Nuh’un Gemisi

Print Friendly, PDF & Email

Üşüdüm üşüdüm Yolda susam taşıdım Susamı benden aldılar Beni yola saldılar Yolda bir elma buldum Elmayı tata verdim Tat bana darı verdi Darıyı kuşa verdim Kuş bana kanat verdi Kanatlandım uçmaya Hak kapısın açmaya Hak taşı hak taşı Altın bilezik taşı Senin baban beyse Benim babam subaşı, Bir varmış, bir yokmuş, Allah’ın deli kulları pek çokmuş.

Çok eski zamanlarda büyük bir çöl kenarında yasayan insanlar iyilik yapmayı unutmaya başlamışlar. Birbirlerine, hayvanlara ve canlılara zarar vermeye başlamışlar. Doğruları söylemez, birbirleriyle paylaşmaz, iyilik nedir bilmez olmuşlar. Yetmezmiş gibi bir de yaratıcıyı unutmuşlar. Taştan, topraktan, çamurdan hatta ve hatta helvalardan evet evet yanlış duymadınız hani şu annelerimizin ananelerimizin kavurduğu mis kokulu helvalardan bile heykeller yapıp, bunlara dua etmeye başlamışlar.

Yaradan bu insanları uyarmak için Nuh adında bir elçi, bir öğretici görevlendirmiş. Yumuşak huylu, sabırlı, iyiliksever, cömert, adil ve kararlı bir insanmış Nuh.

Nuh, yaşadığı bölgedeki halkı bu davranışlarını bırakmaları konusunda uyarmış. Onlara güzel öğütler, nasihatler söylemiş. Yaptıkları yanlışları bir bir anlatmış insanlara. Bu şekilde yaşamaya devam ederlerse dünyanın dengesinin bozulacağını ve sonunda kendilerinin de zarar göreceğini söylemiş:

“Ey Halkım! Ben iyiliğiniz için size öğüt veriyorum. Putlara, bu kendi ellerinizle yaptığınız heykellere inanıp dua etmekten vazgeçin.” “Tek olan Yaradan’a inanın”, dediyse de onlar yanlışların da ısrar etmişler. Hatta kendilerini uyaran öğretici Nuh ile dalga geçmişler.

Günler ayları kovaladı, yıldızlarla Güneş kovalamaca oynadı. Nuh elçi olarak yılmadan aylarca uğraşmış. Bazı insanlar Nuh’a inanmışlar ancak inanmayanlar çoğunluktaymış. Hatta Nuh’un karısı ve oğlu Kenan da kendisine inanmayanlar arasındalarmış. Nuh karısı ve oğlu Kenan’ın bu inkâr ve isyanına çok üzülmekteymiş.

İnsanlar kötü davranışlarına devam ettikçe dünyanın dengesi bozulmaya başlamış. Nuh böyle giderse bir sel felaketi yaşayacaklarını ve zor durumda kalacaklarını söylemiş söylemiş ya karısı ve oğlu gülmüşler. Bu koskoca çölde sel mi olacak diye alay etmişler.

Nuh ve Nuh’a inananlar Yaradan’ın isteği ile çok büyük bir gemi yapmaya karar vermişler. Bu gemi çok büyük ve çok dayanıklı olacakmış. Nuh’a inanan iyi insanlar ve her hayvandan bir çift bu kocaman devasa büyük gemiye binmişler.

Çok şiddetli yağmurlar yağmaya başlamış. Bir gün daha da hızlanmış. Bardaktan hatta kovadan boşanırcasına yağmış yağmış. Ve boyu dağları aşan dalgalar her tarafı sarmış. Yeryüzünü sular kaplamış.

Nuh Peygamber ile birlikte gemide olanlar kurtulmuşlar. Yanlarına aldıkları yiyeceklerden bir çorba pişirmişler ve bu çorbaya aşure çorbası adını vermişler. Günlerce, haftalarca bilmem ne kadar zaman gemi ile yol aldıktan sonra nihayet sular çekilip yok olunca Nuh ve arkadaşları sel altında kalan evlerinden, ülkelerinden uzakta başka bir yere yüksekçe bir dağın eteğine yerleşmişler.

Nuh peygamber ve beraberinde gemide olanlar bir bir yeryüzüne dağılmışlar. Çoğalmışlar, yeniden güzel bir hayat kurmuşlar.

Ve ömürleri boyunca iyi insan olarak yaşamışlar.

Gökten üç tas aşure düşmüş üçüde sevenlerin başına. 😊😋

Start typing and press Enter to search

Skip to content