ÇOCUĞUN EDEBİYATTAKİ YERİ 1. BÖLÜM

Print Friendly, PDF & Email

Dünya edebiyatına baktığımızda ‘Çocuk ‘ kelimesi ilk olarak 16. yüzyılda geçmektedir. Peki 16. yüzyıla kadar ‘çocuk’ kelimesi neredeydi? Neden yokmuş gibi davranıldı? İşte bu soruların cevabını aslında sosyolojiye bakarak verebiliriz. 16. yüzyıldan önce toplumun uğraştığı ekonomik, sosyal ve yaşamsal sorunlar çocuğun önemsenmesini güçleştirmiştir. İnsanlar bu dönemde salgın hastalıklar, açlık, yoksulluk ve savaşlarla uğraşmaktaydı. Çocuğun yaşaması bile bu dönemde bir mucizeydi.

Zamanla birlikte gelişen dünya, çocuğu fark etmeye başladı. 16. yüzyıl sonlarında artık ‘çocuk’ figürü sanatın içine girmeye başladı. Önce aile tablolarına sonra da edebiyata dahil edilmeye başlandı. Çocuk edebiyatına bakıldığında çocuğu ön planda tutan veya çocuğa göre eserler düzenlenmesi epey bir zaman almıştır.

Bu dönemden önce çocuklar ve yetişkinler için edebiyat ayrımı yapılmamıştır. Herkes aynı masalları dinlemiş aynı oyunları oynamıştır. Matbaa ile birlikte yeni bir edebiyat doğmuş, yazınsal gelişim artmıştır. 19. Yüzyılda çocuk edebiyatı gelişim göstermeye başlamış ,ideolojik ve dinsel yönelimlerin ilgi alanı olmuştur. Bu yönelimlerin sonucu aşırı öğretici (didaktik) yazınsal metinler ortaya çıkmıştır. Aslında baktığımızda çocuk edebiyatı kendiliğinden değil bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyacı en güzel karşılayan metinler hiç şüphesiz masallar olmuştur. Bu dönemin en önemli masalları , Ezop Masalları, La Fontaine Masalları, Kırmızı Başlıklı Kız, Don Kişot, Uyuyan Güzel, Çizmeli Kedi, Robinson Cruseau ‘dur.Bu eserler çocuk edebiyatında ilk yazınsal çeviri eserler olarak kabul edilir.

2.Dünya Savaşından sonra savaşın etkileri edebiyat eserlerinde de görülmeye başlanmıştır. Çocuk figürü artık yazınsal metinlerde özne haline gelmiş, onun yaşadığı hikayeler anlatılmaya başlanmıştır. Savaşta annesini babasını kaybeden çocukların başından geçenler masallara dönüşmüş ve bir çok kişi tarafından beğenilmiştir. Bu eserlerin en önemlisi Exuperry’nin yazmış olduğu Küçük Prens’tir. Kitapta hem dünya savaşını eleştirir hem de savaşa neden olan insanın iç çöküşünü sorgular. Bu yüzdendir ki günümüze kadar gelmiş ve çocuk edebiyatında hala kitap önerisi olarak sunulan eşsiz bir eserdir.

Her dönemin her milletin kendi içerisinde bölümlere ayırdığı çocuk edebiyatının genel geçerliliği daima sorgulanmıştır. Türk edebiyat dünyasında ise ‘çocuk’ her zaman ön planda tutulmuş, diğer milletlere göre çocuğun eğitimine daha çok önem verilmiştir. Türk edebiyatında çocuğun yeri ve önemini bir sonraki yazımda daha ayrıntılı bir şekilde anlatacağım inşallah.

Genel itibariyle ‘çocuk’ figürünün baş rol oynadığı eserler zamanla öğreticilikten uzaklaşmış, yapısal ve sezgisel anlamlar taşıyan bir hale dönüşmüştür. Bu haliyle yazılan eserler daha çok beğeni almış ve okuyucu tarafından kabul görmüştür. Geleceği oluşturanların çocuklar olduğuna bakılırsa , edebiyatta da çocuğa verilen önemin artması hiç de yadsınamayacak bir gerçektir. Her değişen nesille, o zamana uygun bir eser yazmak geleceği yönlendirmek değil de nedir? Umulur ki; her yerde olduğu gibi edebiyat alanında da çocuğun ön planda olduğu eserlerin artması hepimize iyi gelecektir.

Elif Özcan

UZM. ÇOCUK GELİŞİMCİ

Start typing and press Enter to search

Skip to content