Sayı 24

SEVGİNİN HÂKİM OLDUĞU YUVALAR

Handadır handa,

Bir kara manda,

500 yaşındaydım evvel zamanda.

Kara çadır gerilmiş,

Duydum pazar gerilmiş.

Vurdum karıncaya palanı,

Kırk yerinden bağladım kalanı,

Sardım sırtına seksen sekiz çuval soğanı.

Vay ne pazar ne pazar,

İçinde yiğitler gezer.

Kırlangıçlar terzi, köpekler kalaycı, tilkiler tüccar.

Buldum bir köşe, başladım işe.

Soğan sarımsak satarken,

Terazinin kolu kırıldı ben aslana bakarken.

Kurbağa kanatlandı gitti gelin getirmeye,

Gelin çıktı çardağa çat yerleşti çardağa.

Masaldır bunun adı, dinlemekle çıkar tadı.

Bir ülke ki yemyeşil, içinde altın gümüş insanları zengin mi zengin.

Kabileler birbirine dost barış hâkim.

İsmi Mısır olan kocaman bir diyar. Ama bu bizim bildiğimiz mısırlardan değil, yenmez içilmez.

Bu Mısır ülkesinde Abdullah isminde kral yaşarmış, halkına adaletli davranır, ülkeyi barış içinde yönetirmiş. Kral evlenmek istiyor, kendisine eş arıyormuş. Devletin devamı için evlatlar olacakmış, mısır ülkesi sonsuza kadar bağımsız kalacakmış.

Bu düşünceyle padişah talimat vermiş. Ülkede tellallar bağırmaya başlamış.

Duyduk duymadık demeyin, soğan ekmek yemeyin. Padişahımız efendimiz evlenmek istiyor. Kendine uygun eş adayları arıyor. Padişahımızla evlenmek isteyen eş adaylarına duyurulur, diye sesleniyorlarmış.

O yörede yaşayan ve çiftçilikle uğraşan Ali efendinin iki tane kızı varmış. Birisinin adı Selma, küçüğünün adı Emine’ymiş. Ali efendi kızlarına dönerek; “kabile reisiyle evlenmek ister misiniz?” diye sormuş.

Büyük kız Selma evlenmek istediğini söylemiş. O dönemlerde şöyle bir âdet varmış, evlenmek isteyen genç kız, damat adayının evine kalabalık bir akraba, eş, dost topluluğu ile giderlermiş. Selma babası ve akrabalarının karşı çıkmalarına rağmen damadın evine tek gitmek istedi. Henüz şafak sökmeden yola koyuldu. Yolda ona bir köpek yol göstermek isteyince ona çok kızdı. Köpeği aşağılayacak sözler söyledi. Daha sonra yolda bir bülbül ona yanlış yolda olduğunu söyleyince onu taşa tuttu. Daha sonra yoluna yaşlı bir piri fani dede çıktı neden yalnız başına bu çöllerde dolaştığını sorunca ona da kızdı. Yolları bulmakta zorlandığı için reisin evine geç ulaştı. Reisin ablası ona un hâline getirmesi için mısır verdi. Mısırı acele ile kalın kalın öğüttü, sonuçta tatsız bir yemek yaptı.

Reis o yemeği yemedi.

Selma kabile reisinin evine gelince kabile reisi ona beş başlı bir yılan şeklinde görüldü. Onu gördüğü zaman korktu ve ileri geri söylenmeye başladı. Reis Selma’yı konuklara ayrılan çadıra yerleştirdi ve ertesi günü onu tekrar kasabasına gönderdi.

Büyük kız Selma evine geldiği zaman yorgundu, erkenden yattı ve babasına kabile reisiyle evlenmeyeceğini söyledi. Babası Emine Hanım’a padişahla evlenip evlenmeyeceğini sordu, Emine Hanım aile büyüklerinin elini öptü, onlarında fikrini aldı. Padişahla görüşmeye gitmeden önce akrabalarını ve arkadaşlarını kendisiyle birlikte gitmesi için ikna etti. Hepsine kendi yaptığı leziz yemeklerden ikram etti. Tanıdıkları padişahın sarayına gitmek için ona rehberlik ettiler. Yolda bir köpek onlara yol göstermek istedi. Emine Hanım köpeğe sevgiyle karşılık verdi, çantasındaki yiyeceklerden ona ikramlar verdi. Daha sonra karşısına bir bülbül çıktı, bülbüle su bir çanak içinde su verdi. Tam saraya yaklaşmışlarken karşılarına bir yaşlı adam çıktı, Emine kız yaşlı amcaya hürmet etti, onun elini öptü, hayır dualarını aldı.

Padişahın sarayına gelince padişahın ablası ona da un yapması için mısır verdi, Emine mısırları un hâline getirdi, çok güzel tatlılar yemekler yaptı.

Padişahın odasına Emine yerleşince padişah ona beş başlı yılan olarak göründü, Emine hiç korkmadı ve dedi ki; “Padişah, padişah, çıkar üzerindeki yılan elbisesini bizim eve korku değil, sevgi hâkim olsun.” Padişah üzerindeki yılan elbisesini çıkardı, bu hikâye çocuklara dilden dile anlatıldı. Ve korku değil sevgi tüm ülkede hâkim oldu.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu