YEME İÇME ADABI YEMEK YEMESİNİ BİLMEYEN KELOĞLAN

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde eskiden, yani bugünden çok eski zamanlardan birinde bir keloğlan yaşarmış. Ama bu keloğlan bizim bildiğimiz keloğlan değilmiş. Sadece saçının bir kısmı olmadığı için herkes ona kel oğlan dermiş. Huysuz, geçimsiz, kavgacı bir çocukmuş.

Sürekli arkadaşlarının oyununu bozar, hiç kimse onunla oynamak istemezmiş. Komşularının kapılarını hızlı hızlı çalarak kaçar, bahçe duvarlarının üstünde yürür, kedilerinin kuyruğuna teneke bağlar, bazen kedilerin ayaklarını bağlar, onları ıslatır ve öylece bırakır kaçarmış.

Her gün sabah kahvaltısında öğle yemeğinde ve akşam yemeğinde mutlaka huysuzluk yapar, annesinin hazırladığı yemekleri yemek istemez, mızmızlanırmış. Mesela annesi balık pişirdiğinde “ben balığı yamam, kılçığı var” ıspanak pişirdiğinde “ben ıspanak yemem tadı güzel değil”, kabak yemeği pişirdiğinde “ben kabak yemem sevmiyorum” diye mızmızlanır dururmuş.

Sonra masaya oturduğu andan itibaren önündeki tabak yerine kardeşlerinin tabağına çatalını uzatır, onların yemeklerini karıştırır, sonra kendi tabağından aldığı yemeği üstüne döker, masayı dağıtır, hatta zaman zaman suyu döker annesini ve babasını çok üzermiş.

Bir gün annesi keloğlanı karşısına almış ve demiş ki “Bak benim kel oğlum keleş oğlum, sen de biliyorsun ki her şeyin bir usulü ve kuralı vardır. Yemek yemeninde kendine göre bir usulü ve kuralı vardır. Sen sofraya oturmadan önce ellerini yıkamalısın, sonra yemeğe başlamadan önce besmele çekmelisin, sonra kendi önündeki tabaktan veya salatanın yada tek bir tabakta bulunan yemeğin kendi önüne gelen kısmından yemelisin, ekmek kırıntılarını etrafa saçmamalısın, yemek yerken ve ağzında bir şey varken konuşmamalısın. Sorulmadan cevap vermemelisin. Yemekten sonra da ellerini ve ağzını güzelce yıkamalısın. Ha unutmadan sofradan yada masadan kalkarken de bize o güzel nimetleri verdiği için Yüce Rabbimize şükretmelisin.”

Keloğlan yine mızmızlanıp “ben şükretmeyecem, ben yapmayacam, ben etmeyecem” diyerek annesine itiraz etmiş. Mutfağın yanındaki odadan eşinin keloğlanla konuşmalarını dinleyen keloğlanın babası gizlice keloğlanın annesine demişki “gel biz buna bir oyun oynayalım. Hiç yemek hazırlama, diğer çocuklara da gizli gizi yemek yedir, keloğlanın haberi olmasın, onları aç koyma ama keloğlan için hiç yemek hazırlama, bizim içinde hazırlama. Şükretmediğimiz için bugün ve belki de bundan sonra ki günler yemek yiyemeyeceğiz” diyelim bakalım ne yapacak.

Keloğlanın babasının söylediklerini aynen yerine getiren keloğlanın annesi o gün sabah keloğlanın diğer kardeşlerini gizli gizli kahvaltı yaptırır ama henüz uyanmamış olan ve kardeşleri kahvaltılarını bitirdikten sonra uyanan keloğlan için hiçbir hazırlık yapmaz. Kendisi de çok acıkmış gibi yapmaktadır.

Keloğlan önce umursamaz ama az sonra karnı acıkmaya başlayınca annesine mızmızlanmaya başlar. Annesi de aynen babasının dediği gibi söyler. “Kusura bakma keloğlan her gün şükrettiğimiz için Rabbimiz bize nimetlerini çoğaltarak gönderiyordu ama sen şükretmediğin için belki de hiç gelmeyecek o nimetler ve hiç artmayacak. Belki de bundan sonra böyle aç, susuz yaşamaya devam edeceğiz. Artık ne kadar yaşarsak” bunları söylerken sesine de acıklı ve hüzünlü bir şekil vererek ağlamaklı konuşunca keloğlan hepten inanmış annesine ve ağlamaya başlamış. “Ya ben açlıktan ölürsem” diye. Annesi de “Dünyanın her yerinde bulunan ve açlık çeken çocukları düşünmeden sen mızmızlanırsan seninde sonunda olacağın bu keloğlan” demiş annesi.

O olaydan sonra keloğlan artık hiç annesinin sözünden çıkmamış, Önüne ne getirilirse yiyor ve annesi ne derse onu yapıyormuş. Yemekten önce ellerini yıkıyor, yemeğe oturup başlamadan önce besmele çekiyor, kendi tabağından yada kendi önünden yiyor, ekmek kırıntılarını çok fazla dağıtıp dökmüyor, dağılan ekmek kırıntılarını topluyor, sonra dua etmeden ve şükretmeden asla yemekten kalkmıyor, yemekten sonra ellerini yıkıyormuş.

Bir müddet sonra görmüşki sorumluluklarını yerine getirdiği zaman çok mutlu oluyor. Hemen annesine şöyle söylemiş; “anneciğim bundan sona seni hiç üzmeyeceğim, sorumluluklarımı yerine getireceğim. Seni, babamı ve kardeşlerimi asla üzmeyeceğim. Bir de ben seni çok seviyorum anneciğim” demiş.

Start typing and press Enter to search

Skip to content