BAL BÖCEĞİ KURYELER

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış, bir yokmuş. İyi ki arılar çokmuş. Bahçede vız vız iğnesi cız cız.

Kimseye zararı olmaz eğer kızdırmazsanız.

Günlerden bir gün Osman isminde, 8 yaşlarında bir evin bir evladı olan çok tatlı ama birazcık da yaramaz bir çocuk varmış.

Osman, annesi Sultan Hanım ve babası Nadir Bey’le birlikte büyük meyve bahçeleri arasında güzel bir evde yaşarmış.

Osman bu meyve bahçeleri içinde koşup oynar, daldan dala atlar, gönlünce doya doya oynar eğlenirmiş. Birçok hayvan arkadaşı da varmış Osman’ın.

Kedileri, güvercinleri, tavukları ve daha birçok arkadaşları.

Böylesine güzel bir mekânda Osman yine bir ilkbahar sabahına uyanmış.

Taze süt, yumurta, bal ve peynir gibi yiyeceklerden oluşan bomba gibi bir kahvaltı yapmış. Annesine ellerine sağlık ellerin dert görmesin anneciğim. Babasına da kesene bereket babacığım. Dedikten sonra bahçeye fırlamış hemen. Yeşillikler arasında hoplayıp zıplamaya başlamış. Ağaçlara tırmanma konusunda âdeta kedilerle yarışırmış.

Kedisi bir kiraz ağacına koşup atlayınca Osman da koşmuş. Elini dala attığı anda müthiş bir acı hissetmiş Osman. Ağlaya ağlaya annesine gitmiş. Elini gösterdiği anda Sultan Hanım durumu anlamış yoğurt sürmüş Osman’ın eline. Kıyamam sana benim güzel evladım. Arı sokmuş senin elini.

Anlat bakalım nasıl oldu güzel oğlum demiş. Osman anlatmış annesine kedicik ağaca koştu ben de koştum. Tırmanmak için dalı tuttum başka bir şey yapmadım. Anne çok acıyor elim.

Annesi açıklamış durumu Osman’a

Arılar sebepsiz yere kimseye zarar vermezler oğlum. Sen bütün hızınla koşunca ve onun konduğu dalı tutunca kendisine zarar geleceğini düşünerek kendini savunmak için senin elini sokmuş.

Osman -ama anne ben ona bir şey yapmadım bu haksızlık değil mi? Annesi -hayır yavrum anlattığım gibi, kendini savunmuş sadece korkmuş senden.

Osman kızgınlıkla yerinde zıplamış. Bundan sonra görür o arılar. Onları gördüğüm yerde öldüreceğim. Bahçemde hiçbirini istemiyorum diyerek tekrar az önce oynadığı alana dönmüş. Annesi Sultan Hanım hele siniri geçsin tekrar konuşurum diye düşünerek Osman’ı kendi hâline bırakmış.

Bu arada Osman bahçede kendince bir alet yapıyor, arıları öldürme planını hayata geçirmeye çalışıyormuş. Kuru dallar ve geniş bir parça tahtadan tenis raketine benzer bir alet yapmış. Gördüğü tüm arılara yavaşça yaklaşıp birden vurup öldürmeye başlamış.

Öldürdüğü arıları da bir kutuya toplayıp kuşlara yem yapıyormuş. Günlerce bu böyle gitmiş. Osman’ın annesi Sultan Hanım oğlunun bu olayı unutmuş olduğunu, sinirinin geçtiğini ve normal oynamaya gittiğini sanıyormuş.

Ta ki kutuda bulunan arıları görene kadar.

Sultan Hanım olanlara çok üzülmüş. Oğluna yaptığının hiç doğru olmadığını, onların da bu bahçede yaşama hakkı olduğunu anlatmaya çalışmış ama nafile. Osman hiçbir şekilde yaptığının yanlışlığını kabul etmiyormuş.

Onlar da benim elimi acıttı sevmiyorum onları demiş. Akşam olunca Sultan Hanım durumu Nadir Bey’e anlatmış. Oğlunun yaptığından dolayı üzüntüsünü dile getirmiş. Nadir Bey sen bana bırak hanım. Hele sabah olsun, bak ben ona nasıl anlatıyorum demiş.

Sabah olunca Osman’a oğlum sen bugün benimle gel de bana yardım et. Ayçiçeklerini sarmaşık otlardan kurtarmamız gerek yoksa büyümezler. Tamam, babacığım demiş Osman. Ve çıkmışlar birlikte yürümüşler bahçeye.

Ellerine birer makas alıp çiçeklerin olduğu bölüme oturmuşlar.

Ama Osman’ın dikkatini çeken bir şey olmuş. Bütün çiçeklerin içi alabildiğine arılarla doluymuş.

Korkuya kapılan Osman hemen kalkıp uzaklaşmış oradan. Babası seslenmiş oğlum nereye gidiyorsun?

Baba bir sürü arı var orada ben gelmem sokarlar beni. Ben korkuyorum onlardan. Hem sen de buraya gel babacığım akşam keselim otları arılar akşam yuvalarına giderler o zaman bize bir şey yapamazlar demiş.

Babası Osman’ın yanına gidip oturmuş ve başlamış arıları anlatmaya.

Bak oğlum. Sen arıları yanlış tanıyorsun. Onları Allah bu gördüğün çiçeklerin oluş sebebi olarak yaratmış. Eğer onlar böyle dolaşmasa, çiçekten çiçeğe konmasa. Hiçbir çiçek ve meyve olmazdı.

Nasıl yani demiş Osman.

Nadir Bey düşünmüş nasıl anlatacağını. Bak oğlum. Bu çiçekler arasında birbirlerine vermeleri gereken toz zerresi kadar küçük tohumcuklar var.

Eğer onları birbirlerine veremezlerse büyüyemezler. Sende bilirsin ki çiçeklerin elleri de yok, Ayakları da yani oldukları yerde sabit durmak zorunda olan bu çiçekler, bahsettiğim küçük tohumları birbirlerine götüremezler.

Osman da bir merak uyandırmayı başaran Nadir Bey oğlunun gözlerinin içine bakarak dinlemeye başlamış onu.

Babacığım peki nasıl oluyor o zaman. Bu tohumları kim götürüyor? Babası anlatmaya devam etmiş. İşte tam burada arı kardeşler devreye giriyor. Kondukları çiçekten aldıkları paketi başarılı bir kurye gibi özenle alıcıya teslim ediyorlar.

Peki bunu yalnızca arılar mı yapıyor baba? Büyük ölçüde arılar yapıyor oğlum. Ama rüzgâr ve kuşlar. Biraz da diğer böceklerde yardım ediyor tabi.

Eğer sen arıları öldürmeye devam edersen. Korkarım ki birçok çiçek paket gönderecek kargo bulamayacak ve belki açamayacak belki meyveye dönemeyecek.

Osman –ben çok üzgünüm babacığım. Bir daha hiçbir canlıya bilerek zarar vermeyeceğim. Onların yaşama hakkına saygısızlık etmeyeceğim, demiş Nadir Bey, oğlu Osman’a sımsıkı sarılarak kucaklamış. Canım oğlum benim. Beni anlayacağını biliyordum. Zaten arılar kimseye zarar vermek istemezler. Aslında birini soktuklarında öleceklerini de bilirler. Osman şaşkınlıkla sormuş. Babacığım bilmiyordum ben arılar sokunca ölürler mi? Evet oğlum ama kendilerini veya kovanlarını korumak adına canları pahasına mücadele ederler işte. Osman yaptığından pişmanlıkla özür dilemiş babasından. Bir daha yapmayacağına dair söz vermiş babasına. Nadir Beyse oğluna büyük bir ağacı göstererek, bak oğlum o ağacın arkasında bir sürprizim var sana hadi gidip bakalım demiş. Ama önce şu kıyafetleri giymelisin diyerek bir arıcı kıyafeti vermiş ona. Osman sevinerek giymiş kıyafeti ve yürümüşler sürprizin yanına. Babası bir kovan göstermiş Osman’a. Bak oğlum burada bir arı krallığı oturuyor. Ve onların bakımından sen sorumlu olacaksın. Sen biraz öğrenip büyüyene kadar bende sana yardım edeceğim.

Senin üretmiş olduğun ballardan misler gibi ballı sütler içeceğiz.

Osman sevinçle sarılmış babasına elini öpmüş teşekkür etmiş. Nadir Bey, hadi oğlum annene gidelim hem senin yeni işini anlatalım, hemde güzel ve büyük birer bardak ballı süt isteyelim. Birlikte güle oynaya eve gitmişler.

Ballar petek petek. Peki nerede ekmek. Ben ekmeksiz bal yemem. Yemezsem de büyüyemem.

Ballar süzülür, yemeyen üzülür. İşte bitti çocuklar masal bu kadar yazılır.

Start typing and press Enter to search

Skip to content