MİTLER VE GÖZYAŞLARI

Print Friendly, PDF & Email

Zamanın birinde biri çoban biri çiftçi olan iki erkek kardeş yaşarmış. Kardeşler bir gün, inandıkları yaratıcıya sunmak üzere sahip oldukları şeylerden bir sunu hazırlamışlar. Çoban olan kardeş sürüsündeki yeni doğan kuzularından ve özellikle yağlarından getirmiş, çiftçi olansa toprağının ürünlerinden koca bir sepet hazırlayıp sunmuş. Fakat ikisinin de hiç hesap etmediği bir şey olmuş: çoban olan kardeşin sunusu kabul edilirken, çiftçi olan kardeşinki kabul edilmemiş. Çiftçi kardeş çok öfkelenmiş ve hemen suratını asmış. Sonra göklerden bir ses duyulmuş: “niçin suratını astın, doğru olanı yapsan seni kabul etmez miyim?” duyduğu bu sese rağmen çiftçi olan öfkesine söz geçirememiş ve o hırsla kardeşini öldürmüş. Sonra yine göklerden bir ses duyulmuş. Kardeşini öldüren çiftçi cezalandırılmış, ektiği toprak hiçbir zaman hasat vermeyecekmiş.

Bu hikaye bir yerden tanıdık geldi mi? Hatırlayamayanlar için yardımcı olayım, kutsal kitapta bahsi geçen Habil ve Kabil’in hikayesi. Burada mevzu bahis bir kardeş rekabeti, iki kardeşin yaratıcının hoşnutluğunu kazanmak için girdikleri rekabet söz konusu. Kardeşlerin isimlerini Kitab-ı Mukaddes’ten öğreniyoruz, Kur’an-ı Kerim’de isimler geçmiyor fakat her iki kitapta da anlatılanlar aynı. Bir de kutsal kitaplarda görmediğimiz fakat diğer yazılı metinlerde karşımıza çıkan başka bazı kardeş rekabeti hikayeleri var. Bunlardan en meşhurlarından biri Roma İmparatorluğu’nun kuruluş miti olarak anlatılan Rumus ve Remulus’un hikayesi. İkiz kardeşler, dedelerinin kardeşi tarafından tuzağa düşürülüp yeni doğdukları sırada saraydan atılıyorlar. Bir çoban tarafından tesadüfen bulunana kadar bir kurt tarafından emzirilen bebekler –türk destanlarını anımsatan bir motif- büyüyüp de gerçeği öğrendiklerinde geriye dönüp intikamlarını alıyorlar ve dedelerini yeniden tahta çıkarıyorlar. Ve kurtarıldıkları yerde bir kent kurmaya karar veriyorlar. Kent kurulduktan sonra Romulus kardeşi Remus’u öldürüyor ve tek başına hakimiyet sürüyor. Anlatının bundan sonraki kısmı da bence oldukça ilginç fakat burada kalıp farklı bir noktaya doğru götürmek istiyorum sizi. Biri kutsal kitaplarda geçen diğeri geçmeyen ama aynı konu üzerine, kardeşlerden birinin ölümü ile sonuçlanan kardeş rekabetine odaklanan iki farklı hikaye anlattım size. Bu iki hikayeyi birbirinden ayıran şey ne? Habil ve Kabil hikayesini, diğer masallardan ya da hikayelerden ayıran şey bu hikayenin kutsal kitapta anlatılıyor olması mı? Ya da şöyle sorayım; kutsal kitapta anlatıldığı için Habil ve Kabil anlatısına bir masal ya da hikaye olarak bakamaz mıyız? rumus ve Remulus’un hikayesi ile neden kutsal kitaplarda karşılaşmadık da farklı bir edebi eser türünde karşımıza çıktı?

Mitler, masallara çok yakın anlatılar. Her ikisinde de olağanüstü varlıklar, süper güçler, trajik olaylar mevcut. Fakat bir noktada birbirlerinden ayrıldıklarını görüyoruz. Mitlerde karşımıza çıkan kahramanlar tanrılar olurken masallarda olağaüstü kahramanlarla tanışırız. Eliade, mitlerin hala canlılığını koruduğu toplumlarda masallardan ya da fablardan titizlikle ayrıldığını söyler. Şunu belirtmekte fayda var, toplumları anlamak amacıyla mitlerin incelemesini gerçekleştiren bilginler, onlara fabl ya da masala yaklaştıkları gibi yaklaşmak yerine içine doğduğu toplumun mite nasıl yaklaşmayı seçtiğine göre yaklaşmanın daha doğru olduğunu ortaya koymuşlardır. Zira arkaik toplumlarda mitler, masal ve fabllar gibi kurmaca bir metin değil, gerçek bir öyküyü belirtir. “üstelik kutsal sayıldığı, örnek oluşturduğu ve anlamlı olduğu için oldukça değerlidir” (Eliade, 11). Bu yolla yaşama anlam ve değer kazandırır.[1] Bu durum, arkaik toplum insanının anlaşılmasında oldukça mühim bir yer tutar.

Yerlilerin yalancı öykü olarak adlandırdıkları masallar, fabllar ve benzeri anlatılar zaman ve mekan gözetmeksizin anlatılabilmelerine karşın mitler ancak kutsal bir zaman süresi boyunca ezberden okunmalıdır. Eliade bu alışkanlığın arkaik evreyi aşmış halklarda bile hala varlığını koruduğunu söyler. “Türk-Moğol kökenli halklarda ve Tibetliler’de Gesar çevriminden olan destansı şiirler ancak geceleri ve kış boyunca okunabilir. Ezberden okuma işi güçlü bir büyüyle bir tutulur. Bu her türlü üstünlüğü elde etmeye, özellikle avda ve savaşta başarı sağlamaya yardımcı olur. Mitlerin sahip oldukları bu güçlü anlam zamanla değişmiştir ve Yahudi-Hristiyan anlayışı içerisinde iki Ahit’ten biri tarafından doğrulanmayan ya da geçerli sayılmayan her şey yalan ya da hayal ürünü alanına itilmiştir.” [2] İslam geleneği de Yahudi geleneği ile birçok açıdan benzerlik gösterir. Mitlerin İslam geleneği içerisinde bahsettiğimiz güçlü anlamına sahip olmadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Fakat Kur’an-ı Kerim’de birçok öykü anlatılır. Girişte bahsettiğim Adem’in iki oğlunun öyküsü, Nuh Tufanı, İsrailoğulları’na gönderilen peygamberin Kızıldeniz’i ikiye ayırarak karşıya geçmesi bunlardan bazılarıdır. Anlatılan kişiler olağanüstü özelliklerde verilmeseler de meydana getirdikleri olaylar onları olağanüstü kişiler kategorisine sokmamız için yeterlidir. Kur’an’da, peygamberlerin her yönleri ile insanlara benzedikleri vurgulansa da bu gibi mucizeleri gerçekleştiriyor olmaları onları sıradan insanlardan ayırır. Ve inananların kitaplarda anlatılan bu gibi öykülere sarsılmaz bir inançla bağlı olduklarını görürüz. Bu noktada, masal gibi, bir anlatıdan ibaret olmayıp gerçekten meydana gelmiş olmalarına duyulan inanç bakımından mitlerle kutsal kitap öykülerinin benzerlik taşıdığını söyleyebiliriz. birbirlerinden ayrıldıkları noktada ise masallarla mitleri birbirine paralel olarak inceleyebiliriz. Fakat hepsinin nev-i şahsına münhasır tavrı üçünü de birbirinden ayırmış, mitlerin hala canlılığını koruduğunu toplumlarda kutsal kitap öyküleri ile masalları farklı iki gruba yerleştirmiştir.

Anlatılan onlarca masal, kutsal kitap öyküsü ve mitlere sahip olmamız ve hepsinin birbirine dokunmadan ama birbirinin sahip oldukları anlamları destekler biçimde varlıklarını sürdürmesi hem bugün yaşadığımız insanlara olan yaklaşımlarımızı hem de tarih boyunca gelip geçmiş toplumlara karşı tavrımızı belirleyen çok önemli bir noktadır. Biri diğerinden daha az önemli değildir yahut birinin anlattığı şey diğerine nazaran daha az gerçektir diyemeyiz. Yaşamı eğlenceli kılan bu zengin anlatılanlardan yaşama dair, geçmişe ve bugüne dair ve hatta geleceğe dair öğreneceğimiz birçok müstesna şey var.

Hepinize tılsımlı günler diliyorum! Gününüzdeki mucizeleri bulup kendi masalınızı ya da mitinizi yazmanızda yardımcı olacaktır. Kutsal metinlerdeki öykülere dokunmamak ise hepimizin iyiliğine olacaktır.

  1. Eliade, Mircea. Mitlerin Özellikler, Çev.: Sema Rifat, Alfa, İstanbul, 2017.
  2. A.g.e. s.22

Start typing and press Enter to search

Skip to content