DOĞRU KURULAN İLETİŞİM

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış, bir yokmuş.
Sevgi her engeli aşmış.
Buna inanmayan hepten şaşırmış.
Düz ovada ayağı taşa takılmış.

Küçük ve şirin bir ilçede ailesiyle birlikte mutlu ve huzurlu yaşayan, içi kıpır kıpır Aysel adında bir çocuk yaşarmış.

Aysel doğuştan görme engelliymiş. Engelini kafaya takmaz, aileside ona engelli olduğunu hissettirmezmiş. Evinin önünde ağaçlara tırmanır, ilçenin şehir ve sokaklarını elinde beyaz bastonu olmadan rahatlıkla dolaşabilirmiş. Çünkü bu ilçede herkes birbirini tanır, herkes herkese saygı duyarmış.

Aysel yedi yaşına gelince ailesi onu okula göndermek istemiş fakat ilçesinde ona uygun donanımlı okul yokmuş. İlçenin bağlı olduğu ile taşınmaları gerekiyormuş.

Aysel büyük şehre gitmek istemiyor, ailesine üzüntüsünü belli ediyormuş. Bu konu aile meclisinde tartışılmış, anne ve baba çocukları için büyük şehre yerleşmelerinin uygun olacağına karar vermişler.

Ve il merkezinde güzel bir sitede kutu gibi bir eve yerleşmişler.

Aysel ilçede özgürce dolaşabilirken burada birazcık zorlanacağını düşünmüş, nasıl arkadaş bulacağım diye bayağı bir hüzünlenmiş. Annesi onu teselli etmiş, “Üzülme Aysel, büyük şehirde kendine uygun, görme engellilerinde eğitim aldığı güzel bir okula yazılacaksın. Hem okul arkadaşların olacak hemde siteden yeni yeni arkadaş edineceksin. Bu şehrede yabancılık çekmeyeceksin”diye söylemiş. Aysel ertesi gün okuyacağı okuluna gidince arkadaşlarının yoğun ilgisiyle karşılaşmış. Çok mutlu olmuş. Okulun ilk günü olmasına rağmen hoş bir vakit geçirmiş. Öğretmeninin iç rahatlatan sohbeti ve tatlı sesini duyunca kaldığı şehre ısınmaya başlamış. Akşam olup yaşadığı siteye dönerken, oturdukları evin yan dairesindeki komşular, Aysellerin evine misafirliğe gelmişler. Komşularının kızı elif ile Aysel çok iyi dostluk kurmuşlar. Sürekli görüşmek için sözleşmişler. Fakat Aysel’in aklına takılan bir sorun varmış. Elif’le Aysel saklambaç oynadıklarında Elif bilerek Aysel’in kendisini bulmasına yardımcı oluyormuş. Körebe oynayınca Elif bilerek kendini yakalatıyormuş. Aysel ilk gün olduğu için aldırmasa da Elif’in bu tavrı diğer günlerde devam etmiş. Aysel arkadaşını birkaç kez uyarmak istesede Elif ben arkadaşıma yardım ediyorum, onun gözü görmüyor, oyunun tadına varsın, düşüncesiyle huyundan vaz geçmiyormuş. Yine bir tatil günü sitenin çocukları topluca yakartop oynamaya karar vermişler, Elif ve Ayselde oyuna dahil olmuşlar. Sıra Aysel’e geldiğinde Elif’te bir panik oluşmuş. “Aysel o oyunu oynayamaz” diye onun adına karar vermiş. Aysel eve döndükten sonra Elifi birkaçgün arayıp sormamış. Annesi sebebini sorsada anlatmak istememiş. Bu küskünlüğe Elif de çok üzülmüş. Sebebini bilmeden “Ben Aysel’e ne yaptım ki” diye günlerce sorgulamış. En sonunda arkadaşının kapısını çalarak Aysel’in annesine onunla görüşmek istediğini ifade etmiş. Aysel asık suratla arkadaşını karşılamış. Aysel’in anneside yaptığı leziz revani ve kurabiyelerinden odaya servis yapmış. Elif söze girmiş; “Arkadaşım, ben seni çok seviyorum, birlikte çok güzel dostluğumuz oldu, birkaç ayda her şeyimizi paylaştık. İlk geldiğin günün sonrası tanıştık ama hiç birbirimizden ayrılmamıştık. Ben bilmeden, istemeden bir hatamı yaptım? Neden bana darıldın?” Aysel arkadaşına ondan uzaklaşmasının sebebini anlatmaya karar vermiş. “Elifçiğim, ben görme engelliyim ama birçok şeyi kendim başarabilirim. Bana yardım etmek istiyorsun Allah razı olsun ama ben kendimin yapabildiği faaliyetlerin senin tarafından yapılmasını istemiyorum. Daha önce yaşadığım ilçede, körebe oyunumu diğer arkadaşlarımla birlikte rahatlıkla oynardım, saklambaç en sevdiğim oyunlar arasındaydı. Hatta ağaçlara tırmanır, maymunlar gibi daldan dala zıplardım. Belki düşerdim, yaralanırdım ama kendi oyunumun eğlencesine varırdım. İster engelli olsun ister olmasın, insanın kendi emek ve alınteriyle yaptığı her şey ona tatlı gelir. Hedefimize ulaşmak istiyorsak çaba göstermeliyiz. Ben zorlandığım, güçlük yaşadığım bir olayda zaten senin yardımını isterim. Unutma ki ‘bedava peynir sadece fare kapanında bulunur.”diye söylemiş.

Elif bu inceliği düşünemediği için arkadaşından özür dilemiş. “Bir daha sana karşı bu kadar koruyucu davranmayacağım.” demiş. Aysel ise, Ben küsmemiştim fakat bu rahatsızlığımı sana nasıl ifade edeceğimi bilememiştim.” diyerek konuşup barışmışlar. Aysel ise arkadaşına; “Bazı ailelerde engelli çocuklarını aşırı koruyucu tutum izleyerek onları sınırlıyor. Her şeylerini kendilerinin yapacağını sanıyorlar, görme engelliyse beyaz bastonlarını çocuklarına vermeyip gidecekleri her yere onunla gidiyorlar. Çocuk ise hayata karşı ürkek oluyor .”diyerek kendinden beklenmeyecek bir büyüklükte mükemmel bir söz söylemiş.

Gökten üç elma düşmüş; birincisi, çocuklarını doğrulara karşı sınırlandırmayan ailelerin kafasına, ikincisi; öz güven sahibi olanların kafasına, üçüncüsü ise, anne babasını dinleyen okuyucularımızın kafasına düşmüş.

Selman DEVECİOĞLU

Start typing and press Enter to search

Skip to content