BİR AVUÇ TOPRAK

Print Friendly, PDF & Email

Zaman zaman içinde zaman kalbur içinde, ne az gittim, ne uz gittim çayır çimen geçerek lale sümbül biçerek, soğuk sudan içerek gele gele geldim bu masalın başına.

Bir varmış bir yokmuş… Kimi kanaatkârmış az ile mutlu, kimi tamahkarmış çok ile dertli, kimisi gün bulur gün yermiş, kimisi mal ile mülk ile saltanat dermiş. İşte böyle zamanlardan birinde balık tutarak ailesinin geçimini sağlayan bir balıkçı varmış. Günlerden bir gün balıkçı evinin rızkını çıkartmak için sabah erkenden ırmağın kenarına gitmiş, yaaaa bismillah deyip atmış oltasını, başlamış nasibini beklemeye biz balıkçıyı orada bırakalım.

Bu ülkenin bir de padişahı varmış, vezirlerine halkının halini ne zaman sorsa iyidirler sultanım cevabını alırmış, bir gün halkının ahvalini kendi gözleriyle görmek için tebdili kıyafet ile kimseciklere haber vermeden, karışmış halkın arasına, üstünü başını değiştirmiş padişahı kimsecikler tanımamış, padişah gezmeye devam etmiş vara vara varmış ırmağın kenarına, bir balıkçının orada balık tuttuğunu görmüş temiz yüzlü üstünün başının yama içinde olmasından adamın fakir olduğunu anlayan padişah yanaşmış balıkçının yanına , selam verip yanına oturmak için müsaade istemiş.

-Nasılsın beybaba? ahvalin nicedir diye sormuş balıkçıya,

ihtiyar balıkçı:

-Ne olsun be oğlum attık oltamızı bekliyoruz rızkımızı demiş,

padişah adamın haline çok acımış

-Geçimini balık tutarak mı sağlıyorsun? bey baba demiş

balıkçı sitemkar bir sesle

-Evet evladım bir iki balık tutarsak evdekilerle karnımızı doyuracağız , padişahımızın saltanat içinde bizim bu halimizi gördüğümü var. diye de eklemiş.

Padişah ihtiyar balıkçının sözlerine çok içerlemiş, halkının durumunu bunca zaman göremediği için de kendisine çok kızmış.

-Haydi bakalım bey baba oltanı bir kez daha at ırmağa nasibine ne gelirse onun ağırlığınca altın vereceğim sana demiş.

Balıkçı karşındaki eli yüzü düzgün padişahı baştan aşağıya süzmüş

-Benimle eğlenme a oğlum var git işine demiş.

Padişahın ısrarlarına dayanamayan balıkçı atmış oltasını tekrar suya. Bir süre bekledikten sonra olta hareketlenmeye başlamış.

Balıkçı:

-işte geldi nasibimiz demiş ve var gücüyle çekmiş , oltasını.

Padişah merakla ihtiyarın nasibi olan balığı gözlemiş fakat oltasının ucundan gele gele küçücük bir kemik parçası gelmiş,

padişah bu durma hem şaşırmış hem üzülmüş

-Nasibinde bu varmış bey baba gel benimle şimdi demiş ve düşmüşler sarayın yoluna

Az gitmişler uz gitmişler, dere tepe düz gitmilşler yolun sonunda saray görünmüş. Saraya doğru gittiklerini anlayan balıkçı korkmuş.

-Ey oğlum sen sanırım saray ahalisindensin ben az evvel padişahımızla ilgili hadsiz hadsiz konuştum. Beni affet bırak yoluma gideyim demiş ,

Padişah balıkçının korktuğunu anlayınca

-Telaşlanma bey baba sen haklısın, halkımın durumunu göremedim, saraydaki vezirlerimin sözlerine inanarak halkımında benim gibi bolluk bereket içinde yaşadıklarını düşündüm, sen bana çok güzel bir ders verdin ben padişahım sakın korkma demiş

balıkçı şaşırmış, sessizce takip etmiş , padişah önde balıkçı arkada varmışlar sarayın hazine odasına. Padişah hazinedarına emretmiş:

-Haydi bakalım al şu kemiği terazinin bir kefesine bu kemiği koy .bir kefesine de altınları saymaya başla demiş .

Hazinedar altınları saymaya başlamış 1 altın ,3 altın, 10 altın derken tam 50 altın saymış ama kemiğin olduğu kefe yerinden kımıldamamış dahi, hazinedar terazide bir bozukluk var mı diye sağını solunu ,altını üstünü kontrol etmiş sakalını sıvazlamış işin içinden çıkamamış, devam etmiş saymaya 60 altın, 70 altın durumu şaşkınlıkla izleyen padişaha dönmüş

-Hünkarım bu işte bir iş var .Kefede bir arıza yok ama bu kemiği kaldıramıyorlar, müsaade buyurursanız saray alimleri gelip buna bir baksalar. Padişah müsaade edince alimler gelmiş hepsi kemiğe bakmışlar ama onlarda bir anlam vermemişler sadece içlerinden biri kemiği eline alarak bakınca sırrına vakıf olmuş başlamış anlatmaya.

-Hünkarım iyi ki bizi çağırtımızsınız yoksa bunu kardırmak için hazinedeki tüm altınları da koysanız bu kemiği kaldırmak için muktedir olamazsınız. Bu bir insanın gözünün kemiğidir onunda ancak toprak doyurur, nitekim avucuna aldığı toprağı kemiğin bulunduğu kefeye koyunca kefe hareket etmiş ihtiyar balıkçı olanları hikmet nazarıyla izlemiş, padişah balıkçıya 300 altın vererek onu göndermiş. Sonrasında ne mi olmuş tüm hazinesini, malını mülkünü halkının refahı için açmış gökten 3 elma düşmüş. Biri dinleyene, biri bu masalı ilk anlatanın anneannesine, biri de kanaat getirip zenginliğini paylaşana…

Kaynakça: Anonim

Anadolu Masalları

Start typing and press Enter to search

Skip to content