MİNİK SERÇE VE ÇOCUK

Print Friendly, PDF & Email

Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Bir küçücük serçe varmış. Serçe gökyüzünde güzel güzel uçtuktan sonra akşam olmuş ve kocaman bir ağacın dalına konmuş. Hem de çınar ağacı. Şehrin tam ortasındaki caminin avlusunda bulunan yaşlı mı yaşlı, büyük mü büyük bir çınar aracıymış bu. Serçe, ağaç dalında uyumak istemiş. Bakmış ki aşağıdan sesler geliyor.

Bizim serçe konduğu daldan aşağıya bakıyor bir yandan da cik cik ötüyormuş. Minik serçe öterken çınar ağacının dibinde elleriyle yüzünü kapatmış bir halde ağlayan bir çocuğu görmüş. Bu duruma kuş çok üzülmüş. Gecenin bir yarısı ağlayan bir çocuk. Daha fazla dayanamayan serçe çocuğun yanına gelmiş. Çocuğun ayaklarının dibine konan serçe birden dile gelmiş ve çocukla konuşmaya başlamış.

“Güzel çocuk, niçin ağlıyorsun?”

Çocuk şöyle bir etrafına bakmış, sesin sahibini aramış ama bir türlü bulamamış. Tekrar ellerini yüzüne kapatıp ağlamış.

Bu arada serçe tekrar sorar:

“Güzel çocuk niçin ağlıyorsun?”

Çocuk bu sefer yerde bir kuş olduğunu fark etmiş. Kuşa bakmış. Fakat hala sesin nereden geldiğini bulamamış. Daha sonra serçe ötmeye başlamış. Birkaç saniye öttükten sonra çocuğun kucağına konmuş ve yine;

“Güzel çocuk niçin ağlıyorsun?” diye sormuş.

Çocuk, kucağındaki küçük kuşun konuştuğunu duyunca çok şaşırmış ve;

“Aman Allah’ım ben yanlış duymuyorum, bu kuş konuşuyor.” deyip şaşkınlıktan birden ayağa kalkmış. Kuş ani hareketle uçup yandaki banka konmuş. Kuş ile çocuk konuşmaya başlamışlar.

Çocuk, “Demek sen konuşabiliyorsun ha!” demiş.

Kuş ise, “Tabi ben de senin gibi konuşabiliyorum. Bunu boş ver de derdini söyle. Niçin ağlıyorsun?” demiş.

Çocuk kuşa, “Benim ne annem var, ne de babam! Hiç kimsem yok. Annem ve babam trafik kazasında öldüler. Ben hem öksüz hem yetimim senin anlayacağın.” demiş.

Çocuğun bu cevabı üzerine serçe kuş, “Çok üzüldüm çocuk. Kendini bu kadar üzme olur mu? Seninle arkadaş olurum ben. Seni artık hiç yalnız bırakmam.” demiş.

Çocuk, “Hiç arkadaşım yoktu, sahi benimle arkadaş olur musun gerçekten?” demiş.

Kuş, “Elbette seninle arkadaş olurum. Bundan sonra sen nereye, ben oraya.” demiş.

Kuş ile çocuk tatlı tatlı sohbete devam etmişler. Kuş tekrar çocuğa, “Peki sen burada mı kalıyorsun hep?” diye sormuş.

Çocuk, “Hayır, beni bir aileye evlatlık vermişlerdi. Bugün üvey anne ve babam uyuyorken ben de dışarı çıkayım, dedim. Biraz dışarıda gezmek istedim.”

Kuş merakla, “Ee, sonra?” demiş.

Çocuk, “Sonrası dışarıda gezerken evden çok uzaklaşmışım galiba. Kayboldum. Evimin yolumu bulamıyorum.” demiş.

Kuş, “Gece vakti dışarı çıkılmaz ki…”

Çocuk, “Ne bileyim işte çıktım dışarı.” demiş ve ağlamaya devam etmiş.

“Keşke birilerinden yardım isteseydin,” demiş serçe.

Çocuk, “Dışarıda kimsecikler yoktu ki… Ben de yürüdüm, yürüdüm ve baktım ki burada bir cami var. Geldim buraya işte.” demiş.

Kuş, “Çok iyi yapmışsın. En azından burada güvendesin.” demiş.

“Peki, şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?” diye sormuş kuş.

“Bilmiyorum. Annem, babam yaşasaydı beni bulurlardı değil mi?” diye kuşa sormuş.

“Öyle tabi. Ama şu anki ailen de inan seni merak ediyordur.” demiş serçe.

Çocuk, “Ama onların haberi yok ki…” demiş ve bu sefer daha da çok ağlamış.

Kuş, “Hemen ağlama, bak bir yolunu bulup seni evine götüreceğim.” demiş kuş.

Serçe düşünmeye başlamış. Aradan birkaç dakika geçince aklına güzel bir fikir gelmiş. Caminin arka tarafındaki küçük bir kulübenin içinde bir kedi yaşıyormuş. Gidip kediden yardım istemeyi düşünmüş serçe. Çocuğa demiş ki:

“Geçen gün bu caminin arkasındaki küçük kulübede kalan bir kedi görmüştüm. Bilirsin belki kediler yön bulmada ustadır. Gel gidip ondan yardım isteyelim!”

Kuşun bu sözleri çocuğa mantıklı gelmiş ve hemen serçeyle kedinin yanına gitmişler.

Çocuk bakmış ki küçük bir kedi kulübenin içinde mışıl mışıl uyuyor. Serçe başlamış ötmeye.

Serçenin ötmesiyle kedi birden bire uyanıvermiş. Homurdanarak;

“Miyav, miyav ne oluyor burada, beni niçin uyandırdın?” diye kızmış serçeye.”

Çocuk, bembeyaz kedinin yüzüne bakınca onun evlerinden bir hafta önce üvey babası tarafından sokağa bırakılan Boncuk olduğunu fark etmiş. Çok şaşırmış. Kedi ve çocuk birbirini hemen tanımış. Çocuk, kediye yaklaşıp;

“Bak işte, sen de ben de evimizde değiliz. Sen kendine bir kulübe bulmuşsun ama ben evime gitmek istiyorum.” demiş.

Minik serçe kediye; “Kardeş, sen evin yolunu biliyorsundur. Hadi bize yardım et de şu ağlayan çocuğu evine götürelim.” demiş. Kedi; “Her ne kadar ev sahibini sevmesem de çocuğu eve bırakmak doğru bir davranış olacak.” demiş ve hep birlikte yola koyulmuşlar.

Çocuk bu duruma çok sevinmiş. Nihayet çocuk, serçe ve kedi çocuğun evinin bulunduğu mahalleye gelmişler.

Kedi; “Artık ben geri döneyim. Üvey babayı görmek istemiyorum. Beni sokağa atmıştı.” demiş ve oradan ayrılmış.

Serçe, çocuğa dönerek; “Her ne olursa olsun bir daha karanlıkta sokağa yalnız çıkma, olur mu? Seninle arkadaşlığımız sürecek. Ben arada bir sizin evin bahçesindeki ağaca gelir, seninle görüşürüm.” demiş ve oradan ayrılmış.

Çocuk evin açık bulunan mutfağın küçük penceresinden içeri girmiş. Üvey anne ve babasının odalarında uyuduğunu görünce hiç ses etmeden kendi odasına varmış ve yatağına yatıp uyumaya başlamış. Bir daha da asla evden kaçmamış.

Songül Özel
Eğitimci yazar

Start typing and press Enter to search

Skip to content