
Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde. Develer tellal iken eski hamam içinde. Harmandandır buğdayın irisi, ormandandır odunun kurusu. Gel efendim oturalım şöyle, konuşalım böyle. Ben söyleyeyim sen dinle, ben dinleyeyim sen söyle. Elimizde orak, toprak çorak, memleket ırak ne yapalım, gel sen şu işi bırak. Öyleyse bir masal anlatıp çocukların gönlünü hoş edelim, günümüz de güzel olsun.
Bir varmış bir yokmuş uzak diyarlarda bir ormanda öcük ile böcük adında iki karınca yaşarmış. Bunlar kocaman bir karınca kolonisinde iki komşu ailenin çocuklarıymış. Milyonlarca akrabaları varmış. Öcüğün teyzesinin teyzesinin teyzesinin teyzesi bile yaşıyormuş hala.
Böcüğünde amcasının, amcasının, amcasının, amcasının amcası bile hayattaymış. Öcükle böcük iki küçük karınca olarak günlerini gün edip, eğlenip oynayarak vakit geçiriyorlarmış. Daha ne olacaklarınada karar verememişler.
Bir gün Öcükle Böcük yine evlerinin önünde oynarken huysuz kirman isimli iri karınca arkadaşları yanlarına gelmiş. Huysuz Kirmanın babası asker karıncaymış. Bu yüzden Huysuz kirman babasının asker karınca olması ile hep övünür , “Oğlum, benim babam asker karınca olmasaydı, koloniyi karınca yiyenler basar, hatta eşek arıları saldırır ve çok büyük savaşlar çıkar, kolanimiz yok olurdu. Bunların olmaması için koloninin giriş kapısında benim babam ve arkadaşları her gün her saat nöbet tutuyorlar” diyerek Öcükle Böcüğe övünürmüş.
Öcüğün, böcüğünde babası işçi karınca sınıfında oldukları için bir şey söyleyemiyorlarmış. Huysuz Kirman yine yanlarına gelmiş ve bir omuz Öcüğe atmış, bir tepik Böcüğe atmış ve “Na yapıyorsunuz işçi karıncaların çocukları.” Diye aşağılamış onları.
Öcükte Böcükte çok sinirlenmiş ve üzülmüşler ama Huysuz Kirman onlardan iri ve güçlü olduğu için ses çıkaramamışlar.
Huysuz Kirman da onlar susunca yoluna devam edip gitmiş kasıla kasıla.
Tam bu sırada çok sevdikleri arkadaşları Zilli gelmiş. Zilli aynı ormanda yaşayan irice bir çekirgeymiş ve her gün şarkı söyler, kanatlarını birbirine sürterek güzel melodiler çıkarır, ayak ayak üstüne atarak yumuşak yaprakların üzerinde güneşe karşı hep uyur ve tembel tembel vakit geçirirmiş.
Her gün Öcükle Böcükü ziyarete gelir onlarla konuşur, hatta oyunlar oynarmış. Yine yanlarına gelince ikisinin de suratının asık olduğunu görünce sormuş.
“Hayırdır Öcük, Böcük ne oldu. Neyiniz var?”
Öcük başı önünde yüzü asık, antenleri düşmüş vaziyette oturduğu yerden doğrulmuş ve “Huysuz Kirmanla karşılaştık yine. Bize babasından dolayı kasıla kasıla işçi karınca çocukları dedi. Ona çok üzüldük Zilli”
Çekirge Zilli başlamış gülmeye. Gülerken de hop oraya hop buraya zıplıyormuş. “aaaa. Kafanızı taktığınız, üzüldüğünüz şeye bakın. Siz ne dediniz ona peki?”
Bu sefer de Böcük cevap vermiş.
“Ne diyebiliriz ki bizim babamız işçi karınca. Öyle olunca da bir şey söyleyemiyoruz.”
Çekirge Zilli yine gülmeye ve zıp zıp zıplamaya başlamış.
“İlahi Öcük, İlahi böcük ne diyeyim ben size. Siz birde kendinizin akıllı olduğunuzu söylersiniz. Karıncalar okulunda sınıf birincisi olduğunuzu anlatır durursunuz. Bakın sizin babanız olmasa bu koloni olmaz, bu yuva olmaz be. Ne biçim konuşuyorsunuz siz. İşçi karıncalar ne yaparlar biliyor musunuz?
Öcük ve Böcük Çekirge Zilli’yi dinledikçe merakları daha da artmış ve antenlerini havaya dikip iri siyah gözlerini kocaman kocaman açarak sormuşlar
“Ne yaparlar Çekirge Zilli?”
“İşçi karıncalar yaz ayları boyunca durmadan sürekli çalışır, koloninin yuvasına yiyecek taşır, yuvada yıkılan, bozulan yerleri tamir eder, çöken, su basan ve kullanılmayacak kadar kötü geçiş yollarını tamir eder ya da yeni geçiş yolları açar, yeni doğacak olan yavruların güven içinde yumurtalarından çıkacağı zamanı beklemek için konaklayacakları kovan yumurta koruma odalarını yaparlar, Kraliçe karıncaya hizmet ederler, sonra o işçi karıncalar olmazsa asker karıncalar karınlarını nasıl doyuracaklar. Sizin babanız ve arkadaşları bu kovana sürekli yiyecek taşımasalar kovandaki diğer karıncalar ne yiyecekler. Yani anlayacağınız sizin babalarınız da çok önemli işler yapıyor.”
Öcük ve Böcük sevinç içinde ön ayaklarını birbirlerine vurarak çığlık atmaya başlamışlar.
“Olleeeyyy babalarımız olmazsa bu koloni aç kalır değil mi Zilli Çekirge.”
Zilli Çekirge
“Elbette aç kalır, hatta kovannda hiçbir iş yürümez. Karınca nesli bile devam etmez neredeyse. Huysuz Kirman bir daha sizin yanınıza gelir de babasının asker karınca olduğunu söyleyip övünürse sizde ona deyinki bizim babalarımız olmazsa senin baban asker karıncalık yapamaz. Çünkü karnı doymaz, karnı doymaza güçsüz kalır, güçsüz kalırsa da kimse ona asker karınca diye hitap etmez, hatta hiç kimse onu sevmez, onunla konuşmaz bile. “
Öcük ve Böcük Çekirge zillinin anlattıklarından çok sevinmişler. Kendisine teşekkür etmişler ve evlerine gitmek üzere ayrılmışlar.
Böcük eve gelir gelmez Annesine seslenmiş. “Anne.. Anneeee.. biliyormusun bugün ne öğrendim.”
Anne Karınca merakla sormuş.
“Ne öğrenmiş bakayım benim ince bacaklı karınca oğlum?”
“Anne eğer benim ve Öcüğün babası olmazsa bu kovan aç kalırmış biliyor musun?”
Anne karınca şaşkınlık içinde antenlerini oynatmış. Anlayamadım nasıl yani. Diye de sormadan edememiş.
Böcük anlatmış.
“Anne bak eğer babam ve arkadaşları yani işçi karıncalar bu kovana yiyecek getirmeseler, tüm koloni aç kalır değil mi?”
Anne karınca bir müddet düşünmüş ve “Evet aç kalır” demiş.
“İşte bu yüzden bizim babalarımız çok önemli”
Anne karınca yine şaşkın bir vaziyette cevap vermiş.
“Tamam oğlumda bu nerden çıktı?”
Böcük;
“Anne ya, bu Huysuz Kirman var ya komşumuzun oğlu. Babası asker karınca. Kovanın önünde her gün nöbet tutuyormuş diye bize sürekli hava atıyor. Bizde bir şey diyemiyorduk. Ama öğrendik ki bizim babalarımızın da yaptığı iş çok önemliymiş. Eğer onlar olmasa imiş kovan aç kalırmış. Az önce Çekirge Zilli geldi yanımıza yine. O anlattı.”
Anne hemen kaşlarını çatıp antenlerini yarıya kadar indirmiş ve başını öne eğip iri gözlerini oğluna diktikten sonra “Sana kaç kere söyledim Çekirge zilli gibi başıboş ve işi gücü olmayanlarla dostluk kurmayacaksın diye.
Böcük ağzından kaçırdığı için üzülmüş. Ama çekirge Zilli ile arkadaşlığını sürdürmeyeceğine de söz vermiş. O günden sonra da Çekirge Zilli ile bir daha görüşmemişler. Huysuz kirmanla da ilk karşılaştıklarında Çekirge Zilliden öğrendiklerini Huysuz Kirmana söylemişler.
Huysuz Kirman bunları duyunca bir daha babasının işi ile övünmemiş onlara. Zamanla çok iyi dost olmuşlar ve büyüdüklerinde yine onlarda Karınca kolonisine hizmet etmek için hazırlık yapmaya başlamışlar.