SİLSÜPÜR YOYO

Print Friendly, PDF & Email

Az gittim uz gittim, dere tepe düz gittim. Ben bir süpürge idim, önümdeki engelleri süpürerek, bir o yana bir bu yana dönerek, Şarkılar söyleyerek, altı ay bir güzle, bir arpa boyu yol gittim. Öyle yoruldum öyle yoruldum ki, durdurdum birisini yolda, dost olduk onunla bir anda, anlattım ona tüm maceralarımı, anlatmadan duramadım, şu çenemi tutamadım. Ne mi anlattım?

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde çok uzak diyarların birinde bir kasaba varmış. Bu kasaba öylesine güzel, temiz ve binbir çiçeğin buram buram kokusu da kasabaya öylesine yayılırmış ki, dışarıdan gelen insanlar bile bu kasabadan gitmek istemezlermiş.

Bu temizliğin ve güzel kokuların sırrı “Yoyo “ adlı süpürge de saklıymış. Bu süpürgenin fidan gibi up uzun beli, sapsarı ip ince çubuk gibi saçları varmış. Sabahleyin erkenden işe başlar. Bir o yana bir bu yana dans ederek yavaş yavaş titizlikle her tarafı saçlarıyla süpürür, temizlik bittiğinde de yükseklerden uçarak, binbir çiçekten elde ettiği kokuyu havadan püskürterek tüm kasabayı dolaşırmış. İşini öylesine güzel ve temiz yaparmış ki kasabanın yolları, caddeleri halkın evinden bile temizmiş. O yüzden kasaba halkı bu süpürge’ ye “Silsüpür Yoyo” adını vermişler.

Yoyo, işini ne kadar titiz ve güzel yapsa da tek kusuru çok yavaş olmasıymış. Sabahleyin işine gücüne giden halkın çoğu bu süpürge’nin yavaş çalışmasından dolayı azıcık beklemek zorunda kaldığı için işlerine geç kalıyorlarmış. Yoyo’ nun bu yavaşlığından tüm kasaba halkı şikayetçiymiş. Kasaba halkının çoğu Rüzgar başkanın mekanına gidip Yoyo ‘nun çok yavaş temizlik yaptığını ve bu yüzden de işe geç kaldıklarını, onun yerine yeni bir süpürgenin kasabaya gelmesini istemişler. Rüzgar başkan, gerekeni yapacağını söylemiş. Bu duruma sevinen halk teşekkür edip Rüzgar başkanın huzurundan ayrılmışlar. Rüzgar başkan, Yoyo’ yu huzuruna çağırıp görevinden alınacağını artık kendisinin yerine başka süpürgenin çalışacağını söylemiş. Yoyo, bu duruma çok üzülmüş ve Rüzgar başkandan dostlarıyla vedalaşmak için izin isteyip huzurundan ayrılmış. Yoyo’ nun çok sevdiği bir dostu varmış. İsmi Parıltı’ ymış. Parıltının saçları da aynen Yoyo’ nun saçları gibi up uzun ve sapsarıymış. Yardım etmeyi, iyilik yapmayı çok seviyormuş ama tek bir kusuru varmış o da ders çalışmayı sevmiyormuş. Bu yüzden dersleri çok kötüymüş. Yoyo, Parıltı’ ya yardım edeceğine dair söz vermiş ama sözünü tutamadan görevinden alınmış. Yoyo, Parıltı dostunun yanına gelip durumunu anlattığında Parıltı çok üzülmüş. Yoyo’ ya dönerek: “Ama bana söz vermiştin, bana yardım edecektin.” Yoyo, yardım edecektim ama görevime son verildi. Eğer ben dostuma söz verdiysem bu sözümü bir şekilde tutarım Parıltı. Sen yeter ki güven bana demiş. Parıltı, üzgün bir şekilde başını sallayıp Yoyo’ ya kocaman sarılmış. Yoyo, başta Parıltı olmak üzere birkaç kişiyle de vedalaştıktan sonra, göğe doğru yavaş yavaş yükselmiş ve sonra da ortadan kayboluvermiş. Halk, Yoyo’ nun gitmesine üzülse de yeni süpürgenin gelecek olmasından dolayı da çok mutlularmış.

Bir sabah halk, neşeyle uyanıp güzel kokuyu içlerine çekmek için pencerelerini açmışlar açmasına ama hiç kimse o güzel kokuyu alamamış. Dışarı çıktıklarında yeni süpürgenin işe başladığını gördüklerinde çok sevinmişler. Bu yeni süpürgenin ismi ise Pırpır mış. Sokakları öylesine hızlı süpürüyormuş ki, sokaktaki hiç kimsenin sözünü duyup ta cevap verecek zamanı dahi yokmuş. Halk, bu duruma şaşırıp kızsa da Pırpır, işini hızlı yaptığı için de bir şey diyememişler. Aradan uzun bir zaman ya geçmiş ya geçmemiş. Pırpır öylesine hızlı ve öfkeli bir şekilde etrafı süpürüyormuş ki etraftaki toz, toprak birbirine karıştığı için kimse nefes alamıyormuş. Eğer birisi kendisini uyarırsa kasabanın son durağına kadar o kişiyi kovalayıp duruyormuş. Herkes Pırpır’ dan korktuğu için de sesini çıkaramıyormuş. “Gelen gideni aratır derler” ya işte aynen öyle olmuş. Halk, Yoyo’ yu çok özlemiş ve yaptıklarından dolayı çok pişman olmuşlar.

Yoyo’ nun dostu Parıltının’ da dersleri iyice zorlaşmaya başlamış. Dersler zorlaştıkça da Parıltı içine kapanık, suskun, derslere katılmayan bir öğrenci olmuş. Arkadaşları hatta öğretmenleri de dahil Parıltının sınıfı geçeceğine inanmıyorlarmış. Bu duruma üzülen Parıltı, okuldan çıkıp koşarak evine gelmiş ve odasına çıkıp masanın başına kafasını koyup hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Parıltı, ağlarken pencereden tık tık! diye bir ses gelmeye başlamış. Parıltı pencereye doğru baktığında Yoyo nun kendisine el salladığını görmüş. Buna sevinen Parıltı hemen pencerenin camını açmış ve Yoyo yu odasına almış.

Yoyo, Parıltının gözlerinin içine baktığında onun derslerden dolayı üzgün olduğunu anlayınca ona şöyle demiş: Bak Parıltı bazen ne oluyor hayat da biliyor musun? Önüme upuzun bir kasaba çıkıyor. Öyle uzun ki bazen sonu gelmez bu kasabanın diyorsun. O zaman acele etmeye başlıyorsun. Her önüne baktığında yolun hiç de kısalmamış olduğunu fark ediyorsun. Daha hızlı ve daha gayretli çalışıyorsun. Sonunda da nefesin kesilip güçsüz kalıyorsun ve kasaba hâlâ upuzun bir şekilde duruyor. İnsan, kasabanın tamamına bakıp hemen bir karara varmamalı bence. Her zaman adım adım ilerlemeli. Sürekli bir adım sonrasını düşünmeli bir adım sonra bir derin nefes, sonra süpür, sonra da sil. İşte bu üç adım kuralını uygularsan o zaman hem hayatın zevkli olur hem de sen yaptığın işten zevk almaya başlarsın. Sonra bir bakmışsın ki; adım adım bütün yolu bitirmişsin. Vereceğin ders ne kadar çok olursa olsun. O dersin sonunu düşünürsen acele edersin, acele edersen bir an önce bitsin dersin. Bir bakmışsın ki etrafında ufak tefek çöpler kalmış. Sonra o çöpleri toplamak için geri döndüğünde ya süren yetmez ya da yorulup tıkanırsın. Eğer sonunun ne olacağını düşünmeden çalışmaya başlarsan bir konu bir nefes sonrasında da bir alıştırma derken bir bakmışsın ki konuların bitmiş. Parıltı, ben sana güveniyorum, eğer bu şekilde çalışırsan inan bana sınıfını en iyi şekilde geçeceksin, geçmekle de kalmayacak artık o dersleri sevdiğini fark edeceksin. Parıltı, Yoyo ‘ya sarılıp iyi ki varsın Yoyo, çok teşekkür ederim demiş. Bunu deneyeceğim. Yoyo; Parıltıya dönüp, sana güveniyorum Parıltı. Ama artık benim gitmem gerek, dediklerimi sakın unutma olur mu? deyip uçup gitmiş. Parıltı, Yoyo ‘nun dediklerini aynen yapmış. Aradan uzun bir zaman geçmeden konuları nasıl bitirmiş anlamamış bile. Parıltı, hem sınıfını geçmiş hem de gerçekten de artık ders çalışmayı çok sever hâle gelmiş. Tek sorunu varmış o da şu an Yoyo’ nun burda olmamasıymış. Yoyo’ nun tekrardan eski işine dönmesini diliyormuş. Bu yeni süpürgeden de hiç memnun değilmiş.

Parıltı da dahil birçok kişi toplanıp yeni süpürgeden memnun olmadıkları için tekrardan Rüzgar başkanın huzuruna çıkıp yeni süpürge’ nin çok hızlı temizlik yapmasından ve de işini iyi yapamamasından dolayı şikayetçi olmuşlar. Rüzgar başkan onlara söyle söylemiş: Eğer dört dörtlük birisini ararsanız öyle bir çalışanım maalesef ki yok. Kiminin ufak tefek kusuru kimininse kendince bir çalışma yöntemi vardır. Eğer siz çalışanı kendinize uydurmaya çalışırsanız bu böyle sonsuza dek şikayet etmekle sürüp gider. Herkes kendi kusurlarıyla, yetenekleriyle ve kendine göre çalışma şekliyle özel ve tektir. Umarım bunu anlamışsınızdır demiş. Halk, üzgün şekilde kafasını sallayıp anladıklarını dile getirmiş ve Rüzgar başkanın huzurundan ayrılmışlar.

Sabahleyin kalkıp istemsizce camı açtıklarında içeriye mis gibi çiçek kokularının yayıldığını hisseden halk. Yoyo’ nun dans ederek sokak başında çalıştığını görünce çok sevinip aşağı inmişler ve Yoyo’ dan özür dilemişler. Yoyo’ da onları affettiğini söylemiş. Artık kimse işe geç kalıyorum diye şikayetçi değilmiş aksine buram buram mis gibi kokuyu içlerine çekerek güzel havanın farkında olarak işe gidip gelmeye başlamışlar. Herkes bu durumdan çok ama çok memnunmuş. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…

Start typing and press Enter to search

Skip to content