GÜLERYÜZLÜ BAKKAL

Print Friendly, PDF & Email

Türlü türlü yemişler,
Bana cüce demişler,
Ben küçük bir çocuğum,
Zamanla büyür boyum,

Sevdirir güzel huyum.
Huy deyip de geçmeyin,
Kötüyü dost seçmeyin.
İyiye kulak verin,

Öğüt tutup dinleyin.
İki varmış, bir yokmuş.
Masal anlatan çokmuş.
Açalım bohçamızı,

Bizde söyleyelim masal.

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde.

Sevgi ve hoşgörünün eksik olmadığı şehirde eski zamanların birinde. Marketler süper değilken, alışveriş merkezlerine kat kat çıkılmaz iken.

İçinde çeşit çeşit yiyeceklerin olduğu, bolluğun bereketin eksik olmadığı bir bakkal varmış.

Çocuklar oyunlar oynar, aile büyüklerinin verdiği harçlıklarla bu bakkala koşarmış.

Boyasız şekerlemeler alır, sağlıklı gıdalarla beslenirlermiş.

Bakkal amca hafifçe yaşlı ve tombulmuş.

Gönlü her daim neşeli, sevgiyle doluymuş.

Bugüne kadar incitmemiş hiç kimseyi,

Ayrıca öğrenmiş asla incinmemeyi.

Bakkal Hasan besmeleyle açarmış her sabah dükkânı,

Daima zikir ile geçermiş her anı.

Mahalleye yeter iken bir bakkal, bir sabah herkes işindeyken bir adam bakkal Hasan amcanın bakkalının karşısına taşınmış. Bende nasibimi arayacağım demiş, hem de bu şehirde yeniymiş. Hasan amca hiç kızmamış, aksine çok sevinmiş. Üstelik herkes nasibini yer dermiş.

Ancak yeni açılan bakkalın sahibi bakkal Hasan amca gibi değilmiş, suratı beş karış, yüzü sirke satarmış. Bakkalın önünde oyun oynayan çocuklara kızar, “gürültü yapıyorsunuz müşterileri kaçırıyorsunuz” dermiş. Çocuklar alışverişe gelince, “çabuk olun hemen ne alacaksanız alın ve gidin diye sinirlenip onları başından savmaya çalışıyormuş.”

Mahalleli, ekmekleri Bakkal Hasan amcadan alırsa, farklı ihtiyaçlarını diğer bakkaldan alıyorlarmış. “Mahallemize bir esnaf geldi, dükkânını açarken önce Allah’a sonra bizlere güvendi, onun bu güvenini bizlerde kullar olarak boşa çıkarmayalım” diyorlarmış.

Ancak yeni açılan bakkal, yetişkin müşterilerine karşıda sert ve sinirliymiş. O yüzden alışveriş yapanlar bir bir çekilmiş.

Karşı bakkalda kıskançlık da boy göstermiş. Bakkal Hasan amcaya kızgınlık beslemiş.

Bir gün gelerek, Hasan amcanın yanına; “sen de bakkalsın ben de, ama benim müşteriler azaldı, senin gelenin gidenin fazla, bu işin sırı ne?” diye sormuş.

Bakkal Hasan amca sevgi ve merhametle; “tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, bir esnaf güler yüzlü olmalı, bir ürün satamasa bile gönle girmeli. Mahallenin gözcüleri güvenin bekçileri berber ve bakkaldır, her şey onlara sorulur, hem ayaklı gazete hem de emanetçilerdir.

Komşu kadın bir yere gider, eve kocası gelecektir, anahtarını bize bırakır, Bekir usta inşaattadır, uzaklara çalışmaya gitmiş. Gelene kadar ailesinin ihtiyaçları bizdedir. Gelince borcunu öder.

Atalarımız boş yere dememiş, eğer güler yüzlü değilsen, dükkân açma diye.”

Karşı bakkal sırrı anlamış, çocuklara bu günden sonra daha iyi davranmaya çalışmış. Emanete sahip çıkıp, emin bir esnaf olmaya gayret etmiş.

Mahalleli de esnafının yanındaymış, paylaşmak, sabır, güler yüz hat safhadaymış.

Bizim bakkal Hasan iç geçirerek demiş ki;

“Demeyelim, geçmiş geçmişte kalmış,

Dünya aynı dünya, değişen insanlarmış.

Sahip çıkalım esnafımıza, mahallemize,

Onlar şahitlik eder bizim her hâlimize.

Ne kadar büyük olsa da binalar,

Küçük olmasın yeter ki yürekler.

Unutmayalım, kocaman yürekler, geniş gönüller, nice büyük binaları, kocaman gökdelenleri içine sığdırır. Ve bir sürü kalabalıkların derdiyle hemhâl olmasını bilir.

Gökten üç elma düşmüş, tüm merhametlilerin ve Güleryüz lülerin başına.

Start typing and press Enter to search

Skip to content