BİR ÇANKIRI MASALI ÇAKUŞ

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş bir adamın üç oğlu varmış. Fakat bu üç oğlanlar babalarıyla hiç geçinemiyorlarmış. Bir gün babaları bunlara çok kızmış ve evden kovmuş. Üç kardeş baba ocağını terketmişler. Bir ağaya üçü hizmetkar durmuşlar. Ağanın işleri pek çokmuş. Büyük kardeşle ortanca kardeşleri çok çok alıştıkları halde küçük kardeşleri hiç çalışmazmış.

Bu en küçük kardeşin büyük bir tepenin başında küçük bir kulesi varmış orada yaşarmış. Adı da Çakuşmuş. Çakuş’un bir kedisi ile bir kavalı varmış. Akşama kadar kavalını varmış. Akşama kadar kavalını çalar, kedisini de yana alır, gezer dururmuş. Diğer kardeşleri ise O’nun bu durumuna çok kızıyorlarmış. Ve nihayet daha fazla dayanamışlar. Bir gün bunu ağaya şikayet etmişler. Ağa’ya:

-Ağa Çakuş senin ahlaksızlık ediyor, kadınlarla geziyor. diye iftira atmışlar. Ağada çakuşa çok kızmış.

-Çağırın şu herifi buraya gelsin beni görsün demiş Çakuşa haber verilince Ağanın yanına gelmiş Ağa:

-Dağdaki devin karısının yatak odasında, yattığı yerin arkasından bir namazlağası vardır, onu alıp getirdin ne ala yoksa seni celladlara teslim ederim, demiş.

Çakuş merak etmiş.

-Ağa bu namazlağanın ne özelliği var ki sen onu istiyorsun diye sormuş. Bunun üzerine ağa hiddetlenip

-Sen bilmezsin ne diyorsam onu yap. Ya getirirsin, ya da boynun gider ona göre. Deyip kestirip atmış.

Bunun üzerine Çakuş yola çıkmış. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düş gitmiş. Devin evini bulmuş. Devin evinde pek çok kapı varmış. Çakuş yerden bir kaç taş toplayarak kapılardan bir bir geçmeye başlamış. Her açıpta girdiği kapının önüne bir taş koyuyormuş. ‘ Kapılar örtülünce açılmaz belki’ diye düşünüyormuş. Girdiği altı kapının önüne altı tane taş bırakmış. Ama topladığı taşlar bitmiş. Çakuş’un önünde bir kapı daha varmış. Çakuş o kapıyı da açarak içeri girmiş. O’nun girmesiyle de kapı arkasından kapanmış. Kapı kapanır kapanmaz dev saklandığı yerden çıkarak Çakuş’un karşısına dikilmiş. O’nu yakalayarak bir direğe bağlamış. Karısına da:

-Hanım bu gün akşam benim ağabeylerim misafir olarak gelecek. Bu ademoğulunu yemeğe hazırlada akşam bunu yiyelim, demiş. Sonrada evden çıkıp gitmiş. Devin karısı da kör, kesmez bir bıçak alarak gelmiş, Çakuş’un karşısına dikilmiş.

-Seni bu kör bıçakla kesip pişireceğim, deyince Çakuş ona:

-Abla şu ellerimi çöz, bıçağı ben bari bileyeyim. Kör bıçakla canım daha çok acır. Bileyeyim ki hem senin işin kolaylaşsın, hem de benim fazla canım yanmasın, demiş. Bunun üzerine dev karısı Çakuş’un ellerini çözmüş. Çakuş’a kör bıçağı vererek “Haydi şu bileği taşında bıçağı bile” diyerek ona vermiş.

Çakuş nenesinden dinlediği masallarda dev analarının merhametli olduklarını duymuşmuş. Hemen bir fırsatını bulup onun sol omuzundan geriye attığı memesine yapışmış ve copur copur emmeye başlamış. Meğer dev anasının memesinden hala süt geliyormuş. Çakuş sütü emdikçe dev anası ağlamış, sütü emdikçe dev anası ağlamış.

Çakuş emmeyi bırakınca dev anası dönmüş ve

-Be ademoğlu eğer mememi emmeseydim, seni bu kör bıçakla kesip pişirecektim ama madem ki mememi emdin. Artık sende benim evladımsın. Şimdi bana bir koyun getir onu kesip pişiyereyim, seni de saklayayım. Herkes uyuduktan sonra çekilip gidersin. Hem sen buraya niye geldin onu bana de hele diye sormuş.

Çakuş hemen süt anasına durumu olduğu gibi anlatıp namazlayı almaya geldiğini söylemiş. Dev anası başlamış gülmeye. Sonra da

-Senin bu padişah delimidir nedir, namazlayı ne yapacak. Namaz kılmayan adam namazlayı niye ister ki, çık yukarıya benim yatak odamda sandığın üzerinde al senin olsun. Demiş.

Çakuş hemen üst kata çıkıp dev anasının yatak odasından namazlayı almış ve hızlıca tekrar saraya dönerek padişahın önüne koymuş.

-İşte Ramazan ağa al, sen buyurdun ben getirdim. Başka bir emrin var mı? demişler.

Ağa bu işe çok sevinmiş.

-Sağol Çakuş. Başka bir diyeceğim yok git işine bak.

Çakuş yine ağanın yanından ayrıldıktan sonra kedisi ve kavalını alarak eski yaşantısına dönmüş. Günler aylar böyle geçip giderken kardeşlerinin gözüde hep Çakuşun üzerindeymiş. Onun bu yaşantısı kardeşlerinin hiç hoşuna gitmiyormuş. Günlerden bir gün yine dayanamamışlar ve Ağaya Çakuş’u müzevirlenmişler.

-Ağa. Çakuş yine serkeşlik ediyor, hiç bir işe elini sürmüyor, sağda solda geziyor, aylak aylak konuşuyor bir de senin hiç bir işe yaramadığını söylüyor, diye yine iftira etmişler. Ağa bu işe temelli kızmış.

-Çağırın şu herifi benim yanıma demiş. Çakuş’a yine haber vermişler. O da Ağanın yanına varmış. Ağa!

-Çakuş, o gidip namazlağasını getirdiğin devin kızı vardır. O kızın parmağında da güzel bir yüzük bulunur. Gidip bana getireceksin, demiş. Çakuş bu hal üzerine yola çıkmış. Gide gide devin evi tekrar bulmuş. Evin yanındaki çeşmenin başına oturmuş orada beklemiş biraz sonra devin kızı çeşmeye su doldurmaya gelmiş.

Devin kızı suyu doldururken Çakuş beraberinde getirdiği sabunu çıkarıp çeşmenin başına koymuş ve dev kızına demiş ki,

-A dev kızı ellerin ne kadar da kirlenmiş al sana sabun elini yüzünü yıka da kirin gitsin. Amma şu yüzüğünü de parmağından çıkar yüzünü sabunlarken derisini cırabilir.

Dev kızı Çakuşa,

-Teşekkür ediyorum iyilik sever insan. Demiş ve sabunu köpürtmeden önce parmağındaki yüzüğü çıkarıp çeşmenin taşının üstüne koymuş. Sonra başlamış sabunla elini yüzünü köpürte köpürte yıkamaya. Yüzü sabunla kaplıyken Çakuş hemen taşın üstündeki yüzüğü alıp kaçmış.

Ağaya getirip vermiş. Yine eski hayata dönerek bildiği gibi gezip tozmaya başlamış. Ama kardeşleri de hep onu gözetlemekteymişler. Yaşadığı hayatı çekemedikleri için tekrar Ağaya gitmişler:

-Ağa bu Çakuşta işi iyice azattı. Duydukki senin küçük kızında gözü varmış. Onunla evlenmeyi düşünüyormuş. Hatta onun da aklını çelerek ayartmış. Bizden demesi haberin olsun. Dediklerinde

ağa:

-Çağırın bakayım onu benim yanıma, demiş.

Çakuşa haber vermişler Ağanın yanına gelince Ağa:

-Bu sefer gidip o devi bana alıp geleceksin yoksa seni cellata teslim edip canını aldıracağım, demiş. Bunun üzerine Çakuş:

-Ağa benim bu işi yapabilmem için senden bazı isteklerim olacak. Bunun için sen bana iki öküz, dört kilo çivi, iki tane öküz zili vereceksin, demiş. Hemen istediğini yerine getirmişler.

Çakuşta bunları alarak yola çıkmış. Devin evinde yaklaştığı sırada devi görerek bağırmış.

-Dayı ne arıyorsun?

-Çakuşu arıyorum.

-Çakuşu ne yapacaksın?

-O herif benim karımı kandırdı. Kızımın parmağından yüzüğünü çaldı. Onun için arıyorum. Hem biz devlerle insanoğlu dost olamayız. Siz insanlardan hep yanlışlık gördük, hem kadirsizlik gördük. Sizde vefa yok, dostluk yok, kardeşlik yok. Her seferinde güvenimizi sarstınız deyince Çakuş:

-Ben de onu arıyorum gel beraber arayalım, bulalım, demiş. İkisi beraber aramaya başlamışlar. Sonra dinlenmeye başlamışlar. Bir ara Çakuş, Deve:

-Yahu şu ağaçtan oluk yapsak.

-Ne yapacaksın oluğu?

-Çakuşu yakalayınca içine koyarız ve rahatça ne yapacağımızı düşünürüz. Hem böylece elimizden kaçamaz, demiş.

Devle beraber kalkmış bir oluk yapmışlar. Oluk bitince de Çakuş, Deve:

-Bayağı büyük bir oluk oldu dev ağa. Am asana göre değil, sen bu oluğun içine giremezsin. Demiş.

Dev, bir oluğa bakmış, bir Çakuşa bakmış ve

-Ben bu oluğun içine girerim. Demiş.

Bunun üzerine Çakuş,

-Hele girde bir göreyim nasıl giriyormuşsun. Demiş.

Dev oluğun içine girince, Çakuş hemen oluğun ağzını kapatıvermiş. Dev içerde çırpınırken oluğun ağzını çivileyerek devi içeride hapis etmiş. Sonra

Deve:

-Aradığın Çakuş benim. O söylediğin işleri ben yaptım. Şimdi de seni Ağa’ya götürüyorum, diyerek öküzleri oluğa koşmuş ve sürüye sürüye Ağa’nın oraya doğru giderken karşılarına dev anası çıkmış.

Bakmış ki Çakuş kocasını oluğun içine hapsetmiş ağaya götürüyor. Hemen önüne geçip

-Seni oğlum belledim, sütümü içtin, sende hiçmi vefa duygusu kalmadı. Kocamı bırak evlatlarımı babasız bırakma. Hem senin yanında çalıştığın ağa çok kötü kalpli ve kötü niyetli. Tıpkı kardeşlerin gibi. Onlar seni ağaya gammazlıyorlar, ağa da seni bize musallat ediyor. Sana söz veriyorum bir zararımız dokunmaz. Hem bugüne kadar kime ne zararımız dokunmuş ki. Biz her yazın ortasında ormanda odun keser ağanın adamlarına satarız, onunla geçiniriz. Ağa tüm ormanın kendisinin olmasını istediği için sana bu görevleri verip bizim başımıza musallat etti.

Deyince Çakuş oynanan oyunun farkına varmış. Hemen oluğun ağzındaki çivileri sökmüş ve dev adamını serbest bırakmış. Dev adamı hemen karısının arkasına geçip

-Ben bu insanoğlundan çok korktum hanım. Hem çok akıllı, hem de karnında kırk tane tilki var, kırkının da kuyruğu birbirine deymiyor. Oyunu çok bu ademoğlunun. Yürü biz gidelim ormanın içinde kaybolalım. Kızımızı oğlumuzu da alalım bird aha bunların bulunduğu yerlerin yakınından bile geçmeyelim. Demiş.

Sonra Çakuş çok üzülmüş ama devleri geri çevirememiş.

Oturmuş başlamış düşünmeye. Sonra da kendi kendine “Hele durum bakalım ben de size bir oyun oynayayım ki el de beğensin sel de beğensin.”

Sonra oluğun ağzını bir iyice tekrar çivilemiş ve sürüye sürüye öküzlerle birlikte ağanın çiftliğine kadar gelmiş. Herkes bu sefer Çakuşun öleceğini ve bu işi başaramayacağını düşünmüş ama karşılarında sapasağlam görünce çok şaşırmışlar.

Ağa

-Getirdin mi devi? Diye sormuş.

Çakuş,

-Getirdim ağa. Bu oluğun içinde hemde ölü. Şimdi senden bir isteğim var. bana bu devi niye öldürttün onu hele bir söyle bakalım.

Ağa,

-Sen benim malıma zarar verdin, kızıma göz koydun, namusuma dil uzattın deyince çakuş olan biten her şeyi bir bir anlatmış. Ağabeylerinin karınlarındaki tilkileri, hile ve oyunlarını ağaya bir bir anlatmış. Sonra ağanın niyetini de yüzüne söylemiş. Tabi buna köylü de şahit olunca herkes yerden bir taş alıp ağaya ve Çakuşun kardeşlerine fırlatmaya başlamış.

Ağa da kardeşleri de yaptıklarına çok pişman olmuşlar. Sonra ağa Çakuş’a,

-Çakuş kendimi sana affettirmek için kızımı sana vermek istiyorum. Gel hem kızımla evlen damadım ol, hem de tüm malımı mülkümü sen idare et. Kardeşlerine de ne istersen yapmaya sen karar ver demiş.

Çakuş bunun üzerine,

-Ağa peki kızınla evlenirim, malını mülkünü de idare ederim. Kardeşlerime gelince onlar ana baba bir kardeşlerimatsan atılmaz, satsan satılmaz. Onlarda burda kalmaya devam edecekler ama gözlerim üzerinde olacak. Anamı babamı da buraya getireceğim, onlarda bizimle yaşayacaklar. Ahir ömürlerinde mutlu olsunlar.

Güzel bir düğünle Çakuşla ağanın kızı evlenmiş. Çakuş kardeşlerini ahırlarda ineklere bakmala görevlendirmiş, sonra anasını babasını da yanına getirmiş ve uzun yıllar mutlu Mesut bir şekilde yaşayıp gitmişler.

Bu masalda burda bitmiş. Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

Start typing and press Enter to search

Skip to content