KÜSKÜN TAY MASALI

Print Friendly, PDF & Email

Selman DEVECİOĞLU

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde,

Göz nekadar ağlasa gönül güman içinde.

Bir masal anlatalım dinleyenler dinlesin,

Kendince yorumlasın hoş hayaller içinde.

Anlatsın dostlarına mutluluklar saçarak,

Uykuya dalsın, rüyalara kanatlarını açarak.

Yeşil ormanların ortasında, ağaç dallarının gölgesinde

Yılkı atları yaşarmış. Birbirinden ayrılmazlar tehlikelere karşı birlikte mücadele ederlermiş.

Büyük, küçük, dede torun, sevgiyle sarılır, oyunlar oynar kırlarda koşarlarmış.

Kırtay adında minicik bir tay varmış. O diğer arkadaşlarından biraz farklıymış. Yaşı küçükmüş ama akıllıymış. Sadece tek bir kötü huyu varmış, biraz alınganmış.

Diğer küçük taylarla oyunlar oynarken hemen küser, ben oynamıyorum diyerek uzaklaşırmış.

Günler geçmiş geceler sabahları kovalamış, güneşle ay saklambaç oynamış.

Taylar yeşil alana toplanmış. Yaz sıcağı ısıtırken toprağı, taylar inletmiş sesleriyle ovaları. Kırtay yenibir oyun buldum arkadaşlar diye sıçramış, diğer arkadaşları merakla etrafına sıralanmış.

“Oyunumuzun ismi kulaktan kulağa, birbirimize fısıldayarak cümle kuracağız, o cümleleri birbirimizin kulağına gizlice söyleyeceğiz” demiş. Tay arkadaşlar bu yeni oyunu çok sevmiş, sessizce birbirine kişnemiş. Ortaya komik cümleler çıkmış, hepsi birden kahkaha atmış. Sıra Kırtay’a gelince, oda cümleyi farklı telaffuz etmiş, dostları hep birlikte bilemedi diye gülmüşler. Kırtay çok alınmış, ben oynamıyorum artık diye mızıkçılık yapmış. Oyun alanını terk etmiş. Diğer taylar bu duruma çok üzülmüşler, hemde Kırtay’ın bu davranışından çok sıkılmışlar. Ne yapsak, ne etsek, bu Kırtay’ın alınganlık huyunu düzeltsek diyerek kafa kafaya vermişler. Sonunda Aktay’ın aklına güzel bir fikir gelmiş. Çağırmışlar yanlarına Kırtay’ı, tekrar oyun oynayalım fakat gülmeyelim birbirimize demişler. Kırtay’ı oyun oynamaya ikna etmişler. Buldukları yeni oyunu anlatmaya başlamışlar. “Oyunumuzun ismi nesi var nesi yok. Bir nesneyi tutacağız dışarı bir arkadaşımız çıkacak, fakat tuttuğumuz nesneyi bilmeyecek, dışarı çıkan arkadaş, tutulanı söyleyecek” diye ifade etmişler.Kırtay çok harika bir oyun diye sevinmiş. Sırayla nesne tutmuşlar. Fakat oyunda bir gariplik varmış, taylar oyundan elenince küsüyorlarmış, hepside ben oynamıyorum diye gidiyorlarmış. Kırtay sona kalmış, fakat oynayacak kimse bulunmamış. Yalnız kalan Kırtay çok hüzünlenmiş. Eve gelip annesine dert yanmış. “Dostlarım birden bire sebepsiz birbirine küsüp gittiler, oyun yerini terk ettiler anlamak mümkün değil” demiş. Annesi oğlunun küsme huyunu biliyormuş. Tecrübeli olduğundan hemen meseleyi anlamış. Arife tarif gerekmez, akıllı at doğruca yolunda giderse tökezlemez. Anne durmuş düşünmüş, oğlu Kırtay’a yanlışını tatlı dille anlatmaya başlamış.

“Oğulcuğum, sende arkadaşlarına küsüyordun, onlarda çok üzülüyordu. Hemde oyun dağılıyordu. Hiçbir zaman diğer minik taylar seni kırmadı, senin hatanı anlamanı beklediler, sürekli sabrettiler” diye ifade etmiş. “Can yakmak küsmek iyi değildir, dost odur ki anlayışlı, sabırlı, hem de şefkatli” diye Kırtay’a nasihatte bulunmuş. Kırtay; “anneciğim sözlerin bir kulağımdan girip diğerinden çıkmadı, Kırtay yaptığının yanlış olduğunu anladı” cümlesiyle şiirsel bir ifade kullanmış. Tek tek arkadaşlarının yanına dörtnala koşmuş. Hepsinin evine gidip onlara tatlı yeşil otlar ikram etmiş. Küçük bir jest yaparak özür dilemiş. “Dostlarım hatamı anladım, küskünlük iyi değilmiş, yalnız kalınca farkına vardım diye belirtmiş. Arkadaşları, “Zaten biz sana küsmediydik, senin bu yanlışı anlamanı beklediydik diyerek sarılıp, yeniden oyun alanına yönelmişler. Taylar büyümüş at olmuş, bu olay dilden dile anlatılmış. Birdaha küslük olmamış, cümleler her daim ballanmış.

Gökten üç elma düşmüş, gelmiş masalımızı anlayanların kafasına.

Start typing and press Enter to search

Skip to content