi bir yukarıda bir aşağıda beşik gibi sallanıyor, berbat durumda… Denizciler daha önce hiç böyle bir şey görmemişler.

Meğer ki Gemidekilerin inançlarına göre fırtına çıkma sebebi içlerinde efendisinden kaçan bir kölenin bulunması imiş. O kaçak köleyi denize atarlarsa fırtına dinecekmiş. Kim ki bu kişi diye sormuş soruşturmuşlar. Sonunda Yunus itiraf etmiş, anlatmış olan olayları demiş böyleyken böyle oldu.
Yunus, kendisine izin verilmeden yurdunu, halkını, ülkesini terk etmişti. Bu sebeple gemidekilerden kendisini denize bırakmalarını istemiş. Ancak onlar Yunus’u denize bırakmak istememişler. Yunus onlara kurada kendisinin çıktığını söylemiş ancak Onun efendisinden kaçan bir köle olmadığını anlamışlar. Bu yüzden kurayı bir daha, bir daha çekmişler. Üçünde de Yunus çıkınca onu denize bırakmışlar.
Yunus’u bir müddet sonra çok büyük bir balık kocaman midesinde misafir etmiş, Amma velakin bakın Allah’ın hikmetine ki Balık onu misafir etmiş kocaman midesinde ama ona zarar vermemiş. Balığın karnı karanlıkmış. Yunus Balığın karnında tam kırk gün kırk gece kalmış. Günler günleri kovalamış. Yaptığından dolayı çok üzülüyormuş. Bu müddet içinde de sürekli dua etmiş.

Ve nihayet

Yunus’un duasını kabul edilmiş. Onu misafir eden büyük balık, Yunus’u kıyıya bırakmış. Balık ona zarar vermemiş ama bu süre içinde halsiz ve bitkin düşmüş. Bir süre sonra kendine gelmiş ve şehirde geride bıraktığı halkını, ülkesini çok merak etmiş.
Bu esnada Ninovalılar da Yunus’a inanmadıklarına, O’nu dinlemediklerine pişman olmuş, her yerde O’nu aramaya başlamışlar. Ninovalılar pişman olmuşlar, tüm yaptıkları kötülüklerden vazgeçmişler ve kötülük çukurundan, karanlık kuyulardan kurtulmuşlar. En sonunda Yunus’u bulmuşlar. Yunus da onların pişman olmasına, iyiliği, doğruluğu, güzelliği seçmelerine çok sevinmiş.

O günden sonra yine eskisi gibi mutlu, huzurlu, birlik beraberlik içinde insanca yaşamışlar….

Derleyen-yazan
Şerife Sakarya

Start typing and press Enter to search

Skip to content