TÜRKÜ SÖYLEYEN DEVLER MASALI

Print Friendly, PDF & Email

Merhaba ey gülüşünde güller açanlar,
Huzur bulur çevresinde neşe, mutluluk saçanlar.
Yürüyüp geldik elde var asa, ayakta çarık.
Aklımız üşümesin diyedir başımızdaki sarık.
Açalım heybemizi başımızdayken aklımız,
Ne varsa herkes görsün yok gizlimiz saklımız.

Toprağından bereket fışkıran, hayvanlarının karnı sürekli doyan, insanları açlık nedir hiç bilmemiş, beraberlik ve dayanışmanın eksik olmadığı bir köyde Çoban Memişadında yakışıklı bir genç yaşarmış.

Memiş toplarmış köylülerin sürülerini, çıkarmış yaylaya. Sırtında kepeneği, elinde asası, yanında kavalı. Bizim Memiş saz çalmayıda bilirmiş. Koyunlar yayılırken bazen kavalını üfler, bazende sazıyla türküler söylermiş. Seside güzelmiş bizim çobanın. Koyunlar otlanmayı bırakır Memiş’i dinlermiş. “aman mor koyun meler gelir, dağları taşları deler gelir dermiş sazıyla, kavalıyla koyun dostlarını suya indirirmiş.

Ağaçlar, dağlar, taşlar ıssız dağlarda çobanın türkülerinin ahengine sanki tempo tutarmış.

Memiş’in kavalına, sazına ve sözüne sadece koyunlar hayran değilmiş, uzaktan onu dinleyen biri daha varmış.

Karşı dağın ardında devler yaşamaktaymış. Dev anası birgün Çoban Memiş türkü söyleyip kavalını üflerken duyduğu sese yönelmiş. Sazın melodisine hayran kalmış. Nezaman bizim Memiş dertli dertli söylerken türkülerini, dev anası hemen kulak kabartır o da çobanımıza eşlik edermiş.

Aradan bir güz bir bahar geçmiş. Çobanımız dağları yeniden mesken tutmuş. Sabırsız dev anası beklemiş, beklemiş, az kalsın köye inip Memiş’i aramaya çıkacakmış. Memiş’in hoş melodilerini tekrar duyunca çok sevinmiş. Hemen onunla tanışmak istemiş. Fakat Memiş’in kendisinden korkup kaçacağını düşünmüş. Fakat şansını denemeliymiş. Yavaş adımlarla gürültü çıkarmadan sesin geldiği yöne doğru yönelmiş. Fakat dev anasının rüzgârını koyunlar hissetmiş, Memiş bir tehlike var sanmış, koyunlar kaçışmaya başlamış. Dev anası “Korkmayın, ben sizlere zarar vermeyeceğim.” diyerek bağıra bağıra Memiş’in yanına kırk adımda yaklaşmış. Memişde çok korkmuş. Dev anası kocaman ellerini Memiş’in omzuna koyarak, “benden korkma, yıllardır senin söylediğin mükemmel cümlelerini elindeki telli aletin çıkardığı sesi merak ediyorum demiş.

Çobanın korkusu biraz yatışınca; “Elimdeki telli alete bağlama denir, onunla gönlümden gelen türküleri söylerim, birde kavalım var, koyunlarımı onunla idare ederim. Yüreğimden kopup gelen cümlelerimi dillendiririm.” demiş.

Dev anası; “Bende türkü söylemek istiyorum. Bende saz çalacağım. Benimde kavalım olmalı.” diye tutturmuş. Çoban korkudan hayır diyememiş.

“Ancak bir sıkıntı var” demiş çoban. Saz senin kocaman ellerin için küçük olur. Kavalda aynı şekilde. Sana senin kolların büyüklüğünde saz ve kaval yapmalıyız demiş.

Dev anasıyla çoban başlamış müzik aletleri yapmaya, kuru ağaçların dalından güzel bir bağlama ve yine ağaçtan devin kocaman ağzına uygun bir kaval. Dev mutluluktan yerinde duramıyormuş.

Çoban müzik öğretmeni olmuş, dev anası hergün geliyor, çoban ona türküler söylüyor, saz ve kaval kullanmasını öğretiyormuş.

Dev anasıda yetenekliymiş, hemencecik bağlama ve kaval çalmayı öğrenmiş, kendi kendine türküler bestelemiş.

Ülkesine gidince evlatlarına ve diğer devlere öğrendiklerini anlatmış. Hepsi meraktan çobanı ülkelerine çağırmışlar. Çoban dev anasıyla birlikte devlerin yaşadığı ülkeye gitmiş. Birde bakmış ki devler kocaman bir dev orkestrası kurmuş. Çobana sürpriz konser hazırlamışlar.

Ülkelerinin adı Devistan’mış türküsü ise; “Devistan’ın dereleri, aksa yukarı aksa. Vermem seni ellere Devistan başıma kalksa amanin oy” diye bir türküyle başlamışlar konsere. Çobana bu türkü tanıdık gelsede hiç ses etmemiş.

“Devistan bağlarında dolanıyorum, yitirdim dev anasını aman aranıyorum” türküsüyle

Harika bir konser veren devler çobanı ülkelerinde ağırlamaktan mutluluk duymuşlar. Devlerin ülkesineyakın bir ülkede yaşayan başka insanlar da varmış. Bu memleketin padişah ve halkları devlerden çok korkuyorlarmış. Zaman zaman devler onların ülkelerine saldırıyor, ülkenin yiyeceklerini tüketiyor, orada yaşayanları aç bırakıyorlarmış. Fakat son zamanlarda komşu ülke devlerin saldırısından kurtulmuş. Sebebini merak etmişler. İçlerinden bir haberci seçerek, devlerin ülkesine göndermişler. Elçi ülkeye varınca devlerle sohbet etmeye koyulmuş. Onların sıcakkanlı sohbetlerine ve misafirperverliklerine çok şaşırmış. “size ne oldu böyle, biz dostmu olduk” diye sorusunu yöneltmiş. Devler bir kahkaha atarak; “artık biz türkü söylüyoruz, saz elimizde kaval çalıyoruz. Artık kendi yiyeceğimizle yetiniyor, hiç kimseden daha fazlasını beklemiyoruz” demiş. Haberci duyduklarına inanamamış. Mutluluk içinde ülkesine dönmüş. Padişaha konuştuklarını aktarmış. Çoban mutlu padişah ülkesinin geleceğinden umutlu neşe ile türkü söylemeye devam etmişler.

Gökten üç elma düşmüş; biri türkü söyleyenlere, biri türkü sevenlere üçüncüsü de bu masalı kaleme alanın kafasına.Kalın sağlıcakla.

Start typing and press Enter to search

Skip to content