
Masallar, yalnızca anlatılan değil, aynı zamanda yaşatılan, hissedilen ve hissettirilen dünyalardır. Bir çocuğun hayal dünyasını genişleten, duygusal gelişimini besleyen, ahlaki pusulasını şekillendiren güçlü anlatılardır. Ne var ki, son yıllarda sahnelerde, dijital platformlarda, atölyelerde art arda beliren “masal anlatıcısı” kimliği, bu kadim geleneğin derinliğinden uzaklaşarak, çoğunlukla maddi kaygılarla zemin bulmaya çalışan, bir tür gösteriye dönüşmeye başlamıştır. Üstelik bu dönüşüm, çoğu zaman pedagojik bilgi ve çocuk gelişimi farkındalığından yoksun kişiler eliyle yapılmaktadır.
Masallar; insanlık tarihinin en eski anlatı biçimlerinden biri olup, bireyin hayal gücünü, ahlaki gelişimini ve kültürel aidiyetini şekillendiren güçlü metinlerdir. Ancak günümüzde masal anlatıcılığı, popüler kültürün etkisiyle gitgide sahne merkezli, pedagojik içeriği zayıf ve psikolojik hassasiyetten yoksun bir gösteri formuna dönüşmüştür. Bu durum özellikle çocuklara yönelik yapılan anlatımlarda ciddi sonuçlara yol açmakta; kişilik gelişimi, duygusal denge ve bilişsel yapı üzerinde geri dönüşü zor etkiler bırakabilmektedir. Bu makalemizde, pedagojik formasyon eğitimi almamış, anlatılan masalların dinleyenlerin üzerindeki psikolojik etkilerinden habersiz, bunanla beraber anlatıcılığın psikolojik etkilerini değerlendirmeyi, masal terapisinin temel ilkelerine atıfla bir bilinç geliştirmeyi düşünmeyen ve masal anlatıcılığının taşıdığı sorumluluğun farkında olmayan bir yapıyı irdelemeye çalışacağız
MASAL ANLATICILIĞI DERİNLİĞİ OLAN BİR YOLCULUKTUR.
Masal anlatıcılığı, yalnızca ses tonu, mimik ya da doğaçlama yeteneğiyle yürütülen bir performans değildir. Bu yolun özünde; çocuğun ruh dünyasına duyulan saygı, gelişim evrelerine dair bilimsel bilgi ve anlatılanın çocuğun karakterine nasıl etki edeceğine dair sorumluluk duygusu yatmak zorundadır. İnsan psikolojisi ve özellikle de çocuk ve ergen psikolojisi hakkında bilgisi olmayan, en azından pedagojik formasyona sahip olmayan anlatıcıların bu bilince sahip olmadan yürüttükleri masal sunumları, çoğu zaman çocuğun korkularını pekiştirmekte, zihinsel gelişimini baskılamakta ve hayal dünyasını yanlış imgelerle doldurmaktadır.
Anlatılan masallar çoğunlukla, dinleyicilerin ve özellikle de çocuğun iç dünyasında simgesel düzeyde bir yolculuk başlatır. Anlattığınız masaldaki kahramanın karşılaştığı engeller, mücadeleler ve çözüm yolları, çocuğun ruhsal dünyasında paralel bir çözüm üretme süreci başlatır. Carl Gustav Jung’un “Arketipler” teorisi ve Bruno Bettelheim’in “Masalların Büyüsü ve Önemi” (1976) adlı eseri, masalların çocuklarda bastırılmış duyguların dışavurumu için bir araç olduğunu açıklayarak gösterir.¹
Masallar aynı zamanda çocukların korku, yalnızlık, kıskançlık, kaygı gibi yoğun duygularını dönüştürerek tanımlamasına yardımcı olur. Ancak burada en önemli nokta, anlatıcının seçtiği masalı anlatırken, anlatacağı içeriği içselleştirme sürecinin nasıl olduğunun farkına varılmasıdır. Yani anlatıcının bu içeriği nasıl taşıdığıdır. Anlatı esnasında kullanılan uygunsuz dil, dramatik abartı veya yanlış sembollerle yüklenmiş masallar, çocuğun bu iç dünyasında olan veya olmayan bu duygularla yeni ya da yeniden tanışmasına, ayrıca tüm bu duygusal yoğunlukla baş edememesine ve travmatik algılar geliştirmesine yol açabilir.
Yanlış Masal, Yanlış İz Bırakır
Çocukların algı seçiciliği ve anlama kabiliyetleri yetişkinlerden çok daha farklıdır. Bu yüzden onlarla kurulan iletişimde ortaya konan açıklamalar, örnekler, semboller veya verilen canlı misaller çok dikkatli seçilmelidir. Neden mi? Çünkü çocuklar dinledikleri masalların etkisinden yalnızca dinledikleri anda değil, bazen bir ömür boyu çıkamazlar. Anlatıcı tarafından bilinçaltlarına yerleştirilen yanlış imgeler, kurulan ve kurgulanan yanlış semboller, ahlaki çarpıtmalar, bilinçsiz ve ölçüsüz şiddeti meşrulaştıran ya da cinsiyetçi kültür kodlarını taşıyan anlatılar, dinleyen çocuğun kişiliği üzerinde kalıcı yaralar açabilir. Maalesef günümüzde bir çok masal anlatıcısının tercih ettiği anlatı metodları içinde bulunan “korkutarak terbiye etmek”, “karanlığı gizemle yüceltmek” ya da “ataerkil kahramanlığı tek tip doğruluk modeli olarak sunmak” gibi yaklaşımları, çocuk psikolojisi açısından son derece sakıncalıdır.
Pedagojik formasyon. Makalemizin başından bu yana bu cümleyi birkaç kez kurduk. Peki nedir Pedagojik formasyon ya da nasıl bir tekniği kapsamalıdır? Bu soru doğal olarak aklımıza gelir. Burada açık yüreklilikle şunu söyleyebiliriz. Pedagojik formasyon yalnızca öğretim tekniklerini değil, aynı zamanda bireyin gelişim evrelerine dair bilimsel bilgiye sahip olmayı da kapsar. Gelişim psikolojisi, 0-6 yaş döneminde çocukların sembolleri gerçek değerler, sakıncalı olayları gerçek olaylar olarak algıladığını belirtir.² Bu durum, anlatıcının anlattığı her karakteri, her çatışmayı ve her çözümü çocuğun doğrudan gerçek hayatla özdeşleştirebilme riskini beraberinde getirir.
Pedagojik formasyon eğitimi almayan ve psikoloji temelli bilgisi olmayan ya da eksik olan anlatıcıların yaptığı bazı temel hataları şu başlıklarda sıralayabiliriz.
Özellikle ve öncelikle çocuğun gelişim düzeyine bulunduğu yaşa uygun olmayan masallar seçmek
Masal içinde bulunan korku ve tehdit içeren karakterleri cezalandırıcı şekilde sunmak
Cinsiyet rolleri konusunda tek yönlü mesajlar vermek (örn. “prenses bekleyen pasif kadın”, “savaşçı erkek” kalıbı)
Çocuğun katılımını duygu yoğunluğunu hiç göz önüne almadan, doğrudan kontrolsüz yönlendirmek (örneğin ağlatmak, aşırı heyecanlandırmak)
Bu tarz anlatımlar, çocuklarda kaygı bozuklukları, travma izleri, özgüven eksikliği ve yanlış rol modellemeler gibi sorunlara zemin hazırlayabilir.
Gelişim psikolojisi, 0-6 yaş döneminde çocukların sembolleri gerçek olarak algıladığını belirtir.² Bu durum, anlatıcının anlattığı her karakteri, her çatışmayı ve her çözümü çocuğun doğrudan gerçek hayatla özdeşleştirebilme riskini doğurur.
Bu tarz anlatımlar, çocuklarda kaygı bozuklukları, travma izleri, özgüven eksikliği ve yanlış rol modellemeler gibi sorunlara zemin hazırlayabilir.
PEDAGOJİK BİRİKİM VE YETERLİLİK ANLATININ ZIRHIDIR
Pedagojik formasyon, yalnızca öğretmenlerin değil, çocuklarla çalışan her bireyin taşıması gereken bir bilinçtir. Hangi yaş grubuna ne tür masalların uygun olduğu, hangi temaların çocukta hangi duygusal tepkileri doğurabileceği, travmatik deneyimlerin masallarla nasıl tetiklenebileceği gibi konular ancak bu eğitimle öğrenilebilir. Formasyon eğitimi almamış bir anlatıcı, iyi niyetle çıktığı bir yolda, çocuğun duygusal bütünlüğünü farkında olmadan, istemeden zedeleyebilir. Bu konuda tüm hayatı boyunca taşıyacağı büyük bir travmayı çocuğun zihnine yerleştirebilir.
Masal Anlatıcısının Psikolojik ve Psikiyatrik Bilgiye Sahip Olmasının Önemi
Masal anlatıcısı, sadece bir hikâye aktarıcısı değil, aynı zamanda duygusal bir rehberdir. Anlatıcının psikolojik bilgiye sahip olması, masalın hem dinleyiciye hem de kendisine nasıl yansıdığı konusunda farkındalık kazandırır. Özellikle travma geçirmiş çocuklara veya psikolojik sorunları olan yetişkinlere masal anlatırken, anlatıcının duygusal durumu, kullanılan dil, vurgu ve hikâyenin yorumu büyük etki yaratır.
Psikiyatrik bilgiye sahip bir anlatıcı, masalda geçen karakterlerin davranışlarını, dinleyicinin kendi yaşamındaki sorunlarıyla ilişkilendirerek daha anlamlı bir öğrenme ve çözümleme süreci oluşturabilir. Bu bağlamda, anlatıcının yalnızca hikâyeyi aktarması değil, aynı zamanda dinleyicinin psikolojik durumunu değerlendirip buna göre masalı özelleştirmesi büyük önem taşır.
Buradan hareketle “Masal Terapisti” ünvanını kullanan anlatıcı arkadaşların temelde psikoloji ve psikiyatri eğitimi almış olmaları elzem ve gerekli bir durumdur. Aksi halde dinleyici çocukların ya da yetişkinlerin duygu durum bozukluğundan başlayarak, temelde var olan ve bastırılmış bulunan bir çok problemin ortaya çıkmasına, hayat konforunun bozulmasına, hatta yetersiz ve yetkisiz anlatıcıların yaptığı anlatı tahribatı ile günlük yaşam dengesinin bozulmasına bile zemin hazırlayabilirler.
Masallar, sadece eğlendirici ya da öğretici hikâyelerden ibaret değildir; özellikle de cinsel terapi alanı açılabilecek bir saha değildir. Mamafih bugün amiyane tabirle piyasada, eğitim almadan, herhangi bir birikime sahip olmadan ve masalın etik / epik yapısına dahi hakim olmadan, sadece ilgi çekmek, emsallerinden farklı olmak ve isim yapmak adına masalı kullanarak yetersiz anlatı yapanların varlığı küçümsenemeyecek bir boyuta ulaşmıştır. Unutulmamalıdır ki masal, insan psikolojisinin derinliklerine inen güçlü bir araçtır. Hem çocuklarda hem de yetişkinlerde duygusal, bilişsel ve ahlaki gelişimi desteklerken, aynı zamanda terapötik bir işlev de görebilir. Ancak masalların bu potansiyelinin tam olarak kullanılabilmesi için anlatıcının sadece pedagojik değil, aynı zamanda psikolojik ve psikiyatrik bilgiye sahip olması gerekmektedir. Bu bilgi, masalı sadece bir metin olarak değil, aynı zamanda dinleyicinin içsel dünyasıyla temas kurabilen bir iletişim aracı olarak dönüştürür.
HANGİ ANLATICILARI DİNLEMELİ, DİNLETMELİYİZ.
- ANLATICI SEÇERKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ.
Ebeveynlerin, eğitimcilerin ve kurumların masal anlatıcısı seçerken yalnızca sahne enerjisine, kıyafetine, ses tonuna değil; aynı zamanda anlatıcının:
- Çocuk gelişimi üzerine eğitim alıp almadığına,
- Masal pedagojisi bilgisine,
- Seçtiği masalların içeriğine ve etik duruşuna,
- Anlatım sonrası çocuklarla nasıl bir iletişim ve etkileşim kurduğuna dikkat etmeleri gerekir.
Unutulmamalıdır ki masal yalnızca eğlendiren değil, aynı zamanda eğiten ve inşa eden bir anlatı türüdür.
ANLATICILIK BİR MESLEK DEĞİL
DERT EDİNİLMESİ GEREKEN BİR MESELEDİR
Her anlatıcı, aynı zamanda dinleyicilerin kalplerinde, zihinlerinde ve alt kültür kodlarında önemli izler bırakan yolculardır. Bu izlerin olumlu mu olumsuz mu olacağı, anlatıcının sorumluluk bilinciyle doğrudan ilişkilidir. Popülerlik uğruna içeriği zayıf, pedagojik temeli olmayan, hatta kimi zaman istismara açık içeriklerle sahneye çıkan kişilerin çoğalması, hem masal geleneğine hem de çocukların ruh sağlığına zarar vermektedir.
Bu nedenle masal anlatıcılığı; akademik bir donanım, etik bir hassasiyet ve insana karşı derin bir sevgi ile yapılması gereken bir yolculuktur. Aksi takdirde masallar, iyileştiren değil, zedeleyen anlatılara dönüşebilir.
Burada son günlerde yine moda ifade olan Masal Terapistliği konusunada değinmek istiyorum. Bir çok anlatıcı sosyal medyada bulunan sahifesine yaptığı işleri yazarken “Hipnoz Uzmanı”, “Masal Terapisti”, “Psikolojik Danışman” ve benzeri ifadeleri çok rahat yazabilmektedir. Yazılan her maddenin çok ciddi bir eğitim sürecinin olduğunun bilinmesi gerektiğini bir kere daha altını çizerek vurguluyorum. Anlatıcı olduğunu iddia eden kişi bu ünvanları sadece isminin altını doldurmak için yazıyor ve ünvanlarıyla ilgili yetkili, yeterli kurum ve kuruluşlardan eğitim almadan bu sahalarda hizmet verdiğini de iddia ediyorsa gerçekten çok büyük bir yanlışın içine düşmüş demektir.
MASAL TERAPİSİ NEDİR?
PROFESYONEL ANLATICILIK NASIL OLMALIDIR?
Masal terapisi; kısaca psikolojik iyileşme sürecinde masalları yapılandırılmış şekilde kullanan bir yöntemdir. 20. yüzyılda özellikle Vera F. Birkenbihl, Maria Tatar ve Katharina Rutschky gibi isimler masalın insanın psikolojik, psiko sosyal ve ruhsal yapısı üzerindeki şifa gücünü bilimsel temellere oturtmuşlardır.³ Bilgili ve bilinçli bir şekilde yapılan masal terapisinde amaç, bireyin yaşadığı içsel çatışmaları dış dünyaya yansıtmasına ve çözüm üretmesine zemin hazırlamaktadır.
Masal terapisinin temel ilkeleri arasında şunlar yer alır:
- Masal sembolleri yaşa ve duygusal duruma göre seçilmelidir.
- Terapötik masallar, bireyin aktif katılımına imkan tanır.
- Anlatıcı, çocuğun vereceği tepkilere karşı hazırlıklı, farkında ve duyarlı olmalı, ayrıca bu konuda ciddi bir eğitim almış olmalıdır.
- Masal sonrası serbest resim, oyun, yazı gibi dışavurum alanları hakkında bilgi sahibi olmalı, bunları desteklemeli ve bunlarla ilgili yorumları yapabilecek yetiye, yeteneğe ve bilgi birikimine sahip olmalıdır.
Bu bağlamda, profesyonel masal anlatıcılığı ve masal terapistliği yalnızca bir sahne sanatçılığı değil, aynı zamanda etik ve psikolojik bilgiye dayalı bir mesleki uzmanlık alanıdır.
DİKKAT !
MASAL ANLATICISININ KİMLİĞİ VE SORUMLULUK BİLİNCİ OLMALI
Masal anlatıcısı anlatısı, renkli kıyafetleri, ses tonu, jest ve mimikleri, beden dili veya yaptığı dramatizasyonla sahnede değil, tamamiyle çocuğun / bireyin hayal dünyasında var olur. İşte burada bu varoluş, ciddi bir sorumluluğu beraberinde getirir. Ebeveynler, okullar ve kültür kurumları; anlatıcıları seçerken şu kriterleri göz önünde bulundurmalıdır:
- Eğitim geçmişi ve pedagojik formasyonu var mı?
- Çocuk gelişimi konusunda bilgiye sahip mi?
- Masal seçiminde etik ve estetik ilkelere dikkat ediyor mu?
- Çocuklarla iletişim ve etkileşim kurarken onları duygusal açıdan doğru, aynı zamanda yeterli bir şekilde besleyebiliyor mu?
Yanlış ellerde masal, “şifa” değil, “hasar” bırakır. Masal bir metin değil, bir bağ kurma biçimidir. Ve bu bağ, ancak bilgiyle, bilinçle, sevgiyle kurulduğunda onarıcı olur.
SONUÇ OLARAK.
Formasyonsuz anlatıcılık, masalın özündeki iyileştirici, eğitici ve estetik boyutu gölgelemekte, çocuklar üzerinde geri dönülmez hasarlar bırakabilmektedir. Masal anlatıcılığı; pedagojik bilgi, psikolojik duyarlılık ve etik sorumluluk gerektiren bir sanattır. Bu alanda yetkin olmayan kişilerce yürütülen anlatım çalışmaları, masalın büyüsünü değil, etkisizliğini çoğaltmakta; hatta kimi zaman çocuk ruhunda fark edilmeyen derin çatlaklar oluşturmaktadır.
Bu nedenle, masal anlatıcılığının bir meslek olarak sertifikalandırılması, etik ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi ve özellikle çocuklarla çalışan anlatıcıların mutlaka pedagojik eğitimden geçmesi elzemdir. Masal, ehil ellerde büyür; özensiz ellerde ise kaybolur.
Yazar Hakkında
Yusuf Duru, anlatı sanatı ve çocuk edebiyatı üzerine çalışan araştırmacı yazar ve bir eğitimcidir. Aynı zamanda Geleneksel Türk Tiyatro sanatında Meddah ünvanıyla sanatı icra eden bir sahne sanatçısıdır. 2010 yılında Unesco tarafından Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcılarını Tespit projesi kapsamında Meddah ünvanıyla Yaşayan insan mirası olarak kabul edilmiş ve belgelenmiştir. Masal pedagojisi, anlatıcılık ve kültürel aktarım konularında çeşitli eğitimler vermekte, çocuklar için içerik geliştirme çalışmalarında yer almaktadır. Türkiye’nin tüm şehirlerinde ve dünyanın bir çok ülkesinde Türk Kültürü, Anadolu İrfan Medeneyeti ve Geleneksel Türk Tiyatrosu merkezli gösteriler yapmaya devam etmektedir.
Kaynakça
- Bettelheim, B. (1976). Masalların Büyüsü ve Önemi. New York: Knopf.
- Piaget, J. (1973). The Child and Reality: Problems of Genetic Psychology. New York: Penguin Books.
- Zipes, J. (2006). Why Fairy Tales Stick: The Evolution and Relevance of a Genre. New York: Routledge.
- Yavuzer, H. (2012). Çocuk Psikolojisi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
- Arı, R. (2015). “Masalın Terapötik Kullanımı.” Erken Çocukluk Dönemi Duygusal Gelişimi Üzerine Bir İnceleme. Anadolu Üniversitesi Yayınları.
Dipnotlar
- Bettelheim, 1976, s. 12-19. Masalların çocuğun bastırılmış duygularını ifade etme alanı olarak işlevi.
- Piaget’in bilişsel gelişim evreleri kuramı, çocukların sembolleri gerçeklik düzeyinde algıladıklarını ortaya koyar (Piaget, 1973).
- Masal terapisinin temelleri üzerine bkz. Zipes (2006), Tatar (2010), Birkenbihl (2002).