YA KELOĞLAN OLMASAYDI?

Print Friendly, PDF & Email

“Masallarda iyi-kötü, doğru-yanlış, haklı-haksız, adalet-zulüm, alçakgönüllülük-kibir…gibi

karşıt kavramları temsil eden kahramanların mücadelesi vardır. Ulaşılması güç hedefler, bu

hedeflere ulaşma iradesi, gücün sınanması, aklın test edilmesi ve liyakat kazanma gibi özellikler işlenir. Kimi zaman mahallî ögelerle zenginleşirler. Böylece masalın anlatıldığı kültür ve medeniyet dairesinin millî özellikleri ve karakteristiği de masalın dünyasına girer” diyor Prof. Esma Şimşek .

Türk masallarında haklı- haksız kelimeleri geçince ilk akla gelen kahraman Keloğlandır. Bir masal kahramanının sevilmesini sağlayan bütün özelliklere sahiptir taa en başta. Mesela babasız olması, fakir olması dinleyiciyi mağdurun tarafına geçirir. Masal ilerledikçe şakacı tarafı, azmi, vazgeçmeyişi, zekası daha da bir sarıp sarmalar.

İlk dinlediğim masal Tahir Alangu’nun Keloğlan Masallarıydı. Padişahın kızıyla evleniyordu masalın sonunda. İnanmak da zorlandığımı defalarca dinlemek istediğimi hatırlıyorum.

İlk masal kitabım da aynı adlıydı. Kitabın kapağında Keloğlan vardı, yanında padişahın kızı. Kitapta yazılanların olacağına inandığım zamanlar mıydı bilmiyorum ama belli bir zaman sonra okumayı bıraktım Keloğlanı.

Keloğlan çocukluk yıllarımın arkadaşı gibi. Onu bir daha görsem de göremesem de çocuksu bir sevgiyle hatıralarımın içinde.

Keloğlan adı güven verirdi bana; yaptıkları yapacaklarının teminatıydı zira. Her kavgadan galip çıkan, her müşkülü çözen, neşeli bir yol arkadaşı. Olmazları olduran, sorunlar karşısında yılmayan, sadece kendi bileğine güvenen bir dosttu o.

Yıllar sonra tam da ben masal anlatıcısı olmuşken tekrar karşılaştık onunla. Masallarını yeniden hafızama alırken bir eleştiri yazısı okudum. Mealen şöyle diyordu; Aman ha, çocuklarınıza Keloğlan okutmayın, sahtekâr olabilirler. Keloğlan en lüzumsuz masal kahramanı…

Hem üzüldüm hem şaşırdım. Hatıralarıma, yadigarlara laf ediliş gibi hissettim. Peki Keloğlan olmasaydı? Ne olurdu, zararda mıydık, karda mı? İşte o zaman Keloğlan masallarının psikolojik, sosyolojik, eğitim açısından işlevlerini incelemeye başladım. Elimde epey bir yayın birikti.

Peki bu yayınlar Keloğlanı temize çıkardı mı? Buyurun önce Baratov;

Boratav’a göre masallarda kahramanın fakir, halktan bir şahıs olması, onun zalim

zenginlere karşı isyan etmesi, çoğunlukla zekâsı sayesinde başarılı olması, yeni masallarımızda kullanılan genel bir motiftir.’ Bu masallarda, halkın arzularının ve özlemlerinin hayata geçirildiği söylenebilir.

“Masallarda genellikle padişahların cezalandırıldığını görürüz; boşuna mı sanıyorsunuz. Arkasız, güçsüz bir Keloğlan’ın kimlere pabucu ters giydirdiğini hatırlayınız. Kırk katırla kırk satır sadece bir sonuç değil, bir kötülüğün hatırlatılmasıdır”

Halkbilimciler böyle değerlendirirken çocukların davranışları açısından nasıl değerlendirildi Keloğlan? Bunu 4 maddeyle anlattım;

1. Hak Arama: Keloğlan, masalların çoğunda tembel, söz dinlemez, hileci ve yalancı

olarak anlatılsa da bazı masallarda çalışkan, yufka yürekli ve sonuna dek hakkını arayan biridir. Bu özellik çocukları motive edebilir ve olumlu rol model olabilir.

2. Saflık: Keloğlan bazı masallarda son derece uyanık bir tip olarak çizilirken, bazı

masallarda her karşısına çıkan kişiye kayıtsız şartsız inanır ve güvenir. Naki Tezel; “Masallarımızdaki saf,temiz, bir o kadar da ince zekâlı insan motifi özgün bir motiftir. Bu motif iyi değerlendirildiği zaman çocukların eğitimine olumlu katkılarda bulunabilir. Çünkü burada her şeyi bilen bir insanın, bilmiyormuş gibi görünmesi ve ortaya çıkan durumlara getirdiği çözüm yatmaktadır”diyor.

3. Tembellik

Keloğlan’ın tembelliği yüzünden başına gelenler ibret vericidir. Her masala böyle başlanır. Bu huyu ona zarar verir. Tembelliğin kötü sonuçlarını yaşar. Böyle masallar çocuklar açısından yorumlanabilir ibret verici derslere ulaşılabilir.

4. Büyük Sözü Dinlememe: Çocuklar, küçük yaşlardan itibaren başta anne ve babaları

olmak üzere, onları yönlendiren büyüklerinin uyarılarını dikkate alacak, önemseyecek şekilde

eğitilmelidirler. “Kül Kedisi” adlı masalda Keloğlan bildiğini okuyan, büyüklerinin uyarılarını

dikkate almayan bir tiptir. Ancak masalın sonunda yaşadıklarından ders alır.

Belki buraya hilebazlık, kurnazlık, yalancılık maddeleri de eklenebilir. Çoğu yayının içinde bu maddeler de uzun uzun anlatılmış ve tavsiye olarak Keloğlan masallarını anlatmadan önce sadeleştirmekten, ahlaki açıdan mesajı düzeltmekten bahsedilmiş.

Peki ben niye almadım? Çünkü ben hiçbir kitabın, masalın hiçbir yazarın çocukları eğitmek adam etmek gibi bir görevi olduğuna inanmıyorum da ondan. Bu sorumluluk olsa olsa ebeveynlere aittir. Çocuklara ne okuduğumuz, ne öğütlediğimiz değil ne gösterdiğimiz önemlidir. Bu dünyada onların kalplerinde yer kaplayacak tek şey bu. Ben masalların çocuklara ne hissettirdiğini önemsiyorum. Biraz sihir ve büyünün var olduğuna inanmaya ihtiyaçları olduğunu biliyorum. Bir avuç sihirde şimdi olmasa bile ilerde büyük işler başarmanın enerjisini tutmanın hazzı vardır. Ve bu çok büyük bir güçtür. Keloğlan küçük bir çocuk için tam da böyledir.

Yazının başlığını ben kendimce şöyle cevaplıyorum; eğer Keloğlan olmasaydı ben mutlu çocukluk anılarımı kaybederdim. Belki etrafımda masalı okurken onu sadeleştirecek ya da psikolojik açıdan besleyecek ve ahlaki açıdan mesajı düzeltecek birileri yoktu ama babamın, babaannemin sevgiyle besleyen sesleri vardı. Bunun için ne çocukken ne de şimdi hiç pişman değilim. Ne de olsa öğüt veren kitaplar hep olacak oldu ama sevgiyle sesleneler büyüdükçe azaldı.

Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine…

Güldane BERK

Yazar, Profesyonel Koç, ACC

Start typing and press Enter to search

Skip to content