KARA SİNEK VE UĞUR BÖCEĞİ

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş…

Evvel zamanların birinde çok güzel bir orman varmış. Öylesine güzelmiş ki, ormandaki herşey rengarenkmiş; ağaçlar, çiçekler, hayvanlar…Ormandaki ağaçların da rengarenk lezzetli meyveleri olurmuş.

Bu ormanda kara sinek ve arkadaşı uğur böceği varmış, birlikte çok güzel oyunlar oynarlar, sohbet eder, eğlenirlermiş. Oyun oynamaktan yorulunca da mor ve pembe renkli enfes böğürtlen çalılarına giderler, karınları davul gibi olana dek böğürtlen yerlermiş. Ağızlarının kenarları böğürtlen rengine boyanır, birbirlerine bakar gülerlermiş, sonra da ırmağa gider boya olmuş yüzlerine bakar, billur sularından kana kana içerlermiş.

Günler böyle geçip giderken, ilkbahar gelmiş. Rengarenk çiçekler açmış, eşsiz kokuları her yeri kaplamış. Kara sinek hayranlıkla etrafına bakmış ve bir de ırmaktaki kendi yansımasına, derin bir iç çekişten sonra kendi kendine “şu ormandaki tek çirkin şey benim, şu hâlime bak, simsiyahım, oysa herkes rengarenk… Arkadaşım uğur böceğinin ne güzel kırmızı kanatları ve benekleri var…”diye konuşmuş.

Bu konuşmasını işiten ırmak üzülmüş kara sineğin kendine haksızlık etmesine fakat ne dediyse de dinletememiş.

Kara sinek içine kapanmış giderek. Uğur böceği ne kadar oyun oynamaya çağırdıysa da çeşitli bahanelerle gitmemiş kara sinek.

Arada ırmağın kıyısına gidip gidip dertleniyormuş. Bir gün ırmak demiş ki “seni üç gün sonra güneş battığında buraya davet ediyorum kara sinek, ailenden izin al da gel olur mu? ” Kara sinek gitmek istememiş önce, oflamış puflamış ama ırmak rica edince kıramamış ve hevessiz bir şekilde tamam demiş. Saatler birbirini kovalamış ve üç gün geçivermiş. Kanatları yere doğru, başı öne eğilmiş, mutsuz bir şekilde yürüyerek gitmiş kara sinek ırmağın yanına güneş batınca. ” Geldim” demiş, geldim de ne oldu dercesine. “Hele bir otur” demiş ırmak vakur bir şekilde, oturmuş konuşmuşlar. Karanlık iyice bastırmış, kara sinek ırmağa bakınca kendini göremez olmuş ancak ırmak ” bana bakmaya devam et” demiş, biraz zaman geçince ise muhteşem bir gökyüzü manzarası karşısında adeta büyülenmiş kara sinek. Pırıl pırıl parlayan bir dolunay ve göz kırpan milyonlarca yıldız….”Şimdi aylardır yerden kaldırmadığın başını kaldır da gökyüzüne bak,bana yansıyanın hakikati orada” demiş ırmak. Kara sinek gökyüzüne bakmış ve hayranlığı ağzını açık bırakmış. Saatlerce gökyüzünü izlemiş kara sinek.

Irmak demiş ki “Gördün mü bak, hayranlık duyduğun gökyüzü de kara tıpkı senin gibi ve gözlerin ışıl ışıl, tıpkı karanlığın içinde parlayan ay ve yıldızlar gibi. Kanatların şeffaf, tıpkı benim herşeyi yansıtan billur sularım gibi. Tabiattaki herşeyin, herkesin kendine özgü bir güzelliği, rengi, ahengi vardır ve senin de var. Yeter ki farkında ol ve ışığını yaymaya devam et” demiş.

Kara sinek ırmağın söylediklerini anlamış ve bir daha hiç unutmamış. Sabah ilk işi arkadaşı uğur böceğinin yanına gitmek olmuş. Yine oyunlar oynayıp gülmüş, eğlenmişler. Rengarenk ormana rengarenk kahkahalar eklenmiş.

Onlar bilmiş sahip olduklarının kıymetini, biz de bilelim kıymetini…

Gökten düşmüş rüç elma, üçü de rengarenk…

Start typing and press Enter to search

Skip to content