KÜÇÜK YILDIZ

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş. Evren bolluk, bereket ve yıldızlarla doluymuş. Henüz insanlar dünyaya inmemiş maviyi mavi, yeşili yeşil bırakmışlar iken binlerce, milyonlarca yıl önce Samanyolu’nun uçsuz bucaksız kollarında yaşayan küçük bir yıldız varmış. Bu küçük yıldız tanıştığı herkesin beğenisini kazanan afacan bir çocukmuş. İçi içine sığmaz neşesi ve yardımseverliği sayesinde çevresindekilerle hemen kaynaşıverirmiş. Fakat küçük yıldızın boyundan büyük bir de sorunu varmış. Sarı saçlarıyla tüm galaksiyi kendisine hayran bırakan gökyüzünün sultanını, Güneş’i çok kıskanıyormuş. En büyük arzusu onun kadar güçlü ve güzel olmakmış. Çevresindeki tüm yıldızlar küçük yıldızın ne kadar eşsiz bir güzelliğe sahip olduğunu söyleseler de o, bu söylenenlere hiç kulak asmıyor ve durmadan burnunun dikine gidiyormuş. Kendisini Güneş’in büyüsüne öyle çok kaptırmış ki artık kendi güzelliğini göremez olmuş. Bir gün gece göğünde yükselirken yine hayallere dalmış gitmiş bir halde arkadaşı Beid’in sesiyle irkilmiş.

“Sana bir müjdem var Küçük Yıldız!” demiş heyecanla.

“Ah, lütfen hemen söyle yoksa güzel Güneş’imin yanından mı geliyorsun?” demiş Küçük Yıldız.

“Hayır” demiş hüzünle Beid ve devam etmiş “Mimosa bizi gezmeye götüreceğine söz verdi, sana bunu söylemeye geldim”. Altın saçlı sultanından haber alamadığı için çok üzülen Küçük Yıldız hemen kendini toparlayarak sormuş.

“En azından ona biraz daha yaklaşamaz mıyız?” demiş.

“Sorularını Mimosa’ya sakla. Yarın erkenden yola çıkacağız, sakın geç kalma” demiş Beid ve ailesinin yanına dönmüş. O gece Küçük Yıldız hiç uyuyamamış, kendisini hayal aleminin kollarına bırakmış. Güneş olmak nasıl bir duyguymuş? Onun kadar güçlü, onun kadar güzel, onun kadar parlak olmak nasıl bir hismiş çok merak ediyormuş. Güneş’i gördüğünde ona ilk ne diyecekmiş peki? Merhaba mı? Hayır, onun kadar önemli birine bu kadar sıradan bir şekilde yaklaşmamalıymış. Güneş’i zekasıyla etkilemeye kararlı olan Küçük Yıldız, sabaha karşı ne söyleyeceğini bulmuş bir şekilde yola koyulmuş. Mimosa, onlara öncülük ediyor ve gidecekleri yerleri anlatıyormuş. Küçük Yıldız sabırsızlanarak araya girmiş.

“Güneş’in yanına gideceğiz değil mi Mimosa?” demiş ışıldayan gözleriyle. Mimosa’nın planları arasında Güneş’in yanına gitmek yokmuş. O hem çok uzakta yaşıyormuş hem de yanına yaklaşamayacakları kadar sıcakmış. Mimosa cevap vermeden önce düşünmüş. Küçük Yıldız’ın kalbini kırmayı hiç mi hiç istemiyormuş o yüzden denemeye karar vermiş.

“Tabi ki gideceğiz Küçük Yıldız fakat bana bir söz vermeni istiyorum” demiş.

“Ne istersen Mimosa” demiş Küçük Yıldız.

“Benim sözümün dışına çıkmak yok. Ben ne dersem onu yapacaksınız anlaşıldı mı?” demiş Mimosa ve çocukların kabul edercesine başlarını sallamalarıyla yollarına devam etmişler. Küçük Yıldız, yol boyunca gördüğü her şey hakkında sorular sormuş. Neden o yıldıza Küçük Ayı deniyormuş ta diğerine Büyük Ayı deniyormuş? Neden yıldızların birlikte yaşaması gereken takımları varmış? Herkes kendi takım yıldızları içerisindeyken neden Küçük Yıldız çok yalnızmış? Sıcaktan ilerleyemeyecek hale gelene kadar bu sorular sürmüş gitmiş. Güneş’i gördüklerinde ona çok uzak bir mesafede olmalarına rağmen sıcaktan rahatsız olmaya başlamışlar. Küçük Yıldız neredeyse sıcaktan ağlayacakmış. Mimosa daha fazla ilerlemelerine izin vermemiş, onunla buradan konuşabilirsin demiş. Küçük Yıldız seslenmiş.

“Galaksinin Sultanı neden yüzünü bize dönmüyorsun?” demiş.

“Dönemem çünkü siz benim sıcaklığıma dayanamazsınız” demiş Güneş güçlü sesiyle.

“Seni görmek için çok uzun bir yoldan geldim, senin bu galaksideki en büyük hayranın benim” demiş Küçük Yıldız.

“Bana neden bu kadar hayransın?” diye sormuş Güneş halinden memnun bir şekilde.

“Çünkü sen bu Samanyolu’nun en güzel ve en güçlü yıldızısın, bir gün ben de Güneş olacağım” demiş Küçük Yıldız hayranlıkla. Güneş şaşırmış. Herkesin kendine hayran olduğunun farkındaymış fakat neden bir yıldız onun yerine geçmek istesin hiç anlamazmış.

“ Kimsenin senin yanına yaklaşamayacağı kadar sıcak mı olmak istiyorsun yani?” diye sormuş Güneş. Küçük Yıldız çok şaşırmış, hiç böyle bir cevap beklemiyormuş. Arkadaşı Beid’e sonra da Mimosa’ya bakmış. Onlarla oyun oynamadan geçen bir günü hayal dahi edemiyormuş. Belki Küçük Yıldız’ın kendi takımı yokmuş fakat böyle güzel arkadaşlara sahip olması onun için büyük bir şansmış.

“Hayır, Beid ya da Mimosa olmadan bir gün dahi geçirmek istemiyorum fakat aynı zamanda da senin kadar güzel ve güçlü olmak istiyorum” demiş Küçük Yıldız.

“Sen benden daha güzel ve güçlüsün Küçük Yıldız. Benim yerime geçmeyi o kadar çok istemişsin ki kendi güzelliğine karşı kör olmuş ve kendini kaybetmişsin” diye yanıtlamış Güneş onu şefkatle.

“Kendimi nasıl bulacağım?” diye sormuş Küçük Yıldız korkuyla.

“Kendi ruhuna bak Küçük Yıldız, kendi içine döndüğünde tüm güzellikler seni bulacak” demiş Güneş ve karanlığa bürünmüş. Küçük Yıldız eve dönüş yolu boyunca Güneş’in söylediklerini düşünmüş. Hep beraber evlerine giderken Küçük Yıldız sadece kendi içine nasıl dönebileceğini düşünmüş. Beid ve Mimosa kendi takım yıldızlarına geri dönüp yalnız kaldığında yürümeye başlamış. O kadar çok yürümüş ki kendi suretini başka bir yıldızın yüzünde gördüğünde neye uğradığını şaşırmış. Beyaz Cüce’ymiş karşılaştığı yıldızın adı. Beyaz Cüce kollarıyla sımsıkı sarmış Küçük Yıldız’ı.

“Kendi ruhuna bak Küçük Yıldız orada beni göreceksin. Biz artık bir aileyiz” demiş. Küçük Yıldız kendi yansımasına bakmış ve “Gerçek kişiliğimizi ancak kendimizi ararken bulabiliriz ve ancak kendi içimize baktığımızda tüm güzellikleri görebiliriz” demiş.

İki yıldız birbirlerine sarıldıklarında ışıldamaya başlamışlar. O kadar parlak bir hale gelmişler ki neredeyse Güneş’ten yirmi beş kat daha parlaklarmış. Güneş haklıymış. Küçük Yıldız kendi içine döndüğünde asıl gücünü keşfetmiş. Artık o kadar güçlüymüş ki Güneş’e çok yakın bir yerde yaşıyormuş. Keops Piramiti’nin Kraliçesi’nin izlediği yıldızmış Küçük Yıldız. O göründüğünde anlarlarmış ki ardından eski dostu Güneş gelirmiş ve insanlara bereket getirirmiş. Milyonlarca yıl boyunca insanlar hep onu izlemiş ve Küçük Yıldız bir daha hiç yalnız kalmamış. Böyleymiş işte Sirius yıldızının hikayesi. Banada Beid anlattı.

DENİZ SARGUT

Start typing and press Enter to search

Skip to content